Yazıcıoğlu, devletin karlar altındaki itibarını kurtarmak zorunda olduğunu kaydetti. "
Muhsin Yazıcıoğlu'nun helikopterine ulaşıldığı, şuurunun yerinde olduğu, ayağı ve kaburgalarının kırık olduğu,
hastaneye getirildiği" şeklindeki bilginin kaynağını devletin bildiğini iddia eden Yazıcıoğlu, kafasındaki soru işaretlerinin en büyüğünün ise bu olduğunu vurguladı.
Cihan TV Network tarafından hazırlanan "Anadolu'da
Sabah Programı"na konuk olan
Gülefer Yazıcıoğlu, eşinin yokluğuyla geçen iki yılda yaşadıklarını ve
kazanın ardından gelinen süreci anlattı. "Bana gör
e devlet karlar altında kaldı, devletin aczidir. Bizim için bir şey yok. Devlet karlar altındaki o itibarını kurtarmak durumundadır." diyen Yazıcıoğlu şöyle devam etti: "Ben söyledim,
Kayseri Valisi iyi bir müneccim, farklı güçleri var herhalde. Bir insan, birebir bir insanın kırıklarını bilebilir mi? Niye demiyor mesela, bir iç kanama geçirmiş, kafa tranvası geçirmiş demiyor da ayaklarındaki ve kaburgasındaki kırıkları sayıyor? Nereden bilebilir bir insan bunları. Valinin beyanlarının eşimin vücudunda var olması, kafamdaki soru işaretlerinin en büyüğü budur, benim için. Bu bilginin kaynağına bana göre devlet yetkilileri ulaştı. Biliyorlar ama kamuoyuyla paylaşmıyorlar. Bence ulaştılar, bildiklerine inanıyorum. Adımın nasıl Gülefer olduğuna eminsem devletin de buna ulaştığına eminim."
İSMAİL GÜNEŞ ÇEKİM YAPMIŞTIR
Kaza sonrası kendilerine hiçbir şey teslim edilmediğini dile getiren Yazıcıoğlu, helikopter kazasında hayatını kaybeden
gazeteci İsmail
Güneş'in askerde buna benzer olay yaşayıp kurtulduğunu aktardı. Güneş'in orada bir şeyler çektiğine inandığını anlatan Yazıcıoğlu, "Birçok şeyi çekmiştir. Onlar ne oldu acaba? Ben yayınlanan görüntüler dışında başka görüntülerin de olduğuna inanıyorum. Cep
telefonu ile de fotoğraf makinasıyla da çekmiştir. Bize verilen telefonda, telefon listeleri de yoktu." dedi.
Kaza sonrası
ihmal, kusur ve hatalar zincirinin yaşandığını vurgulayan Yazıcıoğlu,
Genelkurmay Başkanlığı'ndan bir sürü şey istediklerini ama hiçbir şeyin verilmediğinin altını çizdi. Genelkurmay'ın birçok konuda bilgi vermediğini dile getiren Yazıcıoğlu, hukuk içinde bu işin peşini bırakmayacaklarını söyledi.
KAZADAN 20 DAKİKA ÖNCE KONUŞTUK, İLK DEFA 'ÇOCUKLARA İYİ BAK' DEDİ
Muhsin Yazıcıoğlu olmadan geçen yılları da anlatan Gülefer Yazıcıoğlu, başkanın eşten öte,
arkadaş, dost olduğunu ifade etti. "Tabi ki zor geçiyor, ansızın gitti. Hasta olsaydı insan kendini alıştırırdı." diyen Yazıcıoğlu, "Sanki bana gelecekmiş gibi bir hisle yaşıyorum.
Ankara dışında olduğu için o nedenle oluyor. İnanın zor bir süreçti. Alıştığımız hayattan farklı bir hayata geçtik. Dört kişiden üç kişi ile devam ediyorsunuz, zor bir hayat." şeklinde konuştu.
Helitoptere binmeden 15-20 dakika önce eşiyle konuştuğunu dile getiren Yazıcıoğlu, o dakikaları şöyel dile getirdi: "Kendinize iyi bakın, yormayın kendinizi' dedi. O gün de ne ilginçtir, çocuklara iyi bakın demişti. Haberi arkadaşlarımızdan duydum, şoke oldum, inanamadım."
İnanan insanlar olduklarını, ölmenin son değil bir başlangıç olduğuna inandıklarını vurgulayan Yazıcıoğlu, ölümü ve ahireti çok konuşan bir insan olduğunu ifade etti. Eşinin ölümüyle birlikte eve hiç gazete almadıklarını, mümkün olduğunca televizyon seyretmediklerini dile getiren Yazıcıoğlu, "Teknolojinin bu kadar geliştiği bir çağda, nasıl oluyor da ulaşılamıyor, bulunamıyor? Gerçekten insanın bunlar yüreğini acıtıyor."
Eşinin, geçirdiği
trafik kazalarını sıradan kaza diye geçiştirdiğini ifade eden Yazıcıoğlu, başkanın isminin bazı olaylara karıştırılmak istenmesini ise 'kasıtlı' diye niteledi.
MİLLETVEKİLLİĞİNİ DÜŞÜNMÜYORUM
Muhsin Yazıcıoğlu'nun yattığı Tacettin Dergahı'na gidemediğini, çünkü insanların sorularına
cevap veremediğini anlatan Yazıcıoğlu, kamuoyunun kazanın arkasında bir şeyler olduğuna inandığını savundu. İnsanlarla karşılaşmamak için yatsı namazından sonra gittiğini kaydeden Yazıcıoğlu, 12 Haziran'da yapılacak genel
seçimlerde milletvekili
adayı olmayı düşünmediğini vurguladı. Meclis'in
hizmet yeri olduğunun altını çizen Yazıcıoğlu, başörtülü bir insanın Meclis'e girememesini ise 'abesle iştigal' olduğunu söyledi.
MUHSİN BAŞKANIN SON GECESİ
Gülefer Yazıcıoğlu, eşinin helikopter kazasının yaşandığı Kahram
anmaraş'a gitmeden önceki
Sivas'taki son gecesini anlattı. Kendisinin Ankara'da olduğunu ancak Sivas'tan
bağımsız aday olarak giren eşinin seçim çalışmalarından ötürü Sivas'taki evlerini kullandığını anlatan Gülefer Yazıcıoğlu, eşinin gece saat 12'den sonra özel aracına binerek yanındaki şoförüyle tüm Sivas'ı dolaştığını aktardı. Aracı kendisinin kullandığını dile getiren Yazıcıoğlu,
gezi sırasında Türk sanat müziği dinlediğini ifade etti.
Sivas'ı cadde cadde,
sokak sokak iki saat boyunca gezdiğini dile getiren Yazıcıoğlu, eşinin son gecesini şoföründen dinlediğini belirterek şöyle devam etti: "Daha sonra kaldığı eve gelmiş. Belki çok az uyumuş ya da uyumamış. Kalkıp teheccüd namazı kılmış.
Namaz kıldığı
seccadeyi, sonra yanına dürerek bırakmış. Ardından o gece rahleydeki Kur'an'dan Rahman süresini okumuş ve Kur'an-ı Kerimi Rahman süresini açık olacak şekilde açık bırakmıştı. Kullandığı odayı, itinalı bir şekilde düzeltmiş. Tüm eşyalarını valizine koymuş. Ankara ve Sivas'taki evin anahtarını, sanki o eve bir daha dönmeyecekmiş gibi valize koyarak kapıyı çekmiş.
Anahtar evin içinde kalmış.
Hayatını kaybettikten sonra eve, evin bakımını üstlenen kişiden aldığımız anahtar ile girdik. Ev çok itinalı ve düzenliydi."
Muhsin Yazıcıoğlu'nun neden Tacettin Dergahı'nda toprağa verildiğini de anlatan Gülefer Yazıcıoğlu, eşini sevenin birinin "Yazıcıoğlu'nun dergaha çok geldiğini ve burayı çok sevdiğini, Mehmet Akif'i anma programlarını hiç kaçırmadığını" dile getirdiğini, bunun üzerine oraya defin kararı aldıklarını aktardı.
Eşinin
Selçuklu tarihini ve mimarisini çok sevdiğini dile getiren Yazıcıoğlu, Tacettin Dergahı'nın manevi açıdan kendisini etkilediği için sevdiğini kaydetti. Mezarın Sivas değil Ankara'da olmasına ise üç unsurun bir arada bulunmasından dolayı tepki olmadığını anlatan Yazıcıoğlu, ancak
Karşıyaka Mezarlığı'na defnedilseydi tepki oluşabileceğini ifade etti. Eşinin 7 yaşından itibaren namaz kılmaya başladığını dile getiren Yazıcıoğlu, teheccüd namazını kaçırmadığının altını çizdi. Kurulmuş bir saat gibi geç
vakit de olsa teheccüd namazına kalktığını aktaran Yazıcıoğlu, evde en büyük istek ve arzusunun ise bir rahle üzerinde Kur'an ile seccade olduğunu belirtti. Eve gelen çok olmasından dolayı bunun pek sağlanamadığını ifade eden Yazıcıoğlu, onun için hücre hayatının bir inziva hayatı olduğunu vurguladı. Eşine "
İşkencelere nasıl katlandın?" diye sorduğunu da belirten Yazıcıoğlu, "İşkence başladığında Allah'ı zikretmeye başlıyordum. Bu esnada da vücuduma yapılan işkenceden etkilenmiyordum." karşılığını verdiğini aktardı. Yaşlı annesini bizzat eşinin hacca götürdüğünü anlatan Yazıcıoğlu, "Hac sırasında annesinin bir an olsun yanından ayrılmadı. Bütün ihtiyaçlarını birebir kendisi karşıladı.
Sohbet için kendisi çağrıldığında ise 'annemin hakkını ödeyemem, onunla ilgilenmem lazım' diyerek davetleri geri çevirirdi." dedi.