20 yıl önce
Gökçe'nin "
Kadınlar
spor yapamaz mı?" sorusu üzerine
Fethullah Gülen Hocaefendi'nin anlattığı Peygamber
Efendimiz Hz.
Muhammed (S.A.V)'in hanımıyla
koşu yarışı yaptığı anısını, dünyanın bugünkü koşulları içinde değerlendiren Gökçe, "Hocaefendi'nin yıllar önceki yorumu bugün hayata geçti" değerlendirmesinde bulundu.
İşte Atilla Gökçe'nin "Fethullah Hoca'nın öngördüğü insanlık zaferi" başlıklı o yazısı
Neredeyse 20 yıl olacak... TMOK Başkanı
merhum Sinan Erdem aradı, “ Attilacım, Fethullah Hoca Efendi seninle beni öğle yemeğine davet ediyor. Geliyor musun?” Elbette o yemeğe katıldım. Merak ettiğim sorular ve yanıtları vardı... O yemekte STV Spor Müdürü Mehmet Şeyho ile Beşiktaş'ın eski yöneticisi
İhsan Kalkavan da bizi karşılayanlar arasındaydı.
Fethullah Hoca Efendi ile selamlaştık, hatırımızı sordu, sağlığımız için iyi dileklerini güzel sözlerle ifade etti. Ben, “Demokrasi sadece beyaz renkli protestanların rejimi diye biliniyor.
İslamla
demokrasi uyuşmaz mı?” diye sordum... Sinan Abi daha sportif bir giriş yaptı : “ İslamda sporun yeri nedir?” Dayanamadım, o sorunun kuyruğuna ben de takıldım : “İslamda kadın spor yapamaz mı?”
Fethullah Gülen Hoca Efendi, sorularımızı tebessümle karşıladı... O günlerin gündeminden, insanoğlunun inançlarıyla hayat arasındaki kararsızlığından ilgi
çekici yorumlar yaptı.
Sonra aniden konuyu değiştirdi :
“İslamla demokrasi asla uyumsuz olamaz. Demokrasi sadece beyaz renkli protestanların rejimi değildir. İnanmayan Hindistan'a baksın. Orada demokrasi yürüyor... Hindistan'daki Müslümanlar da o demokrasinin değerli bir parçasıdır.” Sinan Abi'nin sorusuna geçiş yaptı sonra :
“- Sayın Başkan, Peygamber Efendimiz eşi Aişe ile zaman zaman yarışırdı... Tabii, o hanım olduğu için yarışa erken başlar, Peygamber Efendimiz bir süre bekledikten sonra aynı hat üzerinde koşup yarışı bitirirdi. Eğlenceli biçimde temrin ederlerdi.” Sinan Abi heyecanlandı : “ Ben bu bilgiyi olimpik toplantılarda kullanabilir miyim?” Hoca Efendi, “Gayet tabii, kullanabilirsiniz. Takdir sizindir” dedi kibarca.
O gün anladım ki Hz.Muhammed'in sportif felsefesi, Olimpiyat Oyunları'nın babası Baron Pierre de Coubertin'e göre hiç de geride değildir. Hatta birlikte yarıştıklarına göre kadın ve spor konusunda daha geniş bir vizyona sahiptir.
Bunu yazarken olimpik gerçeklerden yola çıkıyorum. Yüz yıl önce 1912
Stockholm Olimpiyat Oyunları'nda Baron Coubertin, programın kadınlarla ilgili bazı bölümlerine
itiraz etmişti. Örneğin 400 metre 800 metre yarışlarına kadın atletlerin kabul edilemeyeceğini ısrarla söylüyordu. 400'de 1964'e kadar, 800'de 1928'e kadar beklemek zorunda kaldı kadınlar.1984
Los Angeles Oyunları'nda kadınlar ilk defa 3000 metre (sonradan 5000 m.) ve maraton yarışlarında koştu.
Yüz yıl sonra günümüze dönersek...
Londra 2012, madalyaları, rekorları, soluk kesen yarışları beklemeden söyleyelim ki, tüm dünya kadınlarının büyük zaferi ile tarihe yazılacaktır.
Katar ve Brunei'den sonra nihayet Suudi
Arabistan da
olimpiyat oyunlarına kadın sporcu göndermeyi kabul etmiştir. Judocu Vodjan Abdülhalim Shahrkani hemcinsleriyle tatamiye çıkacak, 17 yaşındaki Sarah Atar da 800 metrede ülkesini temsil edecektir... Tıpkı Hz.Aişe gibi!.
İnsan Hakları savunucuları ile IOC Başkanı Jacques Rogge'un ılımlı, sakin müzakereleri, nihayet başarıyla sonuçlanmıştır.
Bir erkek koruyucusu (kocası ya da babası gibi) yanında olmadan otomobil kullanamayan,
seyahat edemeyen, bir kafede tek başına oturup dinlenemeyen Suudi kadınları için
küçük, ama umutlu bir adım. Hiç dolandırmadan söyleyelim,
Suudi Arabistan yetkilileri için de cesur bir karardır bu...
İslam dünyasında inanılmaz gelişmelere yol açacak, o gelişmeleri hızlandıracak sosyal ve siyasal bir hamledir. Gerisi mutlaka gelecektir. Böylece Fethullah Hoca Efendi'nin yorumu da hayata geçmiş oluyor.
