Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Grup Başkanvekili Levent Gök, yargı paketinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. CHP Grup Başkanvekili Gök, “Türkiye’de şimdi herkes iktidarın bakışına göre makul şüphelidir. İktidar, aklına esen her kişiyi makul şüphe gibi değerlendirebilir ve hakkında soruşturma yapabilir. Böylesine hukuki dayanaktan yoksun bırakılan ve hukuk güvencesini, temel hak ve hürriyetleri ayaklar altına alan bu maddeyi Anayasa Mahkemesi’ne taşımış bulunuyoruz.” dedi.
Başvurunun ardından Anayasa Mahkemesi önünde açıklama yapan Gök, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bir hukuksuzluğun durdurulması açısından Anayasa Mahkemesi’ne başvurduklarını ifade ederek, “Ülkemizde yaşanan hukuksuzluklar o denli arttı ki iktidarın getirdiği her türlü yasanın altında mutlaka iktidarını güçlendirmek, yolsuzlukları örtmek ve bu konuda halkımızın üzerinde bir baskı kurma anlayışı var. Bu nedenle Cumhuriyet Halk Partisi olarak 6572 sayılı Hakim ve Savcılar Kanunu ile bazı kanun hükmündeki kararnamelerde değişikşik yapılmasına dair kanunun şimdilik 8 maddesine ilişkin olarak Anayasa Mahkemesi’ne yürütmeyi durdurma ve iptal davasını açmış bulunuyoruz.” diye konuştu.
Gök; 6572 sayılı kanunun 23, 25, 39, 40, 41, 42,43 ve 44. maddelerine yönelik yürürlüğün durdurulması ve iptal istemiyle başvurmuş bulunduklarını belirterek, “23. madde ile Yargıtay başsavcısının, başsavcı, başsavcı yardımcısı ve diğer yardımcılarının görevleri ve başka görevlere atanmalarına ilişkin yetkili merciye görüş bildirmesi, getirilen kanunla kaldırılmıştır. Yargıtay Başsavcısı, kendi çalışacağı yardımcılarının ve diğer yardımcılarının görevlere atanmasında ve başka görevlere tayininde görüş bildirmesinin engellendiği bir maddedir. Bu madde Anayasa’ya, yargıçların, hakimlerin güvenlik teminatına ve hukuk devleti ilkesine aykırılığından dolayı, bununla ilgili başvurumuzu yapmış bulunuyoruz. Yine Yargıtay tetkik hakimlerinin atanmalarında, Yargıtay 1. Başkanlık Kurumu’nun görüşü alınıp, yetkili kurul karar verirken, şimdi bu görevin Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na verilmesini Anayasa Mahkemesi’ne götürüyoruz. Eskiden, illerde ceza mahkemeleri sıra numarasıyla görev yaparlar. Bir dava açıldığı zaman hangi mahkemenin hangi davaya bakacağı belli olmazdı. Bu doğal yargıç ilkesine en uygun tavırdır. Ancak iktidar getirmiş olduğu değişikliklerle ceza mahkemelerinin önündeki iş bölümünü HSYK’ya vermek suretiyle hangi ceza mahkemesinin hangi suça bakacağını HSYK’nın kararlaştırmasına getirmiştir. Bunun da iptalini ve yürütmesinin durdurulmasını istedik.” şeklinde konuştu.
6572 sayılı kanunun 40. maddesiyle daha önce üst, konut, iş yeri, ona ait eklentilerdeki aramalarda somut delillere dayalı kuvvetli şüphe ilkesi geçerliyken, iktidarın bunu makul şüpheye indirgemek suretiyle herkesin makul şüpheli düzeye getirdiğini ifade ederek, “Türkiye’de şimdi herkes iktidarın bakışına göre makul şüphelidir. İktidar aklına esen her kişiyi makul şüphe gibi değerlendirebilir ve hakkında soruşturma yapabilir. Böylesine hukuki dayanaktan yoksun bırakılan ve hukuk güvencesini, temel hak ve hürriyetleri ayaklar altına alan bu maddeyi Anayasa Mahkemesi’ne taşımış bulunuyoruz.” ifadelerini kullandı.
Taşınmazlara, hak ve alacaklara el koyma maddesi daha önce silahlı örgüt ve örgüte silah sağlama maddesinde geçerliyken şimdi iktidar, anayasayı ihlal, yasama organına suç atmak, hükümete karşı suç, hükümete karşı silahlı eylem ve suç için anlaşma maddelerine getirmek suretiyle kendi keyfi anlayışıyla halkın muhalefet olarak söyleyebileceği her sözü hükümete karşı suç sayan bir anlayışla yasaya taşımıştır. Artık herkesin taşınmazlarına hak ve alacaklarına kolaylıkla el koyma fırsatını getirmiştir. Bu maddeyi de Anayasa Mahkemesi’ne taşıdık.” dedi.
İletişimin dinlenmesi ve kayda alınması da iktidarın hükümete yönelik her türlü eylemde her türlü muhalefet sesini yükselttiği eylemde mümkün hale getirilmiştir. İletişimin dinlenmesini ve kayda alınmasını genişleten maddeleri de Anayasa Mahkemesi’ne taşıdık. Teknik araçlarla izlenme de iktidara yönelik her türlü eylemin susturulmasına dönük olarak genişletilmiştir. Teknik araçlarla izlenme maddesini de Anayasa Mahkemesi’ne taşıdık.” diye devam etti.
“KİMDEN NEYİ GİZLİYORSUNUZ?”
Bir hukuk devletinin olmazsa olmaz koşulunun silahların eşitliği olduğunu söyleyen Gök, şöyle devam etti: “Hukuk devletinde hakim olacaktır, savcı olacaktır ama mutlaka ve mutlaka avukat olacaktır. Avukatların soruşturma aşamasında, dosya içeriğini inceleme, belgelerden örnek alma yetkisinin kısıtlanmasını da bugün Anayasa Mahkemesi'ne taşımış bulunuyoruz. Bir soruşturma yürüyecek, sanık hangi suçun kendisine isnat edildiğini bilmeyecek, sanığı savunan avukat bilmeyecek, yakınları bilmeyecek, kamuoyu bilmeyecek. Kimden neyi gizliyorsunuz, neyi kaçırıyorsunuz? Avukat eğer savcı gibi, hakim gibi soruşturmanın her aşamasında olmazsa o soruşturma hukuk devleti anlayışıyla bağdaşmaz.”
“BELLİ Kİ OPERASYONLAR ZİNCİRİ TÜRKİYE’Yİ BEKLEMEKTEDİR”
İptal davasını ve yürütmeyi durdurmak için açtıkları kanunun 2 Aralık 2014 tarihinde kabul edildiğini kaydeden Gök, şunları söyledi: “12 Aralık 2014 tarihinde 2 tane resmi gazete çıktı. Bir tanesi Cumhurbaşkanı’nın onayladığı 9 ayrı kanunun yer aldığı gazete, bir de akşam saatlerinde, gece karanlığında çıkartılan bir mükerrer resmi gazete. Bu mükerrer resmi gazetede, yargı bağımsızlığını zedeleyecek her türlü adımlar atıldı. Gündüz vakti yayınlayamadılar, kimse görmesin diye ancak akşam vakti çıkan resmi gazetenin mükerrer sayısında yayınladılar ve hemen operasyonlara başladılar. O operasyonlara başlamasının kılıfını işte bu kanundan aldıkları yetkiye dayandırıyorlar. Ondan önce somut delillere dayalı işlem yapılabiliyordu. Ama şimdi artık, iktidarın yönlendirmesiyle makul şüphe, polis, kim aklına eserse, iktidar, kim aklına eserse çevireceği, şüpheli haline getireceği bir döneme girilmiştir. Daha önce avukatların her türlü belgeyi alma yetkisi varken o da yasaklanmıştır. Belli ki bir operasyonlar zinciri Türkiye’yi beklemektedir. İktidar kendisine meşru bir zemin yaratma gayreti içerisindedir.”
(CİHAN)