Ani dönüş yapan
uçak ise uluslararası sulara 3 mil kala denize sırt üstü çakıldı. Uçağın
modernizasyonunu
İsrail yapmıştı.
Suriye açıklarında uçağımızın düşmesi ve yapılan çelişkili açıklamalar olayın uzun süre gündemimizde kalacağını gösteriyor. RF-4E uçağı nasıl düşürüldü/düştü, sorusu henüz cevabını bulabilmiş değil.
Amerika ve Rusya'dan gelen açıklamalar da hayli ilginç. Suriye ilk günden uçağı vurduğunu açıkladı.
Genelkurmay'ın ‘uçakta füze ya da mermi izi yok (patlayıcı izine rastlanmadı) ve uçak ani bir dönüş yaparken çakıldı' açıklamaları ise belirsizliği büyüttü. Olay mahallinde ilk önce kask ve pilot koltuğu bulunduğu söylendi. Konuyu askerî kaynaklara sorduğumuzda ilginç sonuçlar çıkıyor.
İddialara göre, Malatya'dan kalkan
kafile (her kafile en az üç uçaktan oluşur)
Suriye'nin sahil şeridine 900-1000 metre yaklaştı. Amaç keşif yapmaktan çok Suriye tarafından Lazkiye-Tartus arasında yerleştirilen ve sayıları 6 ila 10 arsında olduğu tahmin edilen füze rampalarını (Rus yapımı) test etmekti. Bunun askerî literatürdeki adı ‘Füze ateşleyicilerinin kararlılığını yoklama testi' (
tahrik testi de deniyor). Aslında
Türkiye bu test için jetin düşürülmesine kadar bir ay boyunca deneme uçuşları yaptı. Riskli olan bu teste karşı, jetler donanımlıydı ve füze patlayıcıları karşısında kendini koruma yeteneği vardı. Ancak son test uçuşunda
takım kaptanı olan jette önce bir sorun çıktı. Uçak kilitlendi ve Suriye sahili boyunca uçuş yapmak zorunda kaldı. Bu durum muhtemelen Suriye askerlerinde paniğe sebep oldu ve gözetleme kulelerinden makineli tüfekle ateş edildi. Ateş sonucunda jeti kullanan birinci pilot vuruldu (RF-4E türü jet uçaklarının kaporta camları sağlam olmadığından mermi delip geçebiliyor). Komutayı ikinci pilot aldı ve bu sırada uçak yalpalamaya başladı. Türk makamları ikinci pilota Suriye hava sahasından çıkıp acilen uluslararası bölgeye dönmesi talimatı verdi.
İkinci pilot bunun üzerine ani bir manevra yaptı; ancak keskin dönüş uçaktaki sorunu artırdı. Uçağın kanatları arızalandı ve kırıklar oluştu. Uçağın keskin bir dönüş yaptığını Hava Kuvvetleri Komutanlığı Hareket Başkanı Tümgeneral Ateş Mehmet İrez de doğrulamıştı. Uçak, arızalı olarak 9 mil uçuş yaptıktan sonra uluslararası sulara 3 mil kala sırt üstü denize çakıldı. Aslında ikinci pilot bu sırada fırlatma düğmesine basıp kendini kurtarabilirdi. Fakat o aldığı emri yerine getirmek için bu riski göze aldı. Düşen jete eşlik eden diğer iki uçak ise olay mahallini
lazer mekanizmasıyla tespit edip Malatya'daki üsse döndü.
Bulunan kask ve botlar ise tam bir muamma barındırıyor. Her şeyden önce pilot fırlatma düğmelerine basılmadığı tespit edildi. Yani pilotlar koltuğa bağlı olarak bulundu. Pilotların ve kasklarının su yüzeyinde yüzmesi mümkün değil. Kaldı ki, botları üreten
firma bu botları pilot ve uçağa göre dizayn ediyor. Yani botlar, pilot koltuğuna sabitleniyor; ancak ayağın kopması ya da pilot koltuğunun fırlatılması hâlinde uçaktan çıkıyor. Ayrıca bu botların ne su yüzeyine çıkması ne de kıyıya ulaşması mümkün. Peki, kask ve botlar nereden çıktı? Bununla ilgili çarpıcı iddialar var. Havacılık literatüründe
şehitlik için askere ait bot, kask veya herhangi bir parçanın bulunması ve kayıtlara geçmesi gerekiyor. İşte bu noktada bir hata yapıldı ve olaydan sonra pilotlara ait kask ve botların bulunduğu söylendi. Belki de iyi niyetli yapılan bu açıklama olayı iyice içinden çıkılmaz hale getirdi.
İddiaya göre botlar ve kasklar şehitlere ait değildi. Kasklar 1964 model f-100 ve f-104 tipi uçaklarda kullanılan tiptendi.
Phantom olarak bilinen F-4 serisi veya RF-4E uçakları Türkiye'de ciddi sorun teşkil ediyor.
1968'den beri 58 Phantom uçağı çeşitli arızalar ve pilot hataları yüzenden düştü. Bu uçakların büyük kısmı artık kullanılamaz hâlde veya eğitim uçağı olarak değerlendiriliyor. 1997–98 yıllarında
Çevik Bir'in yönetiminde bazı uçaklar İsrail'e modernizasyon için verilmiş ve komple elden geçirilmişti.
Yazılımları ve diğer teknik bilgiler tamamen İsrail donanımlı olan uçaklar arasında düşen/düşürülenler de vardı. Dolayısıyla yazılım kimdeyse kontrol onda oluyor. Düşen uçağın sahil şeridi boyunca seyretmesi ve dönüş yapamaması aniden kilitlendi mi sorusunu da akla getiriyor (Kilitlenmede sinyal dahi gönderilmez,
haberleşme kesilir).AKSİYON