25 Mart 2009... Merhum BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu ve beraberindekileri Yozgat-Yerköy mitingine götürmek için saat 14.43’te Çağlayancerit’ten havalanan helikopter 15.03’te Keş Dağları’nda düştü.
Enkaza ancak iki gün sonra ulaşılabildi. Yazıcıoğlu ve 4 kişinin naaşlarını bulan ise devlet değil, bir avuç vatandaştı. Yetkililerin ‘olayın kaza olduğu’ yönündeki açıklamalarına rağmen soru işaretleri her geçen gün arttı. Yazıcıoğlu ailesinin ısrarları Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü harekete geçirdi. Gül, Devlet Denetleme Kurulu’na (DDK) ‘olayı araştırın’ talimatı verdi. Geceli-gündüzlü çalışan DDK, ‘kaza’yı bambaşka bir boyuta taşıdı. Bölgedeki savaş uçakları, bozulan radarlar, ölenlerin kanında çıkan yüksek oranda zehirli gaz, helikopterdeki kritik cihazların çalınması ve arama-kurtarma faaliyetlerindeki skandallar... Bir kazada bu kadar çok tesadüf meydana gelebilir mi? Artık hiç kimse Muhsin Yazıcıoğlu’nun kaza sonucu öldüğüne inanmıyor. Özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasıyla birlikte, soruşturma dosyası Malatya’dan alındı ve Kahramanmaraş’a verildi. Yeni savcı, 7 bin sayfa 130 klasörden oluşan dosyayı en baştan okuyacak. Peki kazayla ilgili şüphelerin yoğunlaştığı kritik konular neler? Zaman Gazetesi'nin haberine göre, işte cevap bekleyen sorular:
Uçuş bilgilerinin olduğu cihazlar neden söküldü?: Kazanın ardından helikopterin uçuş bilgilerini muhafaza eden Argus 5000 CE ve SKYMAPIIIC GPS cihazlarının enkazdan kaybolduğu ortaya çıktı. Kaza yapan helikopter, eğer herhangi bir hava aracının müdahalesiyle düşürüldüyse ortadan kaldırılması gereken ilk cihazlar bunlardı. Çünkü uçuş bilgilerini muhafaza ediyordu. Meçhul bir subay, helikopterden cihazları söken askerlerin görüntülerini Cumhurbaşkanı Gül’e yolladı. Görüntülerdeki 4 muvazzaf asker, 3 kişilik kaza kırım heyeti ve bir teknisyen tutuklandı. Ancak 3. Yargı Paketi’nin ardından hepsi tahliye edildi. Cihazlar ise hâlâ kayıp.
4 dakikalık kayıp radar görüntüleri sırrını hâlâ koruyor: DDK’nın hazırladığı raporda yer alan Yazıcıoğlu’nu taşıyan helikopterin düştüğü zaman diliminde bölgede askerî uçaklar olduğu iddiası, Genelkurmay’ın resmî yazısıyla kesinleşti. Ancak askerî radarların kazanın olduğu 15.03 sularında 4 dakika arızalandığı açıklandı. Bölgedeki bütün radarlar kısa süreli karardığı için 15.03.02 ile 15.07.40 arasında görüntü alınamadığı belirtildi. Kayıp radar görüntüleri savcılık tarafından Genelkurmay’a soruldu. Fakat tatmin edici cevap bir türlü gelmedi. Son olarak savcı ve bilirkişi eşliğinde geçtiğimiz ay Genelkurmay radarlarında yapılan incelemede somut bir bulguya ulaşılamadı.
Pilot Kaya İstektepe zehirlendi mi?: Kazayla ilgili akıllarda beliren en derin soru işaretlerinden biri de ölenlerin kanında çıkan karbonmonoksit gazı. Kazanın ardından yapılan ilk otopside, kanda karbonmonoksit bulunmadığına dair rapor düzenlendi. DDK’nın devreye girmesiyle yapılan ikinci incelemede ise kazada hayatını kaybedenlerin kanında yüksek miktarda zehirli gaza rastlandı. Özellikle pilot Kaya İstektepe’nin kanında tespit edilen yüzde 26’lık zehirli gaz oranı, tıpta zehirlenme başlangıcı olarak kabul ediliyor.
‘Enkaza aynı gün ulaşıldı ancak gizlendi’ şüphesi: Helikopter enkazına 48 saat sonra ulaşılabildi. Oysa Genelkurmay Başkanlığı’nca hazırlandığı belirtilen ‘Gizli’ ibareli sunum dosyasında kazanın meydana geldiği 25 Mart 2009’da, olay bölgesi ve çevresindeki hava araçlarının radar izlerini gösteren belgeler yer alıyor. Buna göre arama-kurtarma faaliyeti için Malatya’dan kalkan iki Sikorsky tipi hava aracı saat 21.58 ve 21.47-21.58 arasında enkaz bölgesindeydi. Yetkililer, ‘Enkaza aynı gün ulaşıldı ancak gizlendi’ şüphesini güçlendiren bu konuda da sessiz kalmayı tercih etti.
Gazeteci Güneş, kırık çeneyle o kadar düzgün nasıl konuşabildi?: Kazada hayatını kaybeden İHA muhabiri İsmail Güneş’in otopsi raporlarına göre çenesi, 4 kaburga kemiği ve bacağı kopma noktasında kırıktı. Ancak Güneş, ölmeden önce 112 Acil Servisi’yle telefonda uzun süre pürüzsüz ve düzgün konuştu. Doktorlar, çenesi kırık bir insanın bu kadar düzgün konuşmasının mümkün olmadığını belirtiyor. Ayrıca 112 Acil Servisi ile yaptığı ilk konuşmada helikopterin içinde sıkıştığını ve kıpırdayamadığını ifade eden Güneş’in cesedi, olay yerinden 500-600 metre uzakta bulundu. Güneş, o bacakla o mesafeyi nasıl kat etti?