Kimisini gülümseyerek, kimisini hüzünlenerek anımsarız... İşte hafızalarımıza kazınmış, Türk Sineması'nın unutulmaz sözleri...
* 'Dünyayı Kurtaran Adam'
(
Cüneyt Arkın, bir gezegende,
astronot elbiseleriyle yürüyüşte...)
-En çok neyi özledim biliyor musun can dostum?
-Neyi abi?
-Anamın sıcak tarhanasını...
* 'Drakula İstanbul'da
-Hastaya acil kan gerekiyor.
-Gerekirse kanımın son damlasına kadar vermeye hazırım ben doktor bey!
-Yok, bir miktar kafi…
* 'Vizontele'
-Hanım bak, bu vizontele dünyayı evimize getirecek!
-Sebep?
* 'Kabadayı'
-Su uyur düşman uyumaz.
-Uyumuyorlar zaten, hepsi mezarda...
* 'Süt Kardeşler'
-Seni hiç sevmiyorum süt oğlan,
babanı da sevmezdim zaten...
* 'Tatar Ramazan'
-
Ceza istediği kadar uzun olsun, yeter ki koridorlar kısa olmasın. İnsan bir kere yürümeye durdu muydu, her şeyi unutur. Çünkü volta, cezanın törpüsüdür...
* 'Bitirim Kardeşler'
-Kan lazım kan, çok kan kaybediyor...
-Bizden alın, oğlumuzu yaşatın!
-Kart kan olmaz, taze kan lazım...
'Babam ve Oğlum'
Ölmek üzere olan Fikret Kuşkan'ın, oğlunu babasına teslim ederken söylediği sözler:
-Ona bir oda ver baba. Burada büyüsün, bir evi olsun. Benim hiç evim olmadı!
'Eşkıya'
Keje: Çok korkuyorum Eşkıya, beni bırakma çok korkuyorum...
Eşkıya: Korkma! Sadece toprağa gideceksin, sonra
toprak olacaksın, sonra sularla birlikte bir çiçeğin bedenine yürüyeceksin, oradan özüne ulaşacaksın. Çiçeğin özüne bir arı konacak. Belki o arı ben olacağım...
'Selvi Boylum Al Yazmalım'
-
Sevgi neydi? Sevgi iyilikti, dostluktu… Sevgi emekti. (Filmin unutulmaz son sahnesinden...)
'Vizontele Tuuba'
-Bir kütüphanemiz olsaydı..
-Yok mu?
-Yok, adı bile sohbette ilk kez geçiyor...
'Issız Adam'
-Sen şimdi karlı
soğuk bir yerdesin.
Uyku tatlı geliyor ama uyursan donup öleceksin. Farkında değilsin ölüyorsun!
BİZ BU SÖZLERİ DE ÇOK SEVMİŞTİK
Güzel olduğunuz kadar da küstahsınız da…
Anneciğim, ben bu amcayı çok sevdim. Ona 'baba' diyebilir miyim?
Senin annen bir melekti yavrum.
Ağlamıyorum. Gözüme toz kaçtı.
Seni sevmiyorum, seninle oyun oynadım, bunu anlamadın mı hâlâ!
N'olur gerçeği söyleyin doktor, yaşayacak mıyım?
Hayır, siz beni kovmuyorsunuz. Ben vazifemden
istifa ediyorum!
Tanrım, bu resim... Bu resim...
Aman tanrım, göremiyorum... Göremiyorum… Kör oldum.
Evlenince
pembe panjurlu, içinde boy boy çocuklarımızın olduğu bir bir evimiz olacak.
Aman Allahım, ne kadar mesudum!
Bu ses… Bu ses… Olamaz, git… Git buradan...
Sizi ebediyete kadar bekleyeceğim.
Tanrım, ne kadar bedbahtım.
Bana yıllar önce çılgıncasına sevdiğim bir kadını hatırlattınız...
Fakirsin sen… Fakir… Fakir…
Sen kaç yiğidim, ben onları oyalarım.
Yavrum, İstanbul sana neler etmiş? Biliyordum. biliyordum... Ölmediğini biliyordum...
SABAH