Bunun son örneği
Meclis Başkanı
Bülent Arınç hakkındaki davada yaşandı.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, önceki gün verdiği kararda, 4 yıl önce
Tayyip Erdoğan'ın milletvekili adaylığının engellenmesini eleştiren Arınç'ı 4 bin YTL tazminata mahkum etti. Yüksek
mahkeme, Arınç'ın 'yargı kararının hukuka aykırı olduğu' yönündeki sözlerini, yargıcın kişilik haklarının ihlali olarak değerlendirdi. Ancak dün
Yargıtay'dan farklı bir karar geldi. 4.
Hukuk Dairesi,
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu gerekçesiyle bir gazeteye açtığı
tazminat davasını kabul eden yerel mahkeme kararını bozdu. Gerekçe ise ilginç: "Bir haber doğru amaca yönelik bulundukça
eleştiri sert, kırıcı ve kişiyi
küçük düşürücü olabilir. Davacı (Tayyip Erdoğan) eleştiriye açık olmalı."
Yargının tavrı konusunda en dertli siyasetçilerden biri de
AK Parti Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı. Yargıtay'ın bir kararını eleştirdiği için 10 bin YTL tazminata mahkum edilen Ünaldı, geçen ay
adalet bütçesinin görüşüldüğü
Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, yargının uyguladığı çifte standardı
protesto etti. Komisyonda söz alan ve konuşma yapmak istemediğinin altını çizen Ünaldı, ekledi: "2003 yılında adalet bütçesinin görüşüldüğü toplantıda konuşmuştum.
Tazminat cezası verdiler. Yine konuşursam yine ceza gelir."
Meclis
Anayasa Komisyonu Sözcüsü AK Partili Mehmet Ali Bulut, Yargıtay'ın verdiği çelişkili kararlarla eleştiriye açık olmadığını gösterdiğini ifade ediyor. Özellikle kendi mensuplarıyla ilgili kararlarda çok katı davrandığına, eleştiri hakkını sınırlı olarak yorumladığına işaret eden Bulut, politikacılarla ilgili davalarda ise olabildiğince eleştiri özgürlüğünden yana kararlar verildiğine dikkat çekiyor. Bulut, Yargıtay'ın kararları arasındaki bu çelişkiyi ortadan kaldırması gerektiğini belirterek, "Eleştiri hakkı ve düşünce özgürlüğünden politikacı, yazar ya da yargı mensubu ayırımı yapmadan herkes eşit şekilde yararlanabilmelidir." diyor.
Demokratik ülkelerdeki düşünce özgürlüğü ve eleştiri hakkının önemine vurgu yapan hukukçular da, yargı kararlarının olumlu ya da olumsuz yorumlara konu olabileceğinin altını çiziyor. Anayasa hukukçusu Levent Korkut, yargı mensuplarının kişiliklerine yönelik bir
hakaret olmaması şartıyla yargı kararlarının eleştirilebileceğini kaydediyor. Davalar sürerken yargının etkilenmesini önlemek amacıyla birtakım sınırlamaların makul karşılanabileceğini söyleyen Korkut, kesinleşmiş bir karar hakkında görüş bildirilmesine
yasak getirilemeyeceğini anlatıyor. Türkiye'de yargı kararlarının tartışılmaz kutsal metinler haline getirilmek istendiğini aktaran Korkut, şöyle devam ediyor: "Yargı kararları da eleştiri hakkı ve düşünce özgürlüğü kapsamında eleştirilebilir. Bizde özellikle yargı söz konusu olduğunda özgürlükleri daraltma eğilimi baş gösteriyor. Yargı kararlarının zamanla değişmesi bu kararlara yönelik eleştirilerin haklılığını ortaya koymaktadır. Hakaret etmemek ve kararı veren yargı mensuplarının kişilik haklarına saldırmamak şartıyla kararlara yönelik eleştiri yapılabilir. İnsanlar kararları siyasi bulabilir ve bu kanaatlerini eleştiri hakkı kapsamında ortaya koyabilirler."
Yüksek yargı organlarının başkanları da yargı kararlarının eleştirilebileceğini kabul ediyor.
Yargıtay Başkanı Osman
Arslan,
adli yıl açılışında yaptığı konuşmada, bir hukuk devletinde yargı kararlarının eleştirilmesini doğru ve gerekli gördüklerini söylemişti. Arslan, ancak yargı kararının eleştirilebilmesi için kararın biçimsel olarak kesinleşmesi gerektiğini dile getirmişti.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu ise mahkeme kararlarının, akademisyenler ve uygulayıcılar tarafından yorumlanmasının yararlı olduğunu, bunun yargıya yeni ufuklar açabileceğini ifade etmişti.
Ali Bulut (Meclis Anayasa Komisyonu Sözcüsü):
Eleştiri hakkı ve düşünce özgürlüğünden politikacı, yazar ya da yargı mensubu ayırımı yapmadan herkes eşit şekilde yararlanabilmelidir.
