PJAK'la savaş yoksa Karayılan olayına tekrar bakılmalı
Türkiye-
İran ilişkileri tarihinin en gergin günlerini yaşıyor dersek abartı olmaz. Son aylarda giderek tırmanan bu gerginlik artık saklanamaz boyutlarda. Nitekim geçtiğimiz günlerde
Ankara'da olan İran
Dışişleri Bakanı Salihi'ye bu en açık şekilde ifade edildi.
Başbakan Erdoğan da
Dışişleri Bakanı Davutoğlu da Ankara'nın duyduğu rahatsızlığı dile getirdi.
Önceki
akşam Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ile iftarda buluştuk. Şemdinli'de yaşanan hadiselerden cumhurbaşkanlığı seçimine kadar çok şeyi ayrıntılarıyla konuştuk. Biz sorduk, Arınç detaylı cevaplar verdi.
Arınç, bundan 7-8 ay önce
Suriye'de olaylar büyüyünce İran'a net bir tepki koymuştu. Kimsenin konuşmadığı bir dönemde "Esed'in katliamlarına sessiz kalıyorsun, adında
İslam olan bir
ülke nasıl göz yumar bu gelişmelere" demesi önemliydi.
İran'a net tepki: Rahatsızız
Lafını sakınmaması ile tanıdığımız Bülent Arınç açıkça İran'ın uygulamalarından ülke olarak rahatsız olduğumuzu söylüyor. Bunu yaparken de
sadece Suriye ile ilgili tutumlarına değil, özellikle PKK'ya verdiği desteği de ima ederek bu tepkisini pekiştiriyor.
Arınç'ın geniş bir bilgi birikimi ve istihbaratın üzerine konuştuğunu düşünürsek
"Şemdinli'de teröristlerin İran tarafından sızdığı görülüyor. Geçmişte bunlar olmamıştı" ifadesi çok daha anlamlı hale geliyor.
Zaten son günlerde Şemdinli'de yaşananlarla ilgili gelişmeler İran'ın olaylara
seyirci olmadığını teyit ediyor. Nitekim Geçimli Karakolu'na yapılan saldırıda kullanılan bazı patlayıcılar İran yapımı çıktı. Yaralanan ve bir şekilde sınır ötesine kaçmayı başaranların da İran hastanelerinde
tedavi edildiği duyumlar arasında.
Arınç'a geçtiğimiz yıl bugünlerde çok konuştuğumuz 'Karayılan yakalandı' haberlerini hatırlattık. Çünkü bugünden geriye dönüp baktığımızda o döneme ait fazlaca karanlık noktanın olduğu aşikâr.
Arınç olaya haber gözüyle baktıklarını, İran kaynaklarının böyle bir haberi
servis ettiğini, AA'nın yayınladığını, önemli buldukları için haberi kullandıklarını anlattı. Bu esnada çok önemli bir bilgiyi de paylaştı.
Arınç
"İran PJK'a karşı şiddetli savaş gösteriyordu o tarihlerde. Ondan sonra bu savaşın olmadığı ortaya çıktı. PJAK elemanlarının başka yerlere gönderildiği değerlendirildi" dedi.
İnsan ilk duyduğunda 'nasıl yani' demekten kendini alamıyor. Çünkü bize gösterilen senaryoya göre PJAK, İran'ın etkili operasyonları sonucu ağır kayıplar vermiş ve
5 Eylül 2001'de 'pes ettiğini' ilan etmişti. Fakat bugün Başbakan Yardımcısı Arınç diyor ki: "Savaşın olmadığı ortaya çıktı."
Konu 'savaş varsa onların savaşı bize ne' denemeyecek kadar girift. Çünkü Türkiye son yıllarda İran'ı Batı dünyası ile aynı masada tutabilmek için olağanüstü çaba sarf ediyor, büyük riskler alıyordu.
Eğer ortada gerçekten bir savaş yoksa bir oyun sergilenmişse bu İran ile olan krizin derinleşeceği anlamına gelir.
İran Karayılan'ı yakalamış mıydı?
Bu bilgi ya da ifade ışığında Karayılan ile ilgili polemikleri de tekrar masaya yatırmak şart oldu. Hatırlanacağı gibi
geçen yıl bugünlerde PKK'nın Kandil'deki 1 numaralı ismi Murat Karayılan'ın yakalandığı haberi gündemi altüst etmişti. Günlerce tartışılmış ve sonrasında bir sonuca varılamamıştı. Karayılan ise uzunca bir süre ortalarda gözükmemişti. Her ne kadar haber yalanlanmış olsa da
başkent kulislerinde Karayılan'ın Türkiye tarafından verilen istihbaratla yakalandığı fakat İran'ın teslim etmek yerine sakladığı ve pazarlık yaptığı konuşulmuştu. Bugün gelinen noktadan baktığımızda ortada bir pazarlığın döndüğünü teyit eden gelişmeler de var.
Başbakan Yardımcısı Arınç'ın "PJAK'a karşı bir savaş olmamış" ifadesini de düşünürsek 'Karayılan yakalandı' haberi daha da ilginç bir hal alır. Sahi, o günlerde Karayılan nerede ve kim tarafından
misafir edildi? Ne tür pazarlıklar yapıldı?
Adem
Yavuz Arslan - Bugün