Osman Paksüt'ün ilişkileri
Gün geçmiyor ki yeni bir şok haberle karşılaşmayalım. Haberin ne olduğunu anlamaya çalışırken, arka planını çözmeye çabalarken yenisi patlıyor. Biri bitmeden, diğeri başlıyor adeta.
Olağanüstü hareketli bir sürece girdiğimiz kesin. Başkent'te nefes almanın bile zorlaştığı günler yine. Bunaltıcı, boğucu hava
egemen Ankara'ya. Bu havayı soluyan herkes şikâyetçi halinden, memnun olan yok.
Dosyalar açılıyor, iddialar havada uçuşuyor. Belli ki her biri bir planın, bir stratejinin ürünü. Son
bomba Taraf Gazetesi'nden...
Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili
Osman Paksüt, kısa süre sonra
Genelkurmay başkanı olmasına kesin gözüyle bakılan
Kara Kuvvetleri Komutanı
İlker Başbuğ ile buluşmuş.
AK Parti'ye açılan
kapatma davasından tam 10 gün önce. Bu bir iddia değil, gerçek, taraflar doğruladı çünkü.
Olayın iki boyutu var, yorumcular durduğu yere göre birine yöneliyor, diğerini es geçiyor. Kanaatimce 'demek ki izleniyormuş, takip ediliyormuş' denilerek geçiştirilemeyecek bir olay bu. O ayrı boyutu. Ayrıca konuşulmalı. Şu gerçek ki Ankara'da hiçbir şey sır olarak kalmıyor. Dün olduğu gibi bugün de öyle. Önce dedikodusu başlıyor, sonra gerçek yüzünü gösteriyor. Söylentilerin, dedikoduların en yoğun olduğu dönemdeyiz. Neler konuşulmuyor ki, kulağımıza neler çarpmıyor ki... Doğruların olduğu kadar kirli bilgilerin de dolaşımda olduğu bir süreç bu.
Değerli dostum
Enis Berberoğlu yazdı,
buluşma haberini üç gün önce
Hürriyet duymuş, araştırmış, Paksüt'e sormuşlar; '
Hayır, görüşmedim, istihbaratınız doğru değil' demiş. Paksüt önce niye yalanladı, sonra niye doğruladı? Bir muamma. Çelişki dikkat
çekici. Bu arada Berberoğlu'nun gündemin insanları cephelere ayırdığı bir süreçte 'filan zarar görür, falanın işine yarar' hesabı yapmayarak gerçeği örtmemesini, olduğu gibi sütununa taşımasını takdir etmemek mümkün değil.
Başbuğ ve Paksüt açıklamalarında, 1 saat 15 dakika süren görüşmenin sadece
Kuzey Irak gelişmeleri ve kara harekâtı ile sınırlı olduğunu söylüyor. Gündemdeki diğer konuları hiç konuşmamışlar. Mümkün mü? Onlar öyle diyorsa bize inanmak düşer ama içimiz de rahat değil. Bir kurt düştü bir kere. Nasıl düşmesin ki... Gazetenin haberine göre görüşmeyi gizleme çabası da söz konusu, dışarıya sızmaması için
tedbir alınmış, Başbuğ'un bulunduğu kat boşaltılmış, kameralar karartılmış. Buluşma eğer olağan ve sıradan ise niye gizlensin? Görüşmenin içeriği çok masum da olsa, sadece iki dostun buluşmasından ibaret de olsa her türlü soru işareti akla gelecek. TSK'nın iki numaralı ismi ile Yüksek Mahkeme'nin iki numaralı ismi gizlice niye buluşur? Henüz 367 kararının üzerindeki gölge silinmemişken... Kim ne derse desin bu kararın oluşmasında bazı dinamiklerin etkili olduğuna ilişkin
halk arasında yaygın kanaat var.
Başbuğ ve Paksüt'ün açıklamalarına inanmaya çalışıyorum ama
Kuzey Irak bahanesi bana pek tatmin edici gelmiyor, zihnimdeki kuşku bulutları dağılmıyor.
Şu sorular hep sorulacak: Başörtüsü dosyası hiç gündeme gelmedi mi? Bununla irtibatlı olarak AK Parti'yi kapatma davası konuşulmadı mı? Üzücü, ancak
Anayasa Mahkemesi'nin bundan sonra vereceği kararlarda bu buluşmanın hatırlanmaması mümkün değil. Spekülasyonlar yapılacak, abuk sabuk da olsa derin senaryolar yazılacak,
komplo teorileri üretilecek. Bunların önü alınamayacak.
İlginçtir, Osman Paksüt bir süredir hukukçuluğuyla değil, ilişkileriyle ve başka konularla kamuoyunun gündeminde. Her defasında Yüksek Mahkeme'yi tartışmaların odağına çekiyor. Tartışılan sadece Paksüt değil, onun üzerinden Mahkeme ve kararları. İlişkileriyle AK Parti davası hakkında rengini de belli etti. Tarafsızlığını yitirdiği söylenebilir. Hukuku rahatlatmak, soru işaretlerini bertaraf etmek için acaba istifayı düşünmez mi? Yoksa Anayasa Mahkemesi'nin kararları farklı yönlere çekilecek, gölgelenecek...
MUSTAFA ÜNAL - ZAMAN