Levent Korkut (Anayasa Hukukçusu):
Kesinleşmiş kararlar da eleştirilebilir. Bizde özellikle yargı söz konusu olduğunda özgürlükleri daralt- ma eğilimi baş gösteriyor.
Kararını ağır bulan gazeteye 133 bin YTL ceza verdi
6
Kasım 2003'te Yargıtay 4'üncü
Ceza Dairesi'nde görülen Belko davasında sanıklardan Av. Hatice Şahin'in başörtülü olduğu için savunmasını yapamadan mahkeme salonundan çıkarılmasını eleştirmesi Yeni
Şafak gazetesine pahalıya mal oldu.
Yeni Şafak, 7 Kasım 2003'te manşetten verdiği haberde vatandaşın başörtülü olduğu için mahkeme salonundan çıkarılmasının hukukun ihlali olduğunu belirtti. Gazetenin yazarlarından
Mehmet Ocaktan da konuyu köşesinde eleştirdi. Bu haber ve yazının ardından Yargıtay 4. Ceza Dairesi başkan ve üyeleri Fadıl İnan, Niyazi Erdoğan, İsmet Balseven, Nasuhi Kurtoğlu ve Celal Aras, "Yargı yoldan çıktı" başlıklı haberin kendilerine karşı hakaret içerdiğini ve
hedef gösterildiklerini iddia ederek
Ankara 19.
Asliye Hukuk Mahkemesi'nde her üye için 10 milyar Türk
Lirası (10 bin YTL) talepli tazminat davası açtı. Bunun üzerine 31
Mart 2004 tarihinde toplanan Ankara 19. Asliye Hukuk Mahkemesi, aynı gün hem davanın kabulüne hem de her bir davacıya 6'şar milyar
Türk Lirası tazminat ödenmesine karar verdi. Türkiye'de yargının işleme süreci dikkate alındığında kararın tarihe geçecek bir hızla ve tek celsede alınması dikkat çekti. Gazetenin avukatları, haberin veriliş tarzında bir hakaret ve hedef gösterme maksadı bulunmadığını ifade ederek kararı temyiz etti. Ancak temyiz başvurusunu görüşen Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, başvuruyu reddetti ve Yeni Şafak'ı yaklaşık 133 bin YTL (133 milyar lira) tazminata mahkum eden Ankara 19. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin verdiği jet kararı onadı.
Son içtihat: Siyasetçiyi eleştiri küçük düşürücü olabilir
Yargıtay, siyasetçilere yönelik ağır ifadeleri birçok davada eleştiri kapsamında değerlendirdi. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın
Yeniçağ gazetesine açtığı tazminat davasında ise bu "özgürlükçü tavrını" bir adım daha ileri götürdü. 4. Hukuk Dairesi, dün yerel mahkemenin Erdoğan lehindeki kararını bozarak, "bir haberin, objektif oldukça, doğru olaylara dayandıkça ve doğru amaca yönelik bulundukça eleştirinin de sert, kırıcı ve kişiyi küçük düşürücü olabileceğini ve böyle durumlarda hukuka aykırılığın ortadan kalktığını" savundu. Kararda, toplumun her an göz önünde olan siyasal kişileri, gerektiğinde icraatlarıyla bağlantılı olarak eleştirmenin basının görevi olduğu vurgulanırken, "o an ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basının sorumlu tutulmaması gerektiği'' kaydedildi.
Başbakan için "dayatıcı, din bezirgânı, sahte laik, birilerinin maşası ve ipinde oynatılan'' sözlerini sarf eden
CHP Grup Başkan Vekili Haluk Koç'la ilgili davada da benzer bir karar verildi. Koç'u 10 bin YTL manevi tazminata mahkum eden yerel mahkeme kararını bozan Yargıtay, şu içtihadı yaptı: "Başbakan olan davacının ve anamuhalefet partisi grup başkan vekili olan davalının siyasi kimlik ve konumları gözetildiğinde, ağır dahi olsa yapılan eleştirinin hoşgörü ile karşılanması gerekir. Kişinin üstlendiği görev ne kadar önemliyse, hakkında yapılan eleştirilerin de o kadar yoğun ve gerektiğinde sert olabileceğinin kabulü gerekir." Yine Başbakan'ı at, danışmanı Cüneyd Zapsu'yu da üzerindeki binici olarak resmeden Evrensel Gazetesi ile onu ip yumağına dolanmış kedi olarak çizen
Cumhuriyet Gazetesi çizerlerinden Musa Kart hakkındaki tazminat talepleri de Yargıtay'dan döndü.
Penguen dergisi ise Musa Kart'a
destek için tartışmayı 'Tayyipler Âlemi' karikatürüyle kapağına çekerek, Erdoğan'ı
kurbağa,
deve,
maymun, yılan, ördek, fil,
zürafa ve
inek şeklinde karikatürize etti. Başbakan, bu konudaki şikayetinden de sonuç alamadı.
ZAMAN