Yolsuzluğun ve hırsızlığın üstünü örtmek için yürütülen kampanya,sınırları zorlamaya devam ediyor. Zaman Gazetesi Seyir Defteri'ne düştüğü bugünkü notuyla şuur kaybının boyutlarını gözler önüne serdi.
İşte Zaman Gazetesi'nin tarihte bir kara leke olarak kalacak bu yayınları için Seyir Defteri'ne düştüğü not:
17 Aralık’taki “büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonu”ndan sonra Türkiye bir deliler evine döndü. Yolsuzluğun ve hırsızlığın üstünü örtmek için yürütülen kampanya, yalanı bir politika haline getirdi. Yazılı basının içler acısı hali bir yana, A Haber, Ülke TV, TV Net, 24 gibi kanallardaki tartışma programlarında hukuk cinayeti işleniyor. Nefret dilinin egemen olduğu programların her birinden onlarca dava konusu çıkar.
Bu tür güdümlü kanallardan farklı bir tutum beklemek zor. Fakat bazen objektif yayın yapan kanallarda da ilginç cinayetler işlenebiliyor. Bunun son örneği cuma akşamı CNN Türk’te Şirin Payzın’ın programında yaşandı. Düzeyli bir tartışmanın sürdüğü programda, Uludere katliamı konuşulurken, ekranın altındaki kırmızı şerit üzerine “Uludere’yi cemaat yaptı” spotu yazıldı. Cinnet ifadesinden başka bir şey olmayan bu cümle, orada beş dakikadan fazla kaldı. Sorumlusu belli bir katliamı, ilgisiz koskoca bir topluluğa yamayıp bunu bir gerçeklikmiş gibi ekranda tutmak, cinayet değilse nedir? Son günlerde bu cinayeti birçok kanal işliyor. Program esnasında ilgisiz bir spot, ekranda dakikalarca kalıyor. Bu bir provokasyondur ve izleyici üzerinde telafisi zor algılara yol açmaktadır.
Evet, ülke bir deliler evine döndü. Akıl, mantık, sağduyu göğe çekildi. Şimdilerde makbul bir paralel devlet olan PKK’nın yetkilisi, Paris’te PKK’lı kadınların öldürüldüğü olayı da cemaate bağlayacak kadar uçtu. Görünen o ki, cemaate yüklenecek suçlar bunlarla sınırlı kalmayacak. Yakın zamanda küresel ısınmadan ülkedeki kuraklığa, süne ve kımıl mücadelesindeki zafiyetten doğurganlığın azalmasına ve bir gün, Hz. İsa’nın çarmıha gerilmesine kadar bir dizi cinayet ve olumsuzluk da cemaate fatura edilecek. Hazırlıklı olun!
Doğru, ülkede bir savaş yaşanıyor. Fakat bu, dakika başı söylendiği gibi “cemaat-hükümet savaşı” değil, ülkeyi yönetenlerin ve destekçilerinin evrensel hukuk ve uygar dünya ile, doğruluk ve adalet fikriyle ve asıl demokrasiyle savaşı. Daha da önemlisi, birilerinin kendileriyle savaşı.
