Yeni Türkiye'nin cesur sesi...

Bu ses sonra ülke sınırlarını aştı. Washington, Brüksel, Moskova, Kahire bu sesi önemsedi... Hüseyin Gülerce Türkiye^nin dünyaya açılan yeni yüzünü ve sesini yazdı.

Yeni Türkiye'nin cesur sesi...

Bütün Türkiye ile iftar etmek ne güzel bir duygu. Büyük bir ailenin ferdi olmak, "işte bu masada hepimize yer var, neyin kavgasını yapacakmışız?" deme huzurunu yaşamak ne güzel... Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın geleneksel iftarı; hain saldırıların, kalleş pusuların milletçe yüreğimizi dağladığı şu günlerde, 81 ilden gelen güzel insanların anlamlı bir mesajına dönüştü: "Ne yaparsanız yapın, bizi bölemeyecek, birliğimizi bozamayacaksınız. Sevgi ile bir araya gelmeye devam edeceğiz. Hazırlanan tuzakları, kurulacak pusuları, diyalog ve hoşgörüye sahip çıkarak boşa çıkaracağız. İstikrara, huzura ve demokrasiye sahip çıkmaya devam edeceğiz." Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı, onursal başkanlığını Sayın Fethullah Gülen'in yaptığı, bugün artık sevgi ile gönüllere girmenin, insanlığın evrensel barış adına hasretini çektiği diyalog, hoşgörü ve uzlaşmanın adresi haline gelmiş bir sivil toplum kuruluşu. Vakfın bir mefkûresi var: Kimse kimseyi inancından ya da inançsızlığından dolayı, düşüncesinden, fikrinden dolayı, kılık kıyafetinden dolayı, yaşam tarzından dolayı küçümsemesin, kınamasın. Birbirimizin konumuna saygılı olalım. Evrensel insanî değerlerde buluşmak hedefimiz olsun. Madem küçülen dünyada birlikte yaşamak zorundayız, kendimiz kalarak paylaşmaktan korkmayalım. Bu mefkûre, 1998'de başlayan Abant toplantıları ile hayata geçti. Abant'tan yükselen hoşgörülü, uzlaşmacı ses hemen dikkatleri çekti. Demokrat, özgürlükçü ve insanı yücelten bu cesur ses, artık yeni Türkiye'nin sesidir. Farklılıklarımızı bir tehdit, bir tehlike görmeyen, tam aksine "farklılıklarımız bizim zenginliğimizdir" diyen bu yürekli ses, Şubat soğuklarından, hasmane bakışlardan etkilenmedi. Bu ses sonra ülke sınırlarını aştı. Washington, Brüksel, Moskova, Kahire bu sesi önemsedi. İnanıyoruz ki, Abant ruhu daha geniş coğrafyalarda hüsnü kabul görecektir. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın mefkûresi, bir sevgi projesidir, bir insanlık projesidir. Cesaret kaynağı ise, milletimizin engin sinesinde yer bulmasıdır. Milletimiz, tarihteki büyüklüğüne denk bir ferasetle eğitim ve diyalog hizmetlerini makul bulmuş, bu hizmetlere sahip çıkmış ve desteklemiştir. Sayın Gülen'in ifadeleri ile kendilerine doğru yarım adım gidilenlerin, koşa koşa geldiği görülmüştür. Milletimizin sinesinden daha emin, daha güvenli bir yer olmadığına, millete yaslananlar bugüne kadar hiç yanılmadıklarına göre, gidilen yol doğrudur. Bu insanlık projesi sevgisiz olamazdı. Çünkü sevgi, dünyaya gelen her varlıkta, en esaslı unsur, en büyük kuvvettir. Çağımızda insanlık adına bir çıkış ancak gönüllere girilerek yapılabilir. Gönüllere girmenin ise tek bir yolu var; sevgi yolu. İnsanı olgunlaştıran, insanlığına yükselten sevgidir. Sevgiden mahrum olanlar, egolarının karanlık labirentlerinde kaybolmaktan kurtulamamıştır. Yaşadıkları hayat, "sıfıra sıfır, elde var sıfır" diyeceğimiz boş, hem de bomboş bir hayattır. Başkaları için yaşamak ise, sadece insanoğluna ait yüksek bir duygudur. Onun da kaynağı sevgidir. İdeolojiler insanları esir alır, gönüllere girmek, gönüllü hareket etmek ise özgürlüktür. İdeolojiler etkiler, ama gönüllere giremezler. Gönülleri fethetmenin en kestirme yolu sevgidir. Ve sevgi yolu Peygamberler yoludur. Bu yolda yürüyenlerin yüzlerine kapıların kapandığı da görülmemiştir. "Severiz yaratılmışı, Yaradan'dan ötürü" dediğinizde, "sövene dilsiz, dövene elsiz" de olursunuz... Yolumuz sevgi yolu. Üslûbumuz müspet hareket, diyalog ve hoşgörüden yana olmak... Husumete vaktimiz yok ve namusumuz bildiğimiz üslûbumuzu korumaya, kötülüğü iyilikle savma yolundan dönmemeye kararlıyız. HÜSEYİN GÜLERCE/ZAMAN
<< Önceki Haber Yeni Türkiye'nin cesur sesi... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER