Yargıçlar ve Savcılar Birliği (
YARSAV),
Danıştay'ın kat sayı ile ilgili kararı hakkında yapılan "ideolojik" değerlendirmelerini sert bir dille eleştirdi. İşte YARSAV'dan yapılan o açıklama...
20.11.2009 TARİHLİ DANIŞTAY KARARINA İLİŞKİN AÇIKLAMAYLA İLGİLİ YARSAV’IN BASIN BİLDİRİSİ
Türk hukuk tarihi, özellikle son yıllarda siyasilerin beklentilerine uygun karar vermeyen bağımsız yargı organlarına yönelik hakka, hukuka,
adalete sığmayan ölçü ve yoğunlukta yapılan saldırıları üzerinden yazılmaktadır.
Bunun son örneği, YÖK Genel Kurulu’nun yükseköğretime girişte yerleştirme puanlarının hesaplanmasında farklı
katsayı uygulamasının kaldırılmasına ilişkin 21.07.2009 tarihli kararının 3., 4. ve 5. maddelerinin; 1739 sayılı
Milli Eğitim Temel Yasası’nın okul ve alanlara yönlendirmeye ilişkin hükümleri ile 2547 sayılı Yasanın 45. maddesinde yer alan kuralların uygulanmasını bertaraf ettiği, eğitim sisteminin örgütleniş biçimindeki bütünlüğü bozacak nitelik taşıdığı, eğitimin amaç ve ilkelerine, hukuka ve hakkaniyete uygun bulunmadığından yürütmenin durdurulması hakkında Danıştay Sekizinci Dairesi’nce oybirliği ile alınan karara karşı yapılan açıklama ile ortaya konmuştur.
Daha önce pek çok örneğine rastlanan ve fakat yine de dinleyeni hayrete düşüren bir özensizlikle ayaküstü yapılan açıklamada, Danıştay kararının “ideolojik ve izah edilemez olduğu” belirtilmiştir.Ancak kararın ideolojik bulunmasının nedeni açıklanmamış, kararın bu biçimde değerlendirilmesinin, özerk ve her türlü ideolojiden uzak durması gereken bir kurum olan YÖK kararının ideolojik saikler ile alındığının ilan edilmesi anlamına gelebileceği dahi düşünülmemiştir.
Siyasal parti temsilcilerinin olaylar karşısındaki tutum ve davranışlarının sahip oldukları ideolojiye göre biçimlendiği bilinmektedir. Ancak, özellikle siyasal
iktidar sahiplerinin, Türk Ulusu adına yargı yetkisini kullanan ve Anayasaya, yasalara, taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelere ve evrensel hukuk ilkelerine dayalı olarak karar veren yargı organlarının kararlarına ilişkin yaptıkları açıklamalarda ideolojik düşünceleri dışında titiz ve ölçülü davranmaları beklenir. Ayrıca sözkonusu kararın nihai nitelikte bir karar olmadığı, bu aşamada yapılan açıklamaların yargıyı etkileme olarak nitelendirilebileceği de değerlendirilmelidir.
Kararı ideolojik bulanların bunun adını da koymaları gerekmektedir. Neyin ideolojisi? Kararın gerekçesi okunup özümsenerek mi bu sonuca varılmıştır?
Kararın gerekçesi değerlendirilmeden yapılan ayaküstü yorum ve açıklamalar, bu açıklamaları yapan kişilerin yargı erkine ne denli değer ve önem verdiğinin bir göstergesidir. Kanaatimiz odur ki, konuyla ilgili bu son açıklama, bir yandan bağımlı yargı yaratamamanın oluşturduğu öfkenin, bir yandan da yargı organlarına olan toplumsal
inanç ve güveni bilinçli bir biçimde sarsma gayretlerinin dışavurumudur.
Şurası açıklıkla ortaya çıkmıştır ki, Yürütme organı, gücün kötüye kullanılmasını önlemeyi, güçler arasında bir denge sağlamayı amaçlayan “güçler ayrılığı” ilkesine aykırı biçimde, kendisine bağımlı bir yargı istemektedir.
Benzeri demeçlerle ve bir kısım medya aracılığı ile yargı ve yargıçların
hedef gösterilmesi sonucu geçmişte meydana gelen acı ve menfur olaylar henüz belleklerdeki yerini korumaktadır. Buna karşın, Dünya ve Avrupa’da yargı organları kararları ile ilgili olarak yapılabilecek açıklamaların değerlendirildiği etik ilkelere de aykırı olacak biçimde bu yöndeki açıklamalar sürdürülmekte, yanlışta ısrar edilmektedir.
Yargı kararı karşısında
mağdurların haklarını koruyacaklarını kamuoyuna duyuranlar, Adalet Bakanlığı’nın son yıllara ilişkin istatistikleri incelendiğinde idarenin işlem ve eylemleri nedeniyle mağdur olanların yargı organlarına başvuru sayısında çok yüksek oranda artış olduğu ve mağdurların umutlarını bağımsız yargı organlarına bağladıkları gerçeğini de görmezden gelmemelidir.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur. 29.11.2009
YARSAV YÖNETİM KURULU