Yargı da yasama da yürütme de bizimdir

Başbakan Erdoğan, 'AK Parti olarak hiçbir zaman parti menfaatlerini ülke menfaatlerinden ayrı görmedik, bundan sonra da görmeyeceğiz' dedi.

Yargı da yasama da yürütme de bizimdir

Erdoğan, ASKİ Spor Salonu'nda düzenlenen partisinin Kadın Kolları 2. Olağan Büyük Kongresi'nde yaptığı konuşmanın başında, kongrenin hayırlı olmasını ve başarılı çalışmalar yapılmasını diledi. Başbakan Erdoğan, kurulduğu günden bu yana Türkiye'de siyasetin yüz akı, milletin umudu olan AK Parti'nin daha müreffeh, daha mutlu bir Türkiye inşa etmek için çıktığı hizmet yolunda kararlılıkla ve azimle yolculuğunu sürdürdüğünü söyledi. AK Parti Kadın Kolları Teşkilatlarını, siyasete kattıkları kalite, anlam, coşku ve heyecandan dolayı tebrik eden Başbakan Erdoğan, milletle birlikte yürüdükleri bu yolda bugüne kadar çok önemli mesafeler kat edildiğini kaydetti. Cumhuriyetin çağdaşlaşma hedeflerine her zamankinden daha fazla yaklaşıldığını belirten Erdoğan, kadın ve gençlik kollarıyla, yönetimiyle bir bütün olarak AK Parti'nin, Türkiye'yi muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkarmak ve halkın yaşam standartlarını yükseltmek için gayret ettiğini dile getirdi. Türkiye'nin 5,5 yıl önceye göre çok daha ileri noktada olduğunu belirten Erdoğan, Türkiye kalkındıkça AK Parti'nin de büyüdüğünü ve güçlendiğini söyledi. Erdoğan, şöyle devam etti: ''Çünkü biz Türkiye'nin kaderini, kaderimiz bildik. Bu yola böyle çıktık. Çünkü biz Türkiye'yi büyütecek ve ileri götürecek noktalara azimle, kararlılıkla taşıyacak ne varsa, AK Parti'nin temel politikası, varlık nedeni olarak bunu saydık. Bu yüzden AK Parti olarak hiçbir zaman parti menfaatlerini ülke menfaatlerinden ayrı görmedik, bundan sonra da görmeyeceğiz; üstünde tutmadık, bundan sonra da tutmayacağız. Hiçbir zaman dar politik anlayışlarla, küçük siyasi hesaplarla, kişisel ve grupsal hedeflerle hareket etmedik, etmeyeceğiz. Biz, her zaman Türkiye sevdasıyla hareket etmeye, Türkiye büyüklüğünde düşünmeye, Türkiye bütünlüğüne siyaset üretmeye gayret ettik. Siyasi hedeflerimiz her zaman Türkiye'yi bir bütün olarak kucaklayacak, Türkiye'yi bir bütün olarak kalkındıracak hedefler oldu. Bunu da bugüne kadar başarıyla sürdürdük.'' Türkiye'yi bir bütün olarak kucaklama anlayışıyla ilk seçimlerde yüzde 34.4, yerel seçimlerde yüzde 42, 22 Temmuz seçimlerinde ise yüzde 47 oranında oy aldıklarını dile getiren Başbakan Erdoğan, ''Türkiye'nin çıkarları yerine hiçbir zaman kişisel veya grupsal çıkarları gözeten, dar ideolojik hesaplarla hareket eden siyaset tarzlarına tenezzül etmedik. O kısır siyaset koridorlarındaki gibi, millete hizmet yolundan da sapmadık'' diye konuştu. Tüm Türkiye'yi düşündükçe ve Türkiye için politikalar ürettikçe milletin de kendilerine sahip çıktığını belirten Başbakan Erdoğan, AK Parti'nin girdiği her seçimde oylarını istikrarlı şekilde artırdığını anlattı. Erdoğan, milletin rotasında ilerledikçe, millete hizmet sevdasından ayrılmadıkça, Türkiye'yi düşünen sorumlu siyaset tavrını sürdürdükçe milletin AK Parti'yi sahip çıkacağına inandığını kaydetti. AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Bir kapatma süreciyle, hakkında kapatma davası açılmış bir siyasi partiyle ilgili bir bildiri yayınlanırsa kusura bakılmasın, onu cevapsız bırakmak 16 milyon seçmenime ihanettir. Bunu cevapsız bırakamam'' dedi. Erdoğan, ASKİ Spor Salonu'nda düzenlenen partisinin Kadın Kolları 2. Olağan Büyük Kongresi'nde yaptığı konuşmada, sözü Yargıtay Başkanlar Kurulu'nun bildirisine getirerek değerlendirmelerde bulundu. ''Millet olarak, yargıda bizim yargımızdır, yasamada, yürütme de bizimdir'' diyen Erdoğan, şöyle konuştu: ''Şunu çok iyi tespit etmemiz gerekir, benim görev alanım bellidir. Benim görev alanımın dışına çıkmamam gerekir. Yürütme alanı bellidir. Belli icraat alanının dışına çıkması söz konusu değildir. Ama bir şeye üzülüyoruz. Bu güne kadar bir kapatma süreciyle, hakkında kapatma davası açılmış bir siyasi partiyle ilgili bir bildiri yayınlanırsa, kusura bakılmasın onu cevapsız bırakmak 16 milyon seçmenime ihanettir. Bunu cevapsız bırakamam. Başkanlar Kurulu böyle bir açıklamayı ne Anayasa'dan ne de kanunlardan aldığı yetkiyle değil, durumdan vazife çıkarmak suretiyle yapıyor. Böyle bir yetki olamaz ve bu konuda bizler eğer 16.5 milyon seçmenin oy verdiği hak sahibi olarak idareciler olarak eğer burada suskun kalırsak o zaman sesiz yığınların sesi olarak biz de, sessiz yığınlar olarak kalırız. Herkes işini yapmalı. Yasama görevini yapıyor. Yasamaya kalkıp ta müdahale edilemez. Yürütme de yasama müdahale edemez, yasama da yürütmeye... Kuvvetler ayrılığı diyoruz. Herkes birbirine saygı gösterecek. Ve bunu, saygıyı da kuralları içerisinde götüreceğiz. Ve 138. Anayasa maddesinden dolayı atıfta bulunulurken ne yazık ki kendileri, 138'i çiğniyorlar. Bunun neticesi ne olursa olsun buna katılmak mümkün değildir.'' ''NE SÖYLEDİĞİMİZİ ÇOK İYİ BİLİYORUZ'' Yasama, yürütme yargı tüm kurumların Türkiye için var olduğunu ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti: ''Aramızda husumete yer olmadığını altını çizerek söylüyorum. Hukukun üstünlüğü prensibine dayanarak, inanarak söylemek durumundayım. Onun için dikkat edeceğiz, hukukun üstünlüğü... Bu hukuk herkes için geçerli. Bakın kanun demiyorum, hukuk diyorum. Çok farklı bir şey. Evrensel değerlerle örtüşen hukuk. Bundan bahsediyorum. Bir yerde farklı, başka yerde farklı, olmaz. Kim söylüyor buna göre hukuk, olmaz. Neyi söylüyor, nasıl söylüyor. Kimse buna bakmıyor. Neye bakıyor? Kimin söylediğine bakıyor. Eğer Tayyip Erdoğan söylerse tuu kaka, filanca söylerse alkış. Yok öyle bir şey. Hukukta bu yok. AK Parti söylerse tuu kaka, CHP söylerse alkış. Yok böyle şey. Sayın Baykal maşallah ayetler, hadisler okur, Tayyip Erdoğan bırakın onu, 'bunların gözleri var görmezler' diyor, dosyaya koy. Yok böyle şey. Biz ne söylediğimizi çok iyi biliyoruz. Ve inanarak da yolumuza devam ediyoruz. Ve onun için de bu yolculukta bizim her şeyimiz, sizsiniz. Ve biz halkımızı ayırt etmeksizin söylüyoruz, Yunus'un diliyle söylüyoruz. Yaradılanı yaradandan ötürü seviyoruz. Anlayışımız bu.'' Bütün bu tartışmaların neticesinde Türkiye'nin doğruyu mutlaka bulacağına ve her alanda daha da ileriye gideceğine inandığını vurgulayan Erdoğan, ''Ola ki bu tartışmalardan kaygıya kapılıp yaşam biçimlerini tehdit altında hisseden, 'acaba ne olacak' diye endişeye kapılan vatandaşlarım olabilir. Unutmayın, biz birbirimize emanetiz. Benim yaşam biçimim, benim tercih özgürlüğüm sizlere emanettir. Sizin tercih hakkınız da bizlere emanettir. Hiç birimiz tercihlerimizi birbirine dayatma hakkına sahip değiliz. Hepimizin güvencesi, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan cumhuriyettir'' diye konuştu. Erdoğan, özellikle cumhuriyetin kurumlarının başında bulunanların sorumluluğunun bu rejimi korumaya çalışmakla kalmamak daha ileriye götürmek, güçlendirmek olduğunu belirterek, şöyle devam etti: ''Ben, etnik kökeni, inancı, yaşam biçimi ne olursa olsun partimize oy versin veya vermesin bizi beğensin veya beğenmesin bütün vatandaşlarımızdan razıyım. Biliyoruz ki sizler hizmetten başka amacı olmayan bizlerden, bu kadrolardan razısınız. Gerisi boş, gerisi lafı güzaf. Baki kalan bu kubbede hoş bir sadaymış. Bu kadrolar, bu makamlar, bizler baki miyiz? Değiliz. İşte onun için Baki bunu öyle söylüyor. Hep gelip geçiciyiz. Millet bizi ilanihaye burada tutmaya da mecbur değil. Sayın Baykal, biz bunu farkındayız, siz bunu farkında değilsiniz. Bir taraftan yüzde 10'luk ülke barajını eleştireceksin ama partinde yüzde 20 kongre barajı koyacaksın. Hangi demokrasi bu. Biz hiçbir ayrıma tabi tutmaksızın halkımıza hizmet ediyoruz.'' AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Adınız, tabelanız ne olursa olsun sizin cumhura saygınız yoksa, halka saygınız yoksa, halkın iradesine saygınız yoksa adınız istediğiniz kadar Cumhuriyet Halk Partisi olsun, hiçbir işe yaramaz'' dedi. Erdoğan, ASKİ Spor Salonu'nda düzenlenen partisinin Kadın Kolları 2. Olağan Büyük Kongresi'nde yaptığı konuşmada, partililere hitap ederken, ''Siz Türkiye'nin gelecek umutlarını yansıtıyorsunuz'' diye konuştu. AK Parti hükümetinin tarihi rekorlara imza ettiğini anlatan Erdoğan, ekonomiye ilişkin değerlendirmelerde bulundu. ''Sizin sayenizde cumhuriyetimiz, demokrasimiz gücüne güç katmıştır'' diyen Erdoğan, 5.5 yıldır iktidarda olduklarını, iktidara geldiklerinde Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'nın 230 milyar dolar olduğunu, bugün bu rakamın 659 milyar dolara çıktığını kaydetti. 36 milyar dolar olan ihracat rakamının da 117 milyar dolara çıktığını kaydeden Erdoğan, bunların yan gelip yatarak gerçekleşmediğini söyledi. Bu rakamlara bakarak bir ülke ileri mi gidiyor yoksa geri mi gidiyor bunu değerlendirmek gerektiğini kaydeden Erdoğan, kendilerinden önceki ANAP-DSP-MHP iktidarında IMF'ye olan borçların en yüksek noktaya çıktığını kaydetti. 23.5 milyar dolar IMF'ye borç devraldıklarını anlatan Erdoğan, rakamın bugün 7 milyar dolara düştüğünü söyledi. Merkez Bankası'nda 26.5 milyar dolar rezerv bulunduğunu bugün ise rakamın 74.5 milyar dolara çıktığını anlatan Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu: ''Bir ülkenin meseleleri yılların ihmalleriyle, gelmiş geçmiş yönetimlerin zafiyetiyle adeta dağ gibi birikmiş, bu milletin nefesini kesmeye başlamıştır. Kendini milletine adayan AK Parti işte böyle ağır bir yükün altına girmiştir. Neye güvenerek girmiştir? Önce bu milletin büyük var oluş azmine, zorlukları yenme tecrübesine, bu ülkenin potansiyeline güvenmiştir. Bu potansiyel sizsiniz. Milletimiz de AK Parti siyasetinin daima doğru istikameti gösteren pusulasına güvendi. İşte bu karşılıklı güven sayesinde Türkiye uçurumdan döndü. Bu güven sayesinde Türkiye her alanda büyüdü, kalkındı. Biz her zaman yönümüzü milletimizin iradesiyle hukuki, siyasi meşruiyetten, cumhuriyetimizin temel hedefleriyle belirledik. Bizim için aslolan milletin rızasıdır. Milletin gönlü, milletin vicdanıdır. Bizimle bu yolda yürüyen sizlersiniz. Ve birlikte yürüyoruz. Sizinle birlikte de bu yolda yürüyeceğiz. Yola çıkarken ne dedik? 14 Ağustos 2001 unutmayın. Bu bizim yola çıkış tarihimizdir. O gün ne dedik? Uzun ince bir yoldayız, gidiyoruz gündüz gece. Ne olursa olsun gideceğiz. Gündüz de gideceğiz, gece de gideceğiz, hedefe ulaşana kadar gideceğiz. Çünkü bu yolda halkımızın mutluluğu var, bu yolda halkımızın ezilmişliğini kaldırmak var, bu yolda barış var, bu yolda sevgi var, bu yolda aşk var. Bunun için azimle yürüyeceğiz. Biz samimiyetle milletimize hizmet etmeye, ülkemizi kalkındırmaya, cumhuriyetimizin değerlerine sahip çıkmaya devam edeceğiz. Hiç unutmayınız, halka hizmet Hakka hizmettir. Bu anlayışla yürüyeceğiz.'' Bunun kutlu bir yolculuk olduğunu dile getiren Erdoğan, maalesef bazı çevrelerin milleti ve milli iradeyi yok saymayı ve yahut kendilerinin 'milli iradeyi çok vurguladıklarını' söylediklerini kaydetti. Bundan bu çevrelerin rahatsız olduğunu ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Onlar devleti ve siyaseti milletle birlikte değil, milletsiz ve halksız bir alan olarak düşünüyorlar şimdi soruyorum sizlere cumhursuz bir cumhuriyet olur mu? Soruyorum sizlere halksız bir halkçılık olur mu? O zaman adınız, tabelanız ne olursa olsun sizin cumhura saygınız yoksa, halka saygınız yoksa, halkın iradesine saygınız yoksa adınız istediğiniz kadar Cumhuriyet Halk Partisi olsun, hiçbir işe yaramaz.'' 1 MAYIS Konuşmasında 1 Mayıs'ta yaşananlara da değinen Başbakan Erdoğan, ilk kez hükümetlerinin Emek ve Dayanışma Günü olarak ilan ettiğini dile getirdi. Kendilerinden öncekilerin bunu niye yapmadığını soran Erdoğan, nasıl ki siyasi partilerin belirlenen yerlerde miting yapıyorsa bu tarihte toplantı yapma talebinde bulunanlara da belirlenen yerlerde bunu yapabileceklerini söylediklerini anlattı. Hatta bu belirlenen yerlerde yapılacak toplantılara bakan ve milletvekili arkadaşlarını da gönderme teklifinde bulunduğunu kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti: ''Ama gördüğünüz gibi ne dediler? 'Hayır, biz nerede istersek orada yaparız'. Kusura bakmayın kamu düzenini bozmaya, kamu düzenini korumakla görevli olan bir yönetim müsaade edemez. Ederse bu bir suçtur. Ve biz buna müsaade etmedik. Ne oldu? Biz kendilerine 'bakın bunu kontrol edemezsiniz' dediğimizde malum sendikanın başkanına veya başkanlarına bu illegal örgütler onlarla beraber yürüdüler. Ve bu illegal örgütler onlarla beraber yürürken ne yazık ki bu ülkenin parlamentosunda olan milletvekilleri de onların saflarında yer aldılar. Ve işte o CHP şahsımla alaka gensoru verdi. Niçin? 'Taksim Meydanı'nı neden vermedik'. Ben görevimi yaptım. Ve şu anda görevimi yapmanın, bakan arkadaşlarımla beraber, polislerimle beraber mutluluğu içerisindeyim. Türkiye'nin 58 yerinde bu toplantılar yapıldı. Ankara'da da 2 farklı sendika toplantı yaptı. Ama bir sendikanınkinde eğlence vardı, diğerinde anarşi vardı. Orada, polise isyan vardı. Orada, 'kulübelerden geçmeyiz' diyenler vardı, molotofkokteylleri, taş, sopa vardı. Ama bütün bunlara karşı, 'efendim niçin polis böyle davrandı?' Polis bir yere kadar tahammül eder, tahammülün de bir sınırı var. O sınırdan sonra da polis yapması gerekeni yapmıştır ve yapar. Bu gensoru verildi. Ben bir şeye çok üzüldüm, ne yazık ki bu gensoru illegal örgütlerin legal örgütlerle beraber hareket ettiği olaya bizim muhalefet etmemiz sebebiyle şahsıma verildi. Peki iyi, güzel de MHP'nin onların yanında yer almasına üzüldüm. Nasıl onlarla hareket etti, nasıl onlarla beraber ellerini kaldırdı ona üzüldüm. Bu üzüntümü de burada söylemek zorundayım. Çünkü biz meşru olana