TESEV Ankara,
İstanbul,
Diyarbakır ve Trabzon'da toplam 51 savcı ve hakim ile adliyelerde yaptığı araştırmada bu sorunun cevabını ortaya koymuştu.
HSYK'da alınan kararların savcı ve hakimler üzerindeki etkisini görmek isteyenler, bu rapora yeniden bakmalılar.
Raporda, hazırladığı bir
iddianame nedeniyle Yüksek
Kurul tarafından avukatlık bile yapamayacak hale getirilen Ferhat
Sarıkaya'nın, yargı üzerinde bıraktığı etki şöyle
analiz ediliyor: "Sarıkaya'nın meslekten ihracının yarattığı travma, her görüşmede gölge gibi varlığını hissettirdi.
Savcılar, mesleklerini yaparlarken eğer 'dengelere' dikkat etmezlerse, başlarına her tür şeyin gelebileceğini ima ediyorlardı." Bu analiz bir savcının açıklamasından sonra yapılıyor. İşte o savcının sözleri: "14 yıllık savcıyım, bugüne kadar yaptığım işlerden dolayı şahsen hiçbir
baskı hissetmedim, hiçbir baskı görmedim. Bir de şöyle bir cümle kullanayım, 28
Şubat sürecinde ben çalıştığım yerlerde şahsen bir baskı hissetmedim, görmedim. Ama belki benim baktığım işlerden dolayı bana gelmemiş olabilir. Ama oluyor. En basitinden
Ferhat Sarıkaya arkadaşımız. Meslekten
ihraç edilmesi, son derece yanlış bir karardır. Olmaması gereken bir karardır. Bir kişi yazdığı bir iddianameden dolayı meslekten atılamaz. Hukuki bir gerekçesi olamaz. Bir kişinin, hayatını söndürecek şekilde meslekten ihraç edilmesi doğru değil."
Bakılan bir
dava sebebiyle yaşanan
tayin ve nakil, hakim ve savcılar için 'kâbus' kelimesiyle ifade ediliyor.
Araştırma sürecinde görüşülen yargı mensuplarının çok büyük bir kısmı, yer ve görev değişikliği ile ilgili uygulamaların 'yargı bağımsızlığı ilkesiyle bağdaşmadığını ve bu yüzden rahatsızlık ve huzursuzluk duyduklarını' belirtiyorlar. Bir hakim bunu şöyle ifade ediyor: "Valla yargı bağımsızlığı, hakimlerin tayin olmama korkusuyla olmalı; yani verdiği karardan dolayı acaba yetkim değişir mi, tayinim çıkar mı, birilerinin güvencesi çok önemli, çünkü bunu yaşıyoruz, yani verdiğim karar sonucu birileri ayağımı kaydırır mı diye düşünce oluşuyor."
TESEV'in '
algı ve zihniyet yapıları' araştırmasına göre, Yüksek Kurul'un hakim ve savcılar tarafından çekilen fotoğrafı hiç de iyi gözükmüyor. Ki kurul bugüne kadar hiç bu kadar tartışılmamıştı. Soruşturmayı yürüten hakim ve savcıları
hedef alan HSYK üyesi,
Ergenekon sanığı ile neden görüşür? Artık bu sorular yüksek sesle soruluyor. Kamuoyu hâlâ
cevap alabilmiş değil. Bir Sarıkaya'nın etkisi 'travma'yla ifade ediliyorsa; Yüksek Kurul'un bazı üyelerinin son teklifleri gerçekleşirse yankısı ne olur? İyi düşünmek lazım.
ZAMAN-ALİ AKKUŞ