Haberal'ın avukatları, müvekkillerinin bir yılı aşkın süredir
tutuklu bulunduğunu, hayati risk taşıdığını ve tutukluluk süresinin bu nedenle hastanede geçtiğinin
mahkeme tarafından karar altına alınmasına karşılık,
tahliye taleplerinin geri çevrildiğini belirterek, tahliye taleplerini reddeden dokuz hakim hakkında tazminat
davası açmıştı.
Hakimlerin birinci
sınıf hakim olması nedeniyle ilk derece mahkemesi sıfatıyla davayı görüşen
Yargıtay 4.
Hukuk Dairesi, hakimlerin her birini bin 500 lira
manevi tazminat ödemeye mahkum etmişti.
Daire, karara ilişkin gerekçesini açıkladı.
Gerekçeli kararda, ''Dava konusu tutukluluğun devamına ilişkin karar ile davacının
yaşam hakkının tehlikeye düşürüldüğü, koruma tedbiri ile öngörülen amaç dışında sonuçlar meydana geldiği, eşitlik ilkesine aykırı davranıldığı ve yeterli gerekçe de gösterilmediği, masumiyet karinesinin göz ardı edildiği, bu durumun, yoruma ihtiyaç göstermeyecek derecede açık ve kesin olan
kanun hükmüne aykırı olduğu ve ağır kusur oluşturduğu, davalıların sorumluluklarını gerektirdiği kanaatine varılmıştır'' denildi.
Haberal'ın yaşam hakkının ''tehdit altında'' olduğuna işaret edilen kararda, şunlar kaydedildi:
''Öngörülemeyen bir yargılama sürecinin sonuçlanmasını beklemesi gerektiği kabul edilemez. Çünkü, yaşam hakkı, en kutsal ve birincil haktır. Davacının yaşam hakkının tehlikeye düşürülmesi, elinden alınması halinde, diğer tüm temel hak ve hürriyetlerin hiçbir değeri kalmayacaktır.
Yine, davacının dosyaya yansıyan öz geçmişi,
bilim adamı kimliği, gerek
ülke çapında ve gerekse uluslararası düzeyde başarılı çalışmalar yapmış olması, kaçma ve delillerin karartılmasına ilişkin değerlendirmelerde göz önünde bulundurulmak gerekir. İddianamede yer alan iletişimin tespiti kayıtlarından davacının,
şüpheli sıfatı ile tüm yaşam ve faaliyetlerinin çok yakından izlendiği anlaşılmaktadır. Bu denli
teknik imkanlara rağmen kaçma veya delillerin karartılması ihtimalinden söz edilmesi, inandırıcı bulunmamaktadır.
Yukarıda da vurgulandığı üzere, ceza yargılamasının tutuksuz yapılması asıldır. Koruma tedbiri anlamında tutuklama ise istisnai bir nitelik taşımaktadır. İstisnanın,
kural haline dönüştürülmesi masumiyet karinesi ve adil
yargılanma hakkının ihlali sonucunu doğurmaktadır.''