evet diyoruz, legal olana evet diyoruz ama bu ülkeyi illegal yapılara asla teslim etmeyeceğiz. Çünkü bu CHP'nin halkla arasında duvar var. Bu duvarı ördüğü içindir ki ülkemizde hiçbir zaman iktidar olamayacak, bunun da müjdesini sizlere veriyorum.'' ''BAŞKA YOLLARA BAŞVURUYORLAR'' CHP'nin iktidar olamayacağı için ''başka yollara başvurduğunu'' iddia eden Erdoğan, ''başka yollarla iktidara gelebilir miyim'' gayreti içinde olduğunu söyledi. Ana muhalefete ''Boşuna çırpınma o yollarla da gelemeyeceksin'' diye seslenen Erdoğan, şunları kaydetti: ''Çünkü benim milletimin feraseti, anlayışı size asla bu yolu açmayacaktır. Ne yaparsanız yapın, işte cevap buradadır. Devletle millet arasına mesafe koymayı, millete tepeden bakmayı bunlar siyaset zannediyorlar. Milletin devleti sahiplenmesinden milletin devletiyle birlikte güç kazanmasından rahatsız oluyorlar. Çünkü onlar kendilerini daima imtiyazlı görüyorlar. Fildişi kulelerinden halkın iradesini, halkın tercihlerini, halkın oylarını acımasızca eleştiriyorlar. Maskelerin arkasına saklandıkları için halksız bir devletçilik, milletsiz bir milliyetçilik yapıyorlar. Seçimden önce de bunu yaptılar. Milletten hak ettikleri cevabı 22 Temmuz'da alınca daha çok hırçınlaştılar, daha çok öfkelendiler. Biz de yolumuza devam ettik. Bizim yolumuzda kin yok, bizim yolumuzda nefret yok, bizim yolumuzda sevgi, barış var. Ve böyle devam ediyoruz. Onlardan kalan bataklığı tamamen kurutmak için daha çok üretime, rekabete, ihracata, istihdama odaklandık. Onların çekmeye çalıştıkları sahada siyaseti hapsetmedik. Onların sürdürmek istedikleri o kısır çekişmelere esir olmadık. Onların milleti ayrıştıran o kutuplaşmacı yaklaşımlarına asla prim vermedik.'' AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisi hakkında açılan kapatma davasıyla ilgili olarak, ''Tekrar söylüyorum, hangi netice olursa olsun hiçbir netice, bu noktada gerçeği değiştirmez, değiştirmeyecektir'' dedi. Demokrasinin de laikliğin de Türkiye'nin değişmez ve değiştirilemez gerçekleri olduğunu ve bunun aksi durumun imkansız olduğunu kaydeden Erdoğan, ''Türkiye'nin önünde başka bir seçenek yoktur. Kimse, kimseye inancını, ya da siyasi görüşünüzü dayatma hakkına sahip değildir'' diye konuştu. Erdoğan, ASKİ Spor Salonu'nda düzenlenen partisinin Kadın Kolları 2. Olağan Büyük Kongresi'nde yaptığı konuşmada, son günlerde yaşanan tartışmalara ilişkin düşüncelerini hiçbir yanlış anlamaya müsaade etmeyecek şekilde paylaşmak istediğini ifade etti. Başbakan Erdoğan, ''Türkiye bu tartışmalardan zayıflayarak değil, inşallah daha da güçlenerek çıkacaktır. Ben buna bütün kalbimle inanıyorum. Bu tartışmalarda bizim hareket noktamız asla husumet değildir, olamaz da. Ama gönül isterdi ki biz enerjimizi buralarda bu lüzumsuz şeylerle değil, biz bu enerjimizi dünya ile vermiş olduğumuz o rekabet mücadelesinde harcayalım'' diye konuştu. Erdoğan, şöyle devam etti: ''Bizim görüşlerimizi paylaşan ya da karşı çıkanlar olabilir. Hiç kimseyle bizim husumetimiz olmadı, olamaz. Asla husumet duygularıyla hareket etmedik, bundan sonra da etmeyeceğiz. Kimseye kırgın değiliz. Olmaya da hakkımız yok. Çünkü siyaset yapıyoruz. Aslolan Türkiye için doğru olanı yapmaktır. Sakın kimse bu tartışmalardan umutsuzluğa, karamsarlığa kapılmasın. Türkiye'nin geleceği aydınlıktır. Her neye inanırsa inansın, her nasıl yaşarsa yaşasın bütün vatandaşlarımız bizim için birdir, eşittir, kardeştir. Herkesin