'Yolsuzluk ve Rüşvet' operasyonunda yaşananları ilk kez okuyacaksınız

17 Aralık 'Yolsuzluk ve Rüşbet' operasyonunun en yakın şahitlerinden Yasin Topçu yaşadıklarını paylaştı.

'Yolsuzluk ve Rüşvet' operasyonunda yaşananları ilk kez okuyacaksınız

Aylardır ülkenin ekonomisinden, kamu düzenine kadar bir çok alanına yapılan algı operasyonları, batırma girişimleri sonuçsuz kalmaya devam ederken 17 Aralık'ta yaşananları en iyi bilen, bizzat olayların içerisinde bulunan İstanbul Mali Şube Eski Müdür Yardımcısı Yasin Topçu o gün yaşananları ilk kez anlattı. Sosyal medya hesabından yaşananları paylaşan Topçu 'Twitter'daki sözlerini şöyle bitirdi "Benden bu kadar. Takdir siz ve yüce Türk Milletinin..."

İşte Yasin Topçu'nun, kendi ağzından, 17/18 Aralık günlerinde İstanbul Mali Şube'de yaşadıkları:


'GÖREVDEN ALINACAĞIMIZI BİLİYORDUK'

"17 Aralık günü operasyonun yapılması ile Emniyet bir gün ölü sessizliğine gömüldü. İstanbul Emniyette hiç kimse böyle bir operasyon beklemiyor, Ankara'nın buna nasıl bir refleks vereceğini kimse kestiremiyordu. Biz ise operasyonu yaptıktan bir kaç saat sonra görevden alınacağımızı çok önceden biliyorduk. Kaçakçılık ve hayali ihracat yapanları takip ederken karşımıza bir anda bakanlar çıkmıştı.

'BİZİ KİM TAKİP EDER DE SİZİN HABERİNİZ OLMAZ'

Hayırsever iş adamının kendi deyimiyle mamaladığı bakanlar kendisine yardımcı olmak için birbirleriyle yarışıyor, bir devlet bankasının aracı olduğu hayali ihracatlar üzerinden milyonlarca dolar komisyonlar alınıyor aman adamımıza bir şey olmasın diye önüne yatılıyor; Çin'e bile bu adama kefiliz diye referans mektupları gönderiliyor. Bu durumdan çok memnun olan bir elemanı hayırsever vergi sevmeze " yakında bütün kabine bize kefil olacak" diyor. Devletin tüm itibarı ayakkabı kutuları karşılığı bu suçlara göz yumanlara hibe ediliyordu. Kendini dokunulmaz sanan hayırsever, takipten şüphelenince önüne yatanın oğluna "bizi kim takip eder de sizin haberiniz olmaz" diyordu.

'TÜRKİYE'NİN MENFAATÇİ 3-5 ADAMDAN İBARET OLMADIĞINI BİLMİYORDU'

Öyle ya, milyonlarca dolar boşuna mı veriliyor, önüne yatarım diyenlerce dolandırılıyor muydu? Aslında dolandırılmıyor, Türkiye Cumhuriyeti devletinin sadece menfaatçi üç beş adamdan ibaret olmadığını bilmiyordu. Ya polis akademisinden mezun olurken ettiğimiz yemin gereği, milyonların emanetine sadakatle sahip çıkıp görevimizi yapacaktık ya da devletin saygınlığını ayaklar altına alarak yolsuzlara yol veren, milyon dolarlarla mamalananlara göz yumacaktık.

'BİZ SÜRGÜN EMRİ BEKLERKEN ONLAR PARALARI SIFIRLIYORMUŞ'

Peki bunlara göz yumarsak en başta aynaya, sonra çocuklarımızın yüzüne nasıl bakacaktık? Her halükarda bizi halkın gözünde şeytanlaştıracakları, sürüm sürüm süründürecekleri çok belli idi ama umurumuzda bile değildi. Herkesi çevrelerindeki dalkavuklar gibi sananlar, bizim makam ve çıkar peşinde olmadığımızı bilmiyorlardı. 17 Aralık operasyonuna Ankara'nın refleksi bizim beklediğimizden daha geç oldu. Meğer biz sürgün emrini beklerken, korkusundan titreyenler panikle evlerindeki fazla yükü sıfırlamakla meşgulmüş. Nihayet üzerinden 24 saat geçmeden gece Ankaradan gelen talimat gereği 18 Aralık sabahı önce Yakub SAYGILI görevden alındı.

'YENİ ATANANIN ELLERİ TİRİYORDU VE GÖZ ALTINA ALINANLARIN İFADELERİNİ SORDU'

Görevden alınmadan önce operasyon savcısının çok önceden verdiği talimat gereği; suça karıştıkları yönünde bulgular olan bakanlarla ilgili tespitlerin yer aldığı 309 sayfalık bir rapor hazırlamıştık. Savcı, biz görevden alınır alınmaz şubeden ayrılmadan önce bu raporun derhal Savcılığa ulaştırılmasını emretti. Bu rapor ben, Yakub SAYGILI ve Kazım AKSOY tarafından imzalanarak meclise gönderilmek üzere savcıya teslim edildi. O an henüz benim tayinim açıklanmamıştı. Şubeye yeni atanan Hakan SIRALI, Yakub SAYGILI'nın ayrıldığı ilk dakikada beni odasına çağırdı. Korkudan elleri titriyordu. Bana ilk ve son sorusu olarak gözaltına alınanların ifadelerinin alınmaya başlanıp başlanmadığını sordu.

'BU OPERASYON NEDİR? BAKANLAR NERESİNDE YER ALIYOR'

Mali Şubeye yeni gelen, uzmanlık konularına yabancı olan üstelik tarihi bir soruşturmanın ortasında kendini bulan bir polisin; Önce "Bu operasyon nedir, nasıl başlamıştır, ne tespit edilmiştir, bakanlar neresinde ne şekilde yer almaktadır?" Şeklinde sorular sorması gerekirken bunların hiç birini sormadan ifadelere başlanıp başlanmadığını sorması çok dikkat çekiciydi.

'HER ŞEY 309 SAYFALIK RAPORDA VARDI VE SORULAR DEĞİŞTİRİLMEK İSTENİYORDU'

Ben sorudaki niyetini bildiğim için kendisine ifadelerin başladığını belirttim. Morali bozuldu ve tek kelime söylemeye cesaret edemedi. Belli ki ifadelerde sorulacak sorular değiştirilmek istenecek, bunun için ortam hazırlanacaktı. Oysa ifadelerde ne gibi konuların sorulacağı 309 sayfalık raporda belli idi ve bu rapor da savcılığa teslim edilmişti. Yani kendisini sözümüzden çıkmaz diye o makama getirenler soruları değiştirtmek isteyerek kendi adamlarının başını belaya sokacaklardı. Kendisinden önce savcılığa raporun teslim edildiğini, bir soru bile eksiltirse başının belaya gireceğini söylememize rağmen onun derdi hâlâ soruları değiştirtmek, ifadelere müdahale ettirmekti ve Yakub SAYGILI ayrılmış olsa bile ben oradayken bu mümkün değildi.

'BAKAN ÇOCUĞU RÜŞVET Mİ ALIR AKİF'

Çok geçmeden ben de aynı gün akşam saatlerindeki tayin furyasında görevden alındım. Delillerin karartılmadan dosyanın tamamlanmasında iş henüz görevden alınmayan Mehmet Akif ÜNER ve Hüseyin KORKMAZ'a düşmüştü. Bir süre sonra M. Akif Üner'e " bakan çocuğu rüşvet mi alır Akif ? bu soruyu sormayın" denecekti.

'İFADE ALAN MEMURLAR KÜÇÜK DÜŞÜRÜLDÜ'

Soruları değiştirmeden ifade almaya çalışan memurlar ifadesi alınan zanlılar önünde yeni müdürlerce küçük düşürülecekti. Memurlar ifadeye başlamak için avukat beklerken, avukatlar adliyede sonraki günün nöbetçi hakimi üzerine hesaplar ve planlar yapacak, işi uzatmak ve oyalamak için "yoldayız geliyoruz" demelerine rağmen şubeye akşama kadar gelmeyecek, şubeye geldiklerinde ise yeni şube müdürü ifade başlamasın diye koyu sohbetlerle işi uzatmaya çalışacaktı. Bu durum şu an adliyede suç duyurusu olarak yer almaktadır.

'...VE ZEKERİYA ÖZ EMNİYETE GELDİ...'

Sorulara ve ifadelere müdahale edildiği haberini alan Başsavcı vekili Zekeriya Öz; akşam saatlerinde emniyete gelecek ve soruların orijinal şeklini bir CD içinde teslim alacaktı. Daha birinci dakikada ifade alınmasına başlanıp başlanmadığı ile ilgili soru soranların birer kukla oldukları, yaklaşık bir ay sonra ortaya çıkan bu görüşme ile daha iyi anlaşılacaktı. Müzakereye mezun olmayan zât, meğer "ifade mifade" almamızdan, başka adreslere girmemizden korkacaktı. O müzakereye mezun değilken, sözlerinden çıkmayan kukla mı müzakereye mezun olacaktı?

'MEMURLARIMIZ DOSYAYA NAMUSLARI GİBİ SAHİP ÇIKTI'

Devletine ve milletine sadakatle görevini yerine getiren tüm memurlarımız dosyaya namusları gibi sahip çıktılar. Bedeli çaycısına kadar sürgünler, onlarca soruşturmalar, meslekten ihraçlar, gözaltılar, tutuklamalar olsa bile... Meclise gönderilmek üzere Savcıya teslim ettiğimiz 309 sayfalık rapor bizden sonra gelenlerin elini ayağını bağlamıştı. Delilleri karartmaya güçleri yetmeyince "Akif bakan oğlu rüşvet alır mı hiç" "Bu soruları sorarken vicdanın rahat mı?" şeklinde ajitasyon yapma rezilliğini yaşayacaklardı.

'SORUŞTURMAYA MÜDAHALE EDEMEYİNCE FEZLEKELERİ İMZALAMADILAR'

Soruşturmaya istedikleri müdahaleyi yapamayınca fezlekeyi imzalamayarak bu kez emniyet tarihinde bir ilke imza atacaklardı. Umduklarını bulamayınca müfettiş görünümlü emir erlerini kullanarak hışımla üstümüze geldiler ve her şeyi adeta didik didik ettiler. Meclise bu raporu göndermemiz konusunu soruşturma malzemesi yaptılar ve "Bakan oğlu rüşvet alır mı hiç" diyenler "bakanları suçlamakla hata ettiniz onlar suç işlemedi" diyerek Savcı takipsizlik kararını açıklamadan önce bizi meslekten ihraç edip, bakanları akladılar.

'FEZLEKELER SAĞ SALİM MECLİSE ULAŞTI DİYE İHRAÇ EDİLDİK'

Bugünlerde meclis soruşturma komisyonunun çalışmalarını okuyunca üzülüyorum. Eksik kaynaklardan yola çıkarak öncelikli yapacakları işleri belirlemede zorluk yaşıyorlar. İktidar partisi üyeleri kendi alanlarında topu dolaştırıp takvimi doldurmaya çalışırlarken, Muhalif üyeler de üç oyuncusu eksik takımlar gibi can havliyle bir şeyler yapmaya gayret ediyorlar. Değerli komisyon üyeleri, komisyon onaylamasa da bizim bilgimize başvurmanızın önünde hiçbir engel yok. Biz o fezlekeler sağ salim meclisimize ulaştı diye meslekten ihraç edildik, arkadaşlarımız tutuklandı.

'HAYIRSEVER İŞ ADAMI HASTALIK NUMARASI YAPARKEN ARKADAŞLARIMIZI EVLATLARINDAN KOPARDILAR'

Sivrisinek ısırdığında ölmekten korkan hastalık hastası hayırsever iş adamı dışarıda sefa sürerken ifadeye çağırdığınızda; Hasta numarası yapıp sizi atlatırken, bizim arkadaşlarımız yaşını doldurmamış çocuklarından koparıldılar. Kimisi hasta yatağında ölümü bekleyen ana babasıyla vedalaşırken, kimisi yeni doğan çocuğunu bile göremedi. Milletin hakkını yiyenler yüzsüzce ortada gezerken, bizim arkadaşlarımız paslı suyla yüzlerini yıkamaya mecbur bırakılıyorlar.

'BU KADAR FEDAKARLIĞA KARŞI EN AZINDAN DİNLEME ZAHMETİNE KATLANMAYACAK MISINIZ?'

Biz bu kadar bedel ödemişken siz olayın en yakın canlı şahitlerini dinleme zahmetinde bulunmayacak mısınız? Çünkü elinizdeki evrak ve dosyalar eksik ve siz bu eksik dosyalarla oyalanıyorsunuz. Benden bu kadar. Takdir siz ve yüce Türk Milletinin..."



SAMANYOLUHABER.COM
<< Önceki Haber 'Yolsuzluk ve Rüşvet' operasyonunda yaşananları ilk... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER