Fikir mi önemli, kimin söylediği mi?
Bu
ülke hakkında hiçbir şey bilmeyen ve kendini aniden İstanbul'da bulan bir
yabancının sorularını
cevapladığınızı düşünün.
Ve bu meraklı yabancıyla aranızda şöyle bir konuşma geçtiğini hayal edin.
Yabancı:
Türkiye'de siyasal hayat nasıl?
Siz: Demokratik rejimle yönetiliyoruz. Meclis'te partilerimiz var.
Yabancı: Bu partilerin eğilimleri ne?
Siz: Sağcı parti de var, solcu parti de.
Avrupa'da olduğu gibi.
Yabancı: Peki
insan hakları, kültürel haklar,
Avrupa Birliği gibi konularda sağcı partiler ne düşünüyor?
Siz: Sağcı parti
Kürt sorununa evrensel insan hakları düzleminde bir çözüm geliştirmeye çalışıyor. Kan dursun diyor.
Yabancı: Ya solcu parti?
Siz: O daha milliyetçi bir söylemi benimsiyor ve bu açılımın Türkiye'yi böleceğinden korkuyor.
Yabancı: Peki milliyetçi parti?
Siz: O da aynı şeyi söylüyor.
Yabancı: Avrupa Birliği konusunda durum ne?
Siz: Orada da durum üç aşağı beş yukarı aynı. Sağcı ve din ağırlıklı parti AB üyeliğini savunuyor, sol ve milliyetçi partiler buna kuşkuyla bakıyor.
Yabancı: Ya
azınlıklar meselesi.
Siz: Sağcı
Başbakan "Azınlıkları Türkiye'den kovmanın faşizm olduğunu" söylüyor. Ruhban okulunun ve
Ermenistan sınır kapısının açılmasını istiyor. Sol ve milliyetçi partiler bu girişimleri ağır bir dille mahkûm ediyor.
Ayrıca
iktidar Türkiye'deki yer isimleri konusunda ırkçılığa gerek olmadığını söylüyor, muhalefete "Siz
Ermenice, Rumca, Latince şehir isimlerini koruyan Alpaslan'dan, Orhan Gazi'den, Mustafa Kemal'den daha mı milliyetçisiniz?" diye soruyor.
***
Bu konuşma sonunda o yabancının tepkisi ne olurdu acaba?
"Kusura bakmayın ama siz sağınızla solunuzu karıştırmışsınız. Çağdaşlık,
demokrasi, AB, insan hakları, azınlıklar, kültürel haklar gibi solun savunduğu değerleri öne çıkaranı sağcı; milliyetçi refleksleri öne çıkaranları solcu ilan ediyorsunuz. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir gariplik yok. Önce terminolojinizi düzeltseniz" demez miydi?
***
Bugün Türkiye "fikir mi önemli, yoksa söyleyen mi" sorusuna cevap vermeye uğraşıyor.
Yıllardır savunduğunuz fikirleri bir gün karşıtınız söylediğinde ne yapacaksınız.
Temel fikirlerinizden vazgeçecek misiniz? Yoksa karşıtınıza bu söylediklerin doğru mu diyeceksiniz.
Gerçek solun bu ülkede yıllardır savunduğu, uğruna bedel ödediği kavramları bugünün iktidarı dile getirdiğinde onlara karşı mı çıkılır, yoksa o kavramları dile getiren tutum desteklenir mi?
Esas soru bu.
Omurgalı bir insan olmanın gereği nedir?
Kimin söylediğine bakmadan doğru açılımları desteklemek mi yoksa giderek dünyaya kapanan, Mustafa Kemal'in devrimciliğinden ve "evrenselleşme" idealinden ayrılıp garip bir tutuculuk içinde kıvranan eski takımlara "bizdendir!" diye göz yummak mı?
AKP'nin karşı çıktığımız ve çıkmaya devam edeceğimiz birçok temel politikası var ama bu durum, her söylediğine gözü kapalı
itiraz etmeyi gerektirir mi?
Siyah-beyaz bir dünyada mücadele kolay ama bu karmaşık durumda gelecek kuşaklar için doğru tavır almak epey zor değil mi?