AK Parti kendi eliyle darbe vuruyor!

Akiyon Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Bülent Korucu, Zaman Gazetesi'ndeki köşesinde CMK 250. madde değişikliğine ilişkin bir yazı kaleme aldı.

AK Parti kendi eliyle darbe vuruyor!

Yeni CMK: Acil serviste kalp ameliyatı AK Parti'nin yeni kanun hazırlıkları tartışmalara yol açtı. İktidar partisine bugüne kadar en yıkıcı muhalefeti yapan kitlenin müttefik saflarına iltihakı da dikkatten kaçmıyor. Aleniyet kesbetmiş dinleme kayıtlarını yayımlayan gazetecileri gözdağı anlamı taşıyan düzenleme ile özel görevli ağır ceza mahkemeleri hakkındaki hazırlıkların eşzamanlı olması tartışmayı alevlendiriyor. Hükümet cenahından gelen, "darbelerle mücadeleden dönüş yok" nev'inden açıklamalar kamuoyunu tatmin etmeye yetmiyor. Zira düzenlemelere karşı çıkanlar da destekleyenler de değişiklikler konusunda mutabık. Sadece sonuçlar farklı algılanıyor. Destekleyenlerin aynı metnin üzerine 'yargı reformu' yazması karamsar havayı dağıtmıyor. Okuma yazma bilen herkes hazırlıkların mevcut yargılamaları olumsuz etkileyeceğini görüyor. AK Parti 2002'de ekonomik kriz ve siyasî tükenmişliğin sonucunda tepkisel oylarla işbaşına geldi. Tepki öylesine büyüktü ve eskileri süpürüp atmaya azmetmişti ki, Cem Uzan bile yüzde 7,25 oy alabilmişti. DYP, MHP ve ANAP'ı barajın altına iten Genç Parti olmasa AK Parti koalisyona mahkûm olabilirdi. 2007 ve 2011 seçimleri ise sivil iradenin darbeci zihniyetle hesaplaşmasına sahne oldu. Darbecilerin hedefindeki AK Parti'ye seçmen sahip çıktı. 28 Şubat'tan sonra Milli Görüş partilerine aynı teveccühü göstermeyen halkı ikna eden AK Parti'nin dik duruşuydu. Şimdi bu algıya AK Parti kendi eliyle darbe vuruyor. Sonuçlanmamış mahkemelere ve devam eden soruşturmalara müdahale anlamı taşıyan girişimlere tanık oluyoruz. Konunun siyasî boyutlarının dışında teknik bir tablo çizmek istiyorum. Ceza Muhakemesi Kanunu değiştirilerek soruşturma ve yargılamaların usulüne dair yeni uygulamalar düşünülüyor. Artık herkesin ezberlediği 250. madde üzerinde oynamalar olacak. Kanun koyucu, birçok ülkede olduğu gibi bazı örgütlü suçlarla mücadelenin etkin yürütülmesi için söz konusu mahkemeleri öngörmüş. Uyuşturucu ticareti, mafya, organize yolsuzluk ve darbe suçları görev olarak sıralanmış. Karmaşık ilişkileri olan, uzun zamana yayılabilen zorluk derecesi yüksek dosyalar, meslekte belli aşamaları geçmiş hâkim ve savcılara havale ediliyor. Aslında soruşturmayı hızlandıran birkaç yetki haricinde süper filan değiller. Gözaltı ve tutukluluk süresi iki kat artıyor bir de kanunla ayrı tutulanlar hariç izne gerek duymaksızın soruşturma yapabiliyorlar. Hariç tutulanlar: Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi gibi yüksek mahkemelerin görev alanına girenler ile son değişiklikten sonra MİT mensupları. Sızan bilgilere göre görev kapsamı suçlar ve kişiler bakımından sınırlanacak. Uyuşturucu ticareti, organize yolsuzluk, mafya ve darbe suçları kapsam dışına çıkacak. Yetmedi askerlerin de aralarında bulunduğu bir kısım devlet görevlileri daha izin mecburiyetiyle dokunulmaz kılınacak. 'Darbelerle mücadele zaafa uğruyor' algısının siyasî faturasını imza sahipleri düşünsün, biz teknik açıya devam edelim. Normal bir ağır ceza mahkemesinde yukarıda sayılan suçlara bakılmasının acil serviste kalp ameliyatı yapmaktan farkı yok. Düşünün ki aynı mahkeme tekil bir cinayet davasından sonra onlarca üyesi bulunan mafya dosyasına da bakacak. Pratisyen hekimin baypasa girişmesi gibi mesleğinin ilk yıllarında bir genel yetkili savcı, kuvvet komutanlarının şüpheli olduğu soruşturmayı yürütecek. Ve biz bunun hukuk kalitesi için tercih edildiğine inanacağız! CMK 252 "250'de sayılan suçlar acele işlerden sayılır ve bunlarla ilgili davalara adlî tatilde de bakılır" diyor. Temmuz 2008'de başlayan Ergenekon yargılamaları aralıksız sürdüğü halde bitmedi. Uzunluğundan şikâyet var. Peki, genel yetkili ağır ceza mahkemelerinde davaların ne kadar sürebileceğini tahmin eder misiniz? Sadece suçla etkin mücadele değil masum sanıklar açısından da olaya baktığınızda bir facia çıkıyor ortaya. Özel görevli yargı mensupları arasında hata yapan varsa denetim mekanizmaları mevcut. Kurumu ve görev yapan bütün insanları suçlamak adil de değil makul de. Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner'in Başbakan Tayyip Erdoğan dahil bakanların içinde bulunduğu yüzlerce kişiyi dinlettiği ortaya çıktı. Başsavcılıkları kapatmak çözümü kimsenin aklına gelmedi. Tam tersine özel yetkisini kullanarak Cihaner'in hukuksuz girişimini meşru çizgiye taşıyan savcılar şu anda hain muamelesi görüyor. BÜLENT KORUCU - ZAMAN
<< Önceki Haber AK Parti kendi eliyle darbe vuruyor! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER