- Arif Doğan ve Veli Küçük'le çalıştınız mı?
Arif Doğan'la telefonla görüşmemiz oldu. 1990'da cezaevinden
tahliye edilip Kars'a askere gönderildiğimde Arif Doğan o zaman
Diyarbakır JİTEM Gurup Komutanıymış. Cem
Binbaşı ile ikisi beni aramışlardı. Şunu
teklif etti: '
Cem Ersever seni anlattı. Seni buraya aldırmak istiyoruz, '
evet' dersen, evini de buraya getirebilirsin. Daha sonra Diyarbakır'a emir çıkarttırdılar Genelkurmay'dan, Kars'tan Silvan'a getirilmem için, oradan da Diyarbakır'a. Jandarma Asayiş Komutanlığı emrine getirildiğimde, Arif Doğan Batı'ya gitmişti.
Veli Küçük'le bir sefer karşılaştım. 90 yazında
Urfa JİTEM birimine geçici görevle gönderilmiştim. O sırada Veli Küçük gelmişti, aşağıya sarkan bıyıkları vardı.
- Cem Ersever ve Yeşil arasında nasıl bir ilişki vardı?
Zaman zaman Diyarbakır'a, JİTEM'e geliyordu, o zamanlar karşılaşıyorduk. Hatta bazen JİTEM'de kalıyordu. Cem Ersever, onun gelmesini istemiyordu. Diyordu, 'Bu
Tunceli bölgesinde halkın namusuna el atmış, kötü işler yapıyormuş.' Daha sonra Cem Ersever Ankara'ya gelince bu rahat rahat gelip gitmeye başladı. Hatta Selim Çürük
kaya'nın bir akrabasını, bir bayanı oraya getirdi. Sonra götürdü. Öğrendiğime göre onu da
faili meçhul yapmış. Harbi Arman'ı telefonla getirtti halletmek için. Hileyle
Elazığ yoluna götürüp orada
köprü var, onu geçtikten sonra köy yolundaki derede öldürdü. Cem Ersever'in sevgilisi denilen Seval Boz adlı bayanı da JİTEM'e getiren ve Ersever ile ilişkiye geçiren Yeşil'dir. O bayanın eskiden Apo'nun kuryesi olduğunu, işte Şam Üniversitesi'nde okuyormuş... Sonunda onu tuzağa düşürüp öldürdüler.
- Yeşil ile birlikte operasyon yaptınız mı?
Harbi Arman olayında yani JİTEM'de Grup Komutanı
Savaş Gevrekçi o zaman vekaleten bakıyordu. Beni ve Çetin'i görevlendirdi. Yeşil ile beraber gideceğimizi söyledi, bizi onun emrine verdi. Yani o olayında beraberdik.
- İlişkiniz nasıldı?
Bazı şeyleri yanımızda açıklıyordu.
Hani, Harbi Arman olayı da gözümüzün önünde gerçekleşti ya. Mesela Cem Eresver olayından sonra geldiğinde köprücük kemiği kırılmıştı. Ankara'dan gelirken
trafik kazası geçirdiğini söyledi. Halbuki, MİT biraz hırpalamış.
- Neden sizden başka kimse konuşmadı? Ya da siz niye konuştunuz?
Eğer söylediklerim üzerinde oynama yapılmasaydı başkaları da konuşurdu. Birkaç kişi daha gelirdi. Abdülhekim
Güven gelirdi, Adem Yakın gelirdi, Hıdır Altuk konuşurdu.
- Açıklamalarınızdan sonra size 'sus' diyen oldu mu?
Uyarı şudur; mesela bir
komutan geçmişte kendisiyle Mesut
Barzani arasında tercümanlık yapmışım, kendisiyle o bölgede helikopterle gezmişim, operasyonda kalmışım, canlı programa çıkıyor, 'Ben tanımıyorum bunu' diyor. Birisi çıkıyor, Kırca'nın intiharından sonra 'Erkekse kafasına sıksın' diyor. Bunlar tehdittir, sus demektir yani. Mesaj veriyorlar.
- Kimin tercümanlığını yaptınız?
Necati Özgen.
- Peki ya PKK tarafından?
Akrabalarımı devreye sokarak, 'yerinde otursun, konuşmasın' diye tehditler geliyordu. Burada tercüman olarak kalan
İsveç vatandaşı olmuş insanlardan ve gazetecilerden bazılarını devreye soktular, tabii
Kürt bunlar. PKK ile organik bağı olan. Sonra İmralı'dan
Öcalan kendi ablasına şey ediyor. 'Bu ne saçmalıyor, niye konuşuyor' gibi şeyler söylüyor. Belki üç hafta beni
avukat görüşmelerinde diline doladı.
- Ölümüne tanık olduğunuz kaç kişi var?
Mesela Murat Aslan, Hakkı Kaya ve Hasan Ergül'ün olayına tanık oldum.
30 kişi var yani.
- Aklınızda en çok yer eden olay hangisi?
Mesela
Silopi'de Hasan Ergül'ün kaçırılıp öldürülmesi. O adamın PKK'lı olduğunu sanmıyorum. Sadece 'Koçero' denilen adamın akrabası. Aralarında
arazi meselesinden dolayı husumet bulunan biri. Ama Saluji, JİTEM'e tetikçilik yaptığı için onlar da Saluji'nin dediği işi yapıyorlar. Hatır için. Hakkı Kaya mesela, işte
Muhsin Gül denilen eski itirafçının gelip
JİTEM'de işte bunun kızı dağdadır... Sonra yapılan araştırmada o isimde bir kızı da yokmuş.
- Hiç ceset yakıldığına tanık oldunuz mu?
Hayır. Yeşil gibilerin, maksadı şu; diyelim Murat Aslan'ı gündüzün gözüyle bir köyün yakınında ana asfalta iki yüz metre mesafede... Orada çıkacak dumanı köylüler görüyor, orada sıkılacak kurşunun sesini
çoban duyacak. Onların öyle bir derdi yok. Görülsün istiyor, gözdağı vermek istiyor. Bir de asıl işin amacı, hem PKK hem de bu dediğimiz güçler yani JİTEM veya
Ergenekon yapılanması içerisindekilerin zihniyeti şu: Her iki taraf da ceset üzerinden, PKK ne kadar militanlarından ölen olursa
rant elde ediyor. Yardım topluyor, maddi
destek sağlıyor bir de
toplum içerisinde düşmanlık gelişiyor. Aynısını Ergenekoncu'lar yapıyor. Saltanat kurmuşlar,
Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde, yargı içerisinde başka devlet kurumları içerisinde. Bunlar böyle, yani her iki taraf da kanla beslenen şeyler.
- JİTEM'de ne tür işkenceler vardı?
Kaba dayak.,
tekme tokat, sopalarla,
hortum,
Filistin askısı,
teker bağlamak, çırılçıplak soyarak
naylon damlatmak, sigara basmak.
- Bunları yapan özel ekip mi vardı?
İki üç tane uzman
çavuş vardı, sanki bu iş için seçilmişlerdi. Biri 'Zaza', yani Palulu
Yüksel, bir de Yozgatlı Mustafa uzman vardı.
- JİTEM'den sağ çıkan oldu mu?
Bir kişi, o da Nizamettin. Silvan'ın bir köyündendi. JİTEM'e getirilirken misafiri olduğu kişi beni tanıyordu, olay benim üzerime kalacaktı. Abdülkerim Kırca'ya rica ettim, bir şey olursa benden bilecekler diye.
SAVCI İSTERSE TANIK OLURUM
- Ergenekon iddianamesinde sizin açıklamalarınız var. Savcılık kanalından size ulaşan oldu mu?
Hayır. Bana ulaşan olmadı.
- Tanık olur musunuz?
Türkiye'nin durumu ortada. Ergenekon'da üst şeylere ulaşabilme durumu var. Can güvenliğim olamaz yani. Böyle bir ortamda Türkiye'ye gitmem akıl işi değil. Ama burada olabilir.
'BUNLAR MİT'TEN, TAKİBİ BIRAKIN'
- Türkiye'den çıkarken sizden kaçırılan bir valiz dolusu belge içinde
neler vardı?
Hedef seçilen kişiler,
hedef seçilip sonradan vazgeçilen kişiler. Adam koyu PKK'lı görünüyor, her türlü etkinliğe katılıyor, JİTEM bir ara hedef seçiyor, sonra vazgeçiliyor; 'MİT'in adamıymış takibi bırakın.'
- Kimleri takip edip vazgeçtiniz?
Avukat M.Ş. Biz günlerce takip ettik, hatta her şeyini tespit ettik,
emniyetten de bazı amirlerle irtibata geçtik, hakkında bilgi aldık. Avukat H.Ö., Avukat N.D., A.Ü., hatırladığım kadarıyla bu sendikacıydı. S.G., sağlıkçılardan olması gerekiyor. Bunların takip işlerini yaptık, bunlar da diğerleri gibi alınıp sorgulanacaktı. Fakat son anda bunların takibinden vazgeçildi. JİTEM Grup Komutanı, 'Peşlerini bırakın, bunlar MİT'in elemanları, onun için bunlara karışmayın' dedi. O şekilde vazgeçildi.
GAFFAR OKKAN GELİNCE İŞİN RENGİ DEĞİŞTİ
- JİTEM'in emniyetle arası nasıldı?
Emniyet, JİTEM'in şeyine karışmıyordu, yaptıklarına göz yumuyordu. Emniyet bilmemiş olamaz. Bu işleri kim yapıyor, bu cesetler ortalıkta bulunuyor, çarşı ortasında gündüz gözüyle zorla adam alınıp arabalara bindiriliyor. Bir seferinde Abdülkerim Kırca tarafından arabaya zorla bindirilerek öldürülmek istenen Ömer Gürşeni diye birisi vardı.
Kendini kurtardı, yüzbaşının ve astsubayın elinden. Doğru koştu emniyet müdürlüğüne gitti, şikayette de bulundu. Kaçırılıp öldürüleceğine dair. Yine bir şey edilmedi.
- Ne zamana kadar göz yumuldu?
Emniyet Müdürlüğü'ne Diyarbakır'da rahmetli
Gaffar Okkan gelince işin rengi değişti. JİTEM artık serbestçe vatandaş alıp sorgulayamıyordu. Kanun dışı işler yapamıyordu. Mesela, yukarıdaki JİTEM'e 'Arkandayım' diyor. Devletin bir
emniyet müdürü çıkıp çomak sokuyor bunların tekerine. Adam, çarşının ortasında adam vuruyor, polis gelince Saraykapı'daki JİTEM'e kaçıyor, polis oraya kadar kovalıyor, içeri gidemiyor. Emniyet Müdürü de verin adamı, vermezseniz basacağız diyor. Bir de o dönemde emniyet, 'Tepe' kod adlı Muhsin Gül'ü aldı konuşturdu. Kırca'nın yaptıklarını, Yeşil'in durumunu, orada dönen dolapların çoğunu deşifre etmişti polis sorgusunda. Bu yüzden kin gütmeye başladılar Okan'a. Birçok insanı da trafik kazası ile götürdüler.
- Gösterdiğiniz adreslerin bir kısmından ceset, bir kısmından hayvan kemiği çıktı...
-
Nokta olarak gösterdiğim yerlerde çıkanlar var. Hasan Ergül'ün
Hazar Gölü'nde cesedi çıktı. Murat Aslan'ın cesedi çıktı, Elif Solmaz ve bazı kişilerin
Cizre- Silopi arasındaki derede dediğim yerde ve daha önce söylediğim yerde bulunan cesetler var.
Cemal Temizöz'ün oluşturduğu timdeki Abdülhekim Güven'in bana söylediği 'İşte biz 7 kişiyi bir
kuyuya attık.' Ben bunu söylüyorum. Hangi kuyu olduğunu ben nereden bilebilirim.
- Trafik kazası dediniz, hiç tanık oldunuz mu?
Mesela İsmet Yediyıldız. O dönem Diyarbakır'da
Alay Komutanı'ydı. 'Yedi Bela İsmet' diyorlardı. Cem Ersever'in ekibindendi. Cem Ersever'in öldürülmesini hazmedemiyordu. 'Bunlar koruyamadılar Ersever'i' diyordu yani. Sonra o da bir trafik kazasında gitti. Rizeli'ydi.
Süreyya Üstünel Akbalık - AKŞAM