Yazıcıoğlu'nun müthiş civanmertliği

Ankara'da öğrenciliğini siyasi kariyerinin başlangıcı haline getiren Yazıcıoğlu, 12 eylül'ün tüm zalimliğini en korkunç biçimiyle yaşadı.

Yazıcıoğlu'nun <b>müthiş civanmertliği</b>

Mamak Askeri Cezaevindeki C-5 koğuşunda Filistin askısından elektriğe kadar bir çok işkence yöntemlerine maruz kalan Yazıcıoğlu, 7,5 yıl suçsuz yere hücrede tutuldu. Muhsin Başkan için 12 Eylül demek, uzunca süre gökyüzünün maviliğini görememek, 2.5 metrekarede buz gibi hücrelerde ayakta kalmaya çalışmak demek. Ancak Muhsin Başkan'a verilen elektrikler, dayaklar, tokatlar vız gelir. Çünkü, o inandığı dava için, ülküsü için maneviyatına sığınıp bu günlerin geçeceği, aydınlığa kavuşacağı günleri bekler. Ancak buna ulaşmak, beraat kararını almak için de 7.5 yılın geçmesi gerekir. 6 ciltlik Ülkücü Hareket kitabıyla bu oluşumun tarihsel sürecini anlatan BBP Genel Başkan Yardımcısı ve Birlik Akademisi Başkanı Hakkı Öznur'a kulak verelim. Muhsin Başkan'ı en iyi tanıyanlardan biri. Öznur, Muhsin Başkan'ın 12 Eylül ihtilaliyle ilgili olarak söylediklerini hiç aklında çıkarmamış. Öznur, Muhsin Başkan'ı ve 12 Eylül'ü şöyle anlatıyor: "Kendisi hep 'Türkiye bir daha 12 Eylül öncesini yaşamasın' dedi. 'Türk gençliği 80 öncesinin ideallerini yaşasın kavgalarını yaşamasın. 12 Eylül öncesinin idealizmine evet, 12 Eylül öncesi kavgasına hayır' derdi. GİZLİCE ANKARA'YA GELDİ Rahmetli başkanımız 12 Eylül askeri darbesini Sivas'ta bir yakın arkadaşı olan Hasan Börecek'in evinde karşıladı. Sıkıyönemde sokağa çıkma yasağı da olduğu için sıkıyönetim görevlilerini de atlatarak 13 Eylül günü Ankara'ya doğru yola çıktı. MHP ve ülkücü kuruluşların önde gelen yöneticileri evlerinden ve ocaklardan toplanıyordu. Kendisi aranıyordu. İçeriden de Rahmetli Türkeş yurt dışına çık diye haber gönderiyordu. Ama o aracılar vasıtasıyla gelen teklifi reddetti. 'Arkadaşlarım darağacında şehit edilirken, C-5'te işkencelerden geçirilirken ben asla yurtdışına çıkmam' dedi. O hep davasını ve arkadaşlarını düşündü. Hesapsız kitapsız bir adamdı. Kendisi için bir gün yaşamadı. Ömrünü davasına ve milletine adayan gerçek bir ülkücü ve dava adamıydı. NECATİBEY'DE YAKALADI Ve Ankara'da yine Türkiye'deki teşkilatlanma çalışmalarını yürütürken Necatibey'de 28 Ocak 1981'de bir evde bir ihbar sonucu yakalandı. Evin etrafını saran Pol-der'li polisler evin kapısını kırdılar. Yazıcıoğlu ile Pol-Der'li polisler arasında arbede yaşandı, direndi, teslim olmadı. Başkanı yakalayan Pol-Der'li polisler hemen Ankara'yı ayağa kaldırmışlar, Sıkıyönetime ve önde gelen yetkililere 'işte Muhsin Yazıcıoğlu'nu yakaladık' diye hava atmaya çalışmışlardı. MEKTUP KODUYLA PARA TOPLANDI Ökkeş Şendiller, ihtilalden sonra hapishaneye girmemiş, dışardan içerdekilerin durumunu gözlemiş ve bu konuda ilginç bir anektod aktarıyor: "İhtilalden sonra 'mektup' adı altında para toplanırdı. Mektup adıyla toplanan bu paraları avukat Rahmetli Galip Erdem alırdı. O paraların bir kısmı içeridekilere, bir kısmı da cezaevindekilerin yakınlarına, ailelerine giderdi" ARKADAŞLARINI YALNIZ BIRAKMADI Muhsin Başkan'ın avukatı Şerafettin Yılmaz tahliye talebinde bulunmak istedi ama Muhsin bey kabul etmedi. Arkadaşlarının cezaevindeki durumunu görünce kabul etmedi. Zindandan da başkanlığını bildi, içeride de bildi, dışarıda da bildi. Başkan'ın sevilmesinin nedeni belki de buydu. Başkanın o dönemde içerde bulunması dışarda bulunmasından daha hayırlı oldu" MAHALLE DEĞİL RANZA BASKISI VARDI Ev arkadaşlığını yaptığı Hasan Çağlayan'dan hapishane arkadaşlığı ile ilgili anılarını da dinledik: "Hapisaheneye