yaşam biçimine, tercih hakkına, siyasi görüşüne saygı duyuyoruz. Kimse bu konuda en ufak bir endişeye kapılmasın. Hiçbir tartışma bu gerçeği değiştiremez, bu hukukun önüne geçemez. Zira hukukun üstünlüğüne dört dörtlük inanmış bir iktidar iş başındadır. Sonuç ne olursa olsun bu gerçek asla değişmeyecektir. Bazıları AK Parti hakkındaki kapatma davası 'böyle sonuçlanırsa şöyle olur, böyle sonuçlanırsa bir farklı olur' diyerek türlü türlü fikirler üretiyor. Tekrar söylüyorum, hangi netice olursa olsun hiçbir netice bu noktada gerçeği değiştirmez, değiştirmeyecektir. Demokrasi de laiklik de Türkiye'nin değişmez ve değiştirilemez gerçekleridir, bunun aksi imkansızdır. Türkiye'nin önünde başka bir seçenek yoktur. Kimse, kimseye inancını, ya da siyasi görüşünüzü dayatma hakkına sahip değildir. Benim birlikte siyaset yaptığım arkadaşlarım arasında benim gibi yaşayanlar olduğu gibi, farklı yaşam biçimlerini tercih edenler de var. Elbette olacaktır. Ne onlar benden rahatsız ne de ben onlardan rahatsızım. Onların tercihlerine bugüne kadar nasıl saygı duyduysam onlar da benim tercihlerime saygı duydular. Ve biz bu güçlü AK Parti'yi böyle kurduk, güçlü Türkiye'yi de böyle kuracağız. ''GÜVENCE BUDUR'' Biz özgürlük ilkesi olarak, farklı yaşam biçimleri için bir güvence olarak, laiklik budur. Biz laikliği bir sistem olarak sadece savunmuyoruz. Aynı zamanda yaşıyor ve yaşatıyoruz. Siyasi pratiğimiz bunun en açık ispatıdır. Partimizi oluşturan her kademeden kadroların çeşitliliği işte ortadadır. Laiklikten geriye dönüş yoktur ve olmayacaktır. Bunu isteyende esasen yoktur. Ve bu konu bugünün konusu da değildir. On yıllardır hatta asırlardır ne yazık ki farklı şekilde bu konular gündeme getirilmiştir. Türkiye o noktayı çoktan geride bıraktı. Mesele laiklik değil, mesele yaşam biçimlerimizdeki farklılıklar da değil. Mesele başı açık ya da kapalı olmak, içki içip içmemek hiç değil. Bu ülkede, bu milletin fertleri arasında bu türden farklılıklar daim olmuştur. Her birimizin hayatı bunun canlı şahididir.'' ''AYNI APARTMANDA, AYNI AİLEDE...'' Aynı apartmanda, aynı ailede, bu farklı tercihlerin, bir arada yaşayarak gelindiğini anlatan Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti: ''Hiç şüpheniz olmasın, bundan sonra da yaşayacaktır. Buna kimsenin itirazı yoktur. İnanıyorum ki kahir ekseriyetiyle vatandaşlarımız arasında başkalarının yaşam biçimini değiştirmek, müdahale etmek isteyen de yoktur. Herkes kendi tercih hakkında müdahale edilmemesini istemektedir. Haklı olarak kendi tercihlerine, var olma hakkına, istediği gibi yaşama özgürlüğüne saygı beklemektedir. Soruyorum, birbirimize bu kadarını nasıl çok görebiliriz? Hangi hakla birbirimizin yaşam biçimlerine, tercih özgürlüğüne müdahale edebiliriz? Bizim böyle bir derdimiz asla olmadı. Bundan sonra da olması mümkün değildir. Biz herkesin özgürlük, hak, hukuk ve refah taleplerini karşılamak için siyaset yapıyoruz. Peki mesele nedir? Mesele, Türkiye'nin gerçek bir demokrasi ülkesi olup olmayacağı meselesidir. Hiç şüphe etmeyiniz Türkiye iç dinamikleriyle bu tartışmaları da geride bırakacak birikime, tecrübeye sahiptir. Ve bunu da gerçekleştireceğiz.'' Bu süreçte bazı tartışmaların yaşanabileceğini dile getiren Erdoğan, bunların demokrasinin olgunlaşma sancıları olduğunu kaydetti.
<< Önceki Haber Yargı da yasama da yürütme de bizimdir Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER