Müzakereler
tutanaklara geçirilmiyor. Bu konuda en çarpıcı örneğin
Anayasa Mahkemesi'nde yaşandığı ortaya çıktı. Üç yıl önce kurulan
kayıt sistemi önemli davaların hiçbirinde çalıştırılmadı. Demokrat
Yargı Eşbaşkanı Ertekin, "Yüksek yargıda şeffaflık, anayasal zorunluluktur." diyor.
Yüksek yargıdaki görüşmeler halktan sır gibi saklanıyor
Yüksek yargı,
Türkiye'nin kaderini etkileyen kararlara
imza atmasına rağmen, şeffaflık yerine kapalı devre çalışmayı
tercih ediyor. Ne
Anayasa Mahkemesi, ne
Yargıtay ne de Danıştay'da kayıt sistemi işletiliyor. Meclis'te neredeyse her konuşma canlı olarak yayınlanıp kayda geçerken, millet adına karar veren
yüksek yargıda yaşananlar sır olarak kalıyor. Görüşme ve
müzakereler tutanağa geçirilmiyor. Bu konuda çarpıcı bir gerçek ortaya çıktı. Alınan bilgilere göre Anayasa Mahkemesi, 3 yıl önce tüm görüşmeleri kayıt altına alacak
teknik altyapıyı kurdu. Mahkeme, ses kayıt sistemi için gerekli bilgisayar ve teknik cihaz ile donatıldı. Bu süre içerisinde Yüksek Mahkeme,
Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili
367 kararı,
AK Parti ve DTP'ye
kapatma davası,
referandum gibi tarihî kararlar aldı. Ancak hazır bulunan kayıt sistemi devre dışı tutuldu. 'İç direnç' nedeniyle şeffaflaşmaya geçilemediği ve müzakerelerin gizli kaldığı ileri sürülüyor. Başkan
Haşim Kılıç, Yüksek Mahkeme'nin 48. kuruluş yıldönümünde (nisan) yaptığı konuşmada yargıda şeffaflığın olması gerektiğini söylemiş, görüşmelerin tutanağa geçirilip halkın bilgilendirilmesini istemişti.
Yüksek yargının aldığı kararlar sıkça
tartışma konusu olsa da Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay'ın çalışma yöntemi çok fazla gündeme gelmedi. Anayasa'ya göre
mahkemeler, "aleniyet" yani açıklık ilkesine göre çalışmak zorunda. Adliye mahkemelerinde bu kurala uyuluyor. Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay'da ise tam bir kapalı devre yöntemi mevcut. Görüşmeler, müzakereler kayda alınmadığı gibi kamuoyu ile de paylaşılmıyor. Böylece, verilen oyların rengi ile bunların yasal dayanağı bilinmiyor. Müzakerelerde hukukiliğin mi yoksa ideolojik kaygı ve baskıların mı etkin olduğu da boşlukta kalıyor. Bu durum da spekülasyonların artmasına neden oluyor. Mahkemelerin saygınlığına gölge düşürüyor.
Anayasa Mahkemesi Başkanı
Haşim Kılıç, nisan ayında yaptığı açıklamada şeffaflık çağrısı yapmıştı. Mahkeme'nin 48. kuruluş yıldönümünde konuşan Kılıç'ın, "Yargıda şeffaflık dönemi açılmalıdır. Türk milleti adına karar verenlerin bunu nasıl oluşturduğunu milletin görme ve bilme hakkı vardır. Bu nedenle, Türkiye Büyük
Millet Meclisi'nde olduğu gibi, Anayasa Mahkemesi başta olmak üzere Yargıtay ve Danıştay'ın genel kurullarındaki görüşme ve müzakerelerin kayda alınması, tutanakların kamuoyuna açıklanması veya önemli görüşmelerin herkese açık olması sağlanmalıdır. Aleniyet ilkesi, toplumun geleceğine yön veren çok önemli kararların alındığı bu kurullardaki görüşmelerin gizliliğinin haklı gerekçelerini ortadan kaldırmaz." demişti. Fakat Kılıç, bu talebi dillendirirken Mahkeme'nin aslında bu sisteme sahip olduğu anlaşıldı. Mahkeme, 2007 yılında gerekli teknik altyapıyı kurdu, ses kayıt sistemi için gerekli bilgisayar ve teknik cihazlarla donatıldı. Her türlü
hazırlık tamamlanmasına rağmen kayıt sistemine geçilmedi. Kılıç'ın açık çağrısına rağmen başkanı olduğu Mahkeme'nin tutanak sistemine geçmemesi manidar bulunuyor.
"ÇEMİŞGEZEK'TE OLAN, ANAYASA MAHKEMESİ'NDE DE OLMALI"
TBMM Anayasa Komisyonu Başkan Vekili, AK Parti
Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün, yüksek yargıda yaşanan bu garabetin bir an önce giderilmesi çağrısını yaptı. Siyasetçi olarak ağızlarından çıkan her sözün kayda alındığını hatırlatan Üstün, ilk derece mahkemelerinde de şeffaflık sorunu olmadığına dikkat çekti. Üstün, "Çemişgezek'teki mahkemede sistem varken yüksek yargıda olmaması izah edilemez." derken, Meclis'teki çalışmaların da şeffaf bir şekilde yapıldığını kaydetti. Neden yüksek yargının da "aleniyet" ilkesine göre çalışması gerektiğini şöyle izah etti: "Millet adına karar veren yargıda kimin ne konuştuğu, hangi yönde oy kullandığını bilmiyoruz. Anayasa Mahkemesi, son kararında esasa girerek içtihat oluşturdu. Niye böyle oldu, bunu da bilmiyoruz. Bunlar bilinmeyince de spekülasyonların önü arkası kesilmiyor. Gizlilik kararı alınmadıkça yargılamalar aleni olmalı. Millet, kendi adına karar veren mahkemelerin nasıl karar verdiğini bilmeli." dedi.
"Kararlar özel mülk haline getiriliyor"
Demokrat Yargı Eşbaşkanı Orhan
Gazi Ertekin, yüksek yargıda mutlaka şeffaflığın sağlanması gerektiğini vurguladı. Anayasa'ya göre bunun zorunlu olduğuna işaret eden Ertekin, yüksek yargının 'idari bir
örgüt gibi' çalıştığını savundu. Evrensel hukuk ilkelerinin de bunu gerektirdiğini belirten Ertekin, Yargıtay'daki işleyişe dair önemli bir örnek verdi: "Yargıtay kararları yayınlanmıyor. Bu kararlar üyelerin kişisel çalışmalarında, kitaplarında yer alıyor. Dolayısıyla özel mülk haline geliyor; o şekilde kullanılıyor. Oysa, bunlar tutanak haline getirilip kamuoyu ile paylaşılmalıdır."