düştüğünüzde sonra aynı inancı taşımanıza rağmen farklılıklar olan insanlarla birlikte oluyorsunuz. Hatta ideolojik olarak ters düşmemize rağmen Muhsin başkan mizacı düzgün olanlarla birlikte oldu. Aynı şu meşhur mahalle baskısı gibi ranza baskısı vardı. Ancak Muhsin Başkan, karşı görüşte olanlarla ilgili olarak aynı yerde birlikte yaşaması sonucu kendisini geliştirdi. Tüm mahkumlarla birebir konuştu. Zaten Başkan da bir seçim sonrası 'biz oyların değil gönüllerin birincisiyiz' demişti. İşkence günleri hücre ve koğuşlar Yazıcıoğlu'nun Mamak Askeri Cezaevi günleri, hem çile çektiği, hem gönüllere taht kurduğu, hem liderlik vasıflarının iyice ortaya çıktığı bir dönem oldu. Dile kolay tam 7.5 yıl cezaevinde kaldı Muhsin Başkan, bunun 6.5 yılı hücrede geçti. Hapishane günlerini, en iyi hapishane arkadaşları anlatır dedik ve Remzi Çayır'a sorduk, "Nasıl geçti bu hapishane günleri Yazıcıoğlu ile birlikte?" Çayır'ın Mamak'taki günleriyle ilgili anıları da şöyle: "İhtilalden önce Mamak Cezaevi'nde yatıyorduk. Yargılanmayı beklerken ihtilal oldu. Ben koğuşta hergün düzenli olarak Tercüman Gazetesi alıyordum, solcular da Cumhuriyet Gazetesi. Ben Muhsin başkan'ın yakalandığını gazetene okudum. Okuduğumda kahroldum. üzüldüm. Hem yakalanmasına üzüldüm, hem de cezaevinde başına gelecekleri bildiğimi için onun adına çok üzüldüm. Ülkücülerle solcuların sorgulandıkları yerler ayrı ayrılydı. Hem bize hem de onlara işkence yapılıyordu. Ülkücülerin sorgulandığı Mamak'taki koğuşun adı C-5 idi. Muhsin Başkan'a da C-5'te işkence yapılmış. Kendisini göremiyorduk ama duyuyorduk, haberleri geliyordu. Filistin askısına asılmış, bedeninin değişik yerlerine elektrik verilmiş, gözleri sürekli kapalı olarak yaşatılmış. Biz ihtilalden önce Mamak'ta yatıyorduk ama MHP davası açılma durumuna geldiğinde cezaevindeki herkes onun liderliğini kabul etmişti. Cuntaya karşı tarihi savunma 220 kişi ile idamla yargılanan Yazıcıoğlu, cezaevinde de birleştiren özelliği ile öne çıktı. Yazıcıoğlu, Mamak'taki hücresinde siyasi geleceğini çizdi. 12 Eylül'de hapishanede yatarken çekilen çilelerin yanısıra bir de savunma süreci var. Mamak Mahkemeleri'nde yapılan savunma bir anlamda tarihe geçecek bir savunma olduğunu dile getiriyor Hakkı Öznur ve şöyle devam ediyor: "Mamak Mahkemeleri'nde 12 Eylül rejimini sorgulayan,12 Eylül cuntalarını yerden yere vuran tarihi bir savunma yaptı. 12 Eylülcülere işkencede, C-5'de, hücrelerde boyun eğmedi. Zulme rıza göstermedi, direndi. 12 Eylülcülere mahkemelerde de meydan okudu. Fikrimiz iktidarda olsa zindanda ne işimiz var. 12 Eylül'le uzlaşma içerisine giren sakat anlayışlar asla ülkücü hareketle bağdaşmaz. Bu tür ifadeler kullananlar da ülkücü hareketi temsil etmez. 12 Eylül'le hesaplaşmayanlara ülkücü denmez' dedi. CEZAEVİNDE BİNBAŞIDAN KAĞIT KALEM İSTEDİ Cezaeviyle ilgili olarak aynı dönem hapishanede yatan bir yakınının aktardığını bizimle paylaştı Dr. Turan Güven: "Benim akrabalarımdan bir tanesi cezaevinde başkanla birlikte yattı. Başkan hücrede yatıyor, diğerleri koğuşta. Binbaşı geliyor istedikleri birşey olup olmadığını soruyor. Herkes yiyecek istemiş, ekmek, bisküvi, gofret istemiş. Başkan ise, bir top kağıtla bir kalem istemiş. Bu insanın içerde fikirlerini düşüncelerini kağıda geçmek istediğini gösteren güzel bir anektod. Kendisini hapishanede bile geliştirmek istemiş. Binbaşı da, diğer koğuşlarda yatanlara 'aslanım herkes yiyecek istiyor, adam kağıt kalem istedi' diyerek diğer mahkumlara da çıkışmış" (Yeni Şafak)
<< Önceki Haber Yazıcıoğlu'nun müthiş civanmertliği Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER