Atalay, Türk-
Japon Vakfında düzenlenen deprem zararlarının azaltılması
seminerinde yaptığı konuşmada,
Japonya'nın kuzey doğusunda meydana gelen deprem ile Van ve Erciş'te yaşanan deprem felaketinde yaşamını yitirenlere
başsağlığı diledi.
Türk
halkının derin üzüntülerini dost Japon halkına ileten Atalay, seminerde, deprem konusunda Japonya ile ne tür işbirliklerinin yapılabileceğinin de değerlendirildiğini kaydetti. Atalay, şöyle konuştu:
''Bundan sonra doğabilecek,
Allah korusun, depremlerde ne tür tedbirler alabiliriz. Bunları da paylaşma imkanımız olacaktır.
Türkiye ve Japonya tarihin derinliklerinde birbirlerine daima
destek olmuş ve çok güzel hatıralarla birbirine bağlı iki devlet, iki ulus. Bu konuda çok örnekler var. Biz daima bu yakın dostumuzu koruyoruz. Yakın zamanda karşılıklı
yardımlaşmalar da bunu gösterdi. 1999
depremi,
Van depremi sonrası, tsunami sonrası iki
ülkenin, iki halkın yakından birbirinin acılarını paylaşması bu dostluğu ortaya koymuştur. Japonya'nın daha önce yaşadığı birçok büyük afet sonrasında olduğu gibi Japon
toplumunun hızla yaralarını saracağına ve felaketi yaşayan bölgedeki iyileştirme, yeniden
yapılandırma ve rehabilitasyon işlerini başarıyla tamamlayarak normale döneceğine inanıyoruz. Bundan önce pek çok olayda bu konudaki başarısını zaten gösterdi. Türk toplumu olarak Japonya'nın bize verdiği desteği, bir
vefa borcu olarak da hep ifade ediyoruz. Bir de Japonya'nın bu tür yaşadıklarına biz de yardımcı olmaya çalışıyoruz.''
Yaşananların aynı zamanda herkes için ''yararlı derslerin de çıkarıldığı olaylar'' olduğunu belirten Atalay, katıldıkları seminer gibi etkinlik ve anmaların da buna yönelik olduğunu söyledi. Japon toplumunun yaşadığı acıların ardından Van'da Türkiye'nin büyük bir acı yaşadığını anımsatan Atalay, Van ve Erciş'te yaşanan depremlerde 604 yurttaşın yaşamını yitirdiğini, yüzlercesinin de yaralandığını söyledi.
Atalay, şunları kaydetti:
''Son yıllarda ulusumuzun yaşadığı en acı felaketlerden biri olarak da tarihte yerini aldı. Bu tür olaylar genellikle hatırlanmak istenmez. Ancak bu depremler vatandaşlara güven duygusunu yeniden kazandıran ve depremle yaşamayı öğrenebilmemiz için bize sorumluluklarımızı sürekli anımsatan tarihler olacaktır. Biz de bu depremin ardından benim koordinasyonumda büyük bir seferberlik başlattık. Yaraları nasıl en çabuk sürede sararız bu çabanın içindeyiz. Devletimiz, milletimiz elindeki bütün imkanları seferber etti. Olağanüstü bir devlet millet
dayanışması bu deprem sonrasında görüldü. Tüm insanımız depremzedelerin yardımına koştu.
Acıların, buradaki sıkıntıların aşılmasında da önemli mesafeler aldık. Orta vadede iskan için
prefabrik yapılar öngörülmüştü. Şu anda Van, Erciş ve köylerimizde çadır
kentler tamamen kaldırılmış oldu. Prefabrik yapı,
konteynerler de evi büyük
hasar görenlere ve yıkılanlara iskan ediliyor. 35 adet konteyner kent kuruldu. Ve bu kentlerde 155 bin insan kalıyor. Bütün bu kara, kışa rağmen vatandaşlarımız bugün nispeten daha rahat edecekleri bir konuma getirilmişlerdir. Tabii esas hedefimizi hem şehirlerin alt yapısını
yenileme, şehirleri güvenli alanlara, riski olmayan alanlara kaydırma hem de kalıcı konutların bitirilmesi. İşte 2012'nin
Ağustos,
Eylül aylarında o safhaya geleceğimizi zannediyorum.
Şunu da biliyoruz; aynen Japonya gibi Türkiye olarak topraklarımızın yüzde 66'sı birinci ve ikinci derece deprem bölgesinde yer alıyor. Nüfusu 1 milyonun üzerinde 11 kentimiz, ülke nüfusunun yüzde 70'i ve büyük sanayi tesislerinin yüzde 75'inin kurulmuş bulunduğu bölgelerde büyük deprem riski mevcuttur, yüksektir. Sadece depremler yüzünden 1950'lerde 32 bin vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Ve son 60 yıllık istatistiklere baktığımızda yani
doğal afetlerle irtibatlı olarak
ekonomik kayıplarımız gerçekten çok büyük.
Deprem etkisi çok boyutlu ve derin bir afettir. Deprem ani gelen bir afettir. Onun için hem hızlı hareket etmek, önce insan hayatını
kurtarma ile başlayan sonra geride kalanların yaralarının sarılması, tedavisi ve iskanı çok büyük mali imkanlar gerektirir.''
-Diğer konuşmalar-
Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanı (
AFAD) Fuat
Oktay da konuşmasında, Japonya'da meydana gelen depremin 1. yılı nedeniyle düzenlenen seminerin çok faydalı olduğunu belirterek, Türk halkının, 1999
Marmara ve
Düzce depremleri sonrasında Japon halkının katkı ve desteklerini unutmadığını, Türkiye Cumhuriyeti'nin de elinden gelen tüm imkanlarla Japon halkına yardım etmeye çalıştığını vurguladı. Oktay, şöyle konuştu:
''Aynı şekilde Van ve çevresinde yaşadığımız deprem felaketi sonrasında Japon halkı ve hükümetinin yardımları hafızalarımızda tazeliğini koruyor. Günümüzde
modern toplumlar boyutları hızla artan risk yoğunlaşması ile karşı karşıyadır. Geçmişte yaşadığımız daha dar alanlarda veya daha az yerleşmelerde etkili olan afet ve acil durum olgusu yerine özellikle ekonomik boyutları çok artmış olan yıkıcı, yok edici yeni bir afet olgusuyla karşı karşıyayız. Bu nedenle toplumları tanımlamak için geçmişte kullandığımız bazı kavramların yanı sıra 'risk toplumu' kavramını öne çıkarmanın zamanı gelmiş gibi görünmektedir.
Bu durumda afet acil durum sorununu geçmişin deneyimlerinden yararlanarak yeni ve daha güvenilir modeller üzerinden inşa etmemiz gerekmektedir. Çağdaş devletler,
iletişim ve bilgi teknolojilerinin çok geliştiği günümüzde bu alanda yeni yapılanmalara giderek yeni görevler üstlenmekte ve bütünleşik bir
yönetim sistemi üzerine afet politikalarını yeniden tanımlamaktadırlar. Türkiye ve Japonya açısından bu süreçte sahip olduğumuz deneyimler ve elde ettiğimiz derslerle uluslararası alanda öncü rol oynamak kaçınılmaz bir görevdir.''
Japonya'nın
Ankara Büyükelçisi Kiyoshi Arakı ise Japonya'daki depremin yaralarını sarmaya yönelik ülkesinin çalışmaları hakkında bilgi verdi.
Yeniden Yapılanma Başkanlığı kurduklarını anlatan Arakı, iyileştirme ve
yeniden yapılandırma çalışmalarının tamamlanması için bundan sonra 5 yıl ve en az 19 trilyon yene ihtiyaç duyulduğunu anlattı.
Türkiye'ye Japonya'daki depremin ardından yapılan yardımlardan dolayı şükranlarını ileten Arakı, sözü Van depremine getirdi. Japon hükümetinin Van depremi sonrasında 500 adet çadırı afet bölgesine ulaştırdığını, bunun yanı sıra prefabrik konut alımı için 10 milyon dolarlık bir fon sağladıklarını anımsatan Arakı, ''Aynı şekilde depremden zarar görmüş bir halk olarak Türk insanının acı ve üzüntüsünü paylaşıyor ve biran önce bölgenin eski haline kavuşmasını diliyoruz'' dedi.
Arakı, şöyle konuştu:
''Van depreminin artçı sarsıntılarında Japon
sivil toplum kuruluşu AAR Japon bünyesinde çalışan iki kişi de depremden etkilenmiştir. Maalesef bu kişilerden
Atsushi Miyazaki hayata
veda ederken Miyuki Konnai'yi bugün burada ağırlayabiliyoruz. Bu kişilere yönelik Türk hükümetinin son derece nazik ilgi ve yaklaşımları ile Türk halkının göstermiş olduğu dayanışma ve destek için Japon halkı adına şükranlarımı sunarım.
Japonya ülkelerimiz arasındaki deprem zararlarının azaltılmasına yönelik
işbirliği çerçevesinde Türkiye'nin risk haritasının çıkarılması konusunda bu sene içerisinde Türk hükümetiyle yeni bir işbirliğine adım atma planlanmaktadır. Japonya bundan sonra da afet zararlarının azaltılması konusunda ülkelerimiz arasındaki işbirliğinin önemli bir ayağı olan Türkiye'de 'doğal afetlere dayanıklı toplum' oluşturma çabalarına yönelik işbirliğini daha da güçlendirecektir.''
Türk-Japon Vakfı Başkanı Cafer
Tayyar Sadıklar da konuşmasında Japonya'ya depremler sonrası Türkiye'ye yaptıkları yardımlar nedeniyle teşekkür etti.
Sadıklar, Japonya'da depremden sonra yetim kalmış çocuklara verilmek üzere Türkiye'den toplanan yardım çekini de Büyükelçi Arakı'ya sundu.
AA