Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınç, eski Genel
kurmay Başkanı
İlker Başbuğ'un tutuklanmasıyla ilgili olarak, ''Bu üzüntü verici bir olaydır. Bütün samimiyetimle, dürüstlüğümle söylüyorum hiçbirimiz tutuklanma sebebiyle sevinmemeliyiz. Bundan gerçek anlamda üzüntü duyduğumu ifade etmek istiyorum'' dedi.
Arınç, Kaya
İzmir Termal Otel'de düzenlenen
AK Parti İzmir Gençlik Kongresi'ne katıldıktan sonra burada bir
basın toplantısı düzenleyerek, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Gazetecilerin eski
Genelkurmay Başkanı
İlker Başbuğ'un önceki gün tutuklanmasına ilişkin soruları üzerine bu konudaki görüşlerini açıklayan Arınç, şunları kaydetti:
''Bu çok önemli bir olay. Ancak bu olay sebebiyle yani tutuklanma sebebiyle bütün samimiyetimle ve dürüstlüğümle söylüyorum hiçbirimiz sevinmemeliyiz. Bu üzüntü verici bir olaydır. Bundan gerçek anlamda üzüntü duyduğumu ifade etmek istiyorum. Şu açıdan Genel Kurmay Başkanlığı makamı
Türk Silahlı Kuvvetleri içinde de
Türkiye'nin bürokrasisi içinde de çok önemli bir makam. Temsil ettiği şey silahlı kuvvetlerde en yüksek komuta kademesinin başkanlığıdır.
Burada görev yapmış bir sayın
komutanın bugün şu veya bu iddiayla tutuklanmış olmasından sadece üzüntü duyulur. Bize düşen görev bunu bireysel olarak görmek ve bu makamın yıpratılmasına ve özellikle genelkurmay başkanlığı makamıyla Türk Silahlı Kuvvetleri'nin itibar ve gücüne gölge düşürmemek lazım. Çünkü bu makamları işgal eden insanlar bizim gibi sizin gibi insanlardır. Hata da yapabilirler yanlış da yapabilir. Onların suçlanıyor olması o makamın gücüne itibarına kesinlikle gölge düşürmez.''
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ''İnsanların tutuklanmasından memnuniyet değil,
tahliye edilmelerinden sevinç duyan bir anlayışa sahip olduklarını'' söyledi.
Arınç, Kaya İzmir Termal Otel'de düzenlenen AK Parti İzmir Gençlik Kongresine katıldıktan sonra burada bir basın toplantısı düzenleyerek, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Basın toplantısında, gazetecilerin eski
Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un tutuklanmasıyla ilgili sorularını yanıtlayan Arınç, bu konuda devam eden bir yargı sürecinin olduğuna işaret etti.
Bu konuda açılan davanın iddianamesinin ana merkezini, ''2004-2005-2006 yıllarında
psikolojik harekat amaçlı bazı internet sitelerinin kurulduğu ve buradan yayın yapıldığı'' iddialarının oluşturduğunu, bu sitelerin genel amacının AK Parti hükümetini yıpratmak olduğunu belirten Arınç, siteler vasıtasıyla ''
İrtica var'' denilerek belli merkezlerin harekete geçirilmek istendiğini, buna kısaca ''internet
andıcı'' isminin takıldığını hatırlattı.
Arınç, bu yargı sürecinde,
tutuklu bulunan ve serbest pek çok sanığın bulunduğunu belirterek, şunları kaydetti:
''Konuta kademesinde önemli görevler yapmış olan birileri, ''andıç' denilen belgede, '(Sayın Komutan'a arz) ibaresinin, o dönemin komutanı İlker Başbuğ'u kastettiğini, dolayısıyla suçlanması gereken birisi varsa, asıl onun suçlanması gerektiğini' ifade etmişler. Doğru veya yanlıştır. Ben ceza avukatlığı yaptığım için başıma gelen çok olaydan da bilirim; 'atfı cürüm' denilen bir şey vardır. Buna 'suç atma' derler. Mahkemeler bunu inceler. Atfı cürmün gerçek mi yoksa gerçek dışı mı olduğuna yargı kararıyla karar verirler.
Şimdi görüyoruz ki, o davanın sanıklarından bir kısmı, 'Sayın Komutan' ibaresinin İlker Başbuğ ile bağlantılı olduğunu, onun da bu suça iştirak ettiğini gösterecek bir
takım beyanları esas almaktadır. Bize düşen, Türkiye gerçekten bir hukuk devleti ise ki buna inanıyoruz, en azından bu yolda çok önemli mesafeler alındığını düşünüyoruz. Hukukun ve yargı sürecinin işlediği bir yerde, yargı sürecinin süratle sonuçlanması ve
beraat edecek olanların da bir an önce ortaya çıkmasıdır. Bu Sayın Komutan için de böyledir, diğer sanıklar için de böyledir.
İnternet andıcı ve bunla bağlantılı diğer davalar konusunda söylenebilecek tek şey, bu iddiaların, yargılanan kişiler açısından ne kıymet ifade ettiğini bir an önce görmektir.
Tutuklanmalı mıydı, tutuklanmamalı mıydı tartışmasında, herhalde kesin kararlı olarak konuşan insanlardan birisi benim. Benim 25 yıllık hukuk tecrübem ve bugüne kadar devam eden hukuk anlayışım tutuklamaların istisna ama serbest kalmaların asıl olduğunu gösterir.
Tutuklamalar için çok ciddi sebepler ortada olmalıdır. Bu davada, 'vardır ki tutuklanmıştır' diyebilirsiniz. Ancak her şahsa, her olaya,
delil durumuna göre mutlaka daha çok dikkat etmek mecburiyetindeyiz. Umarım ki, Sayın Başbuğ'un tutukluluk süresi en kısa zamanda, bir yargı sürecinin sonucu olarak karşımıza çıkar. Biz insanların tutuklanasından memnuniyet duyan değil, tahliye edilmelerinden sevinç duyan bir anlayışa sahibiz.
Ama bu, hiçbir şekilde kişisel değil. Kişisel olsaydı, kanaatlerimiz farklı farklı olurdu. Ben hukukun evrensel prensibi olarak bunu düşünüyorum ve eminim ki, adli süreç bir an önce tamamlanır ve tüm davalardan yargılanan insanlar bir
mahkeme ilamıyla kendi kişiliklerini ve kimliklerini temsil etme imkanına kavuşurlar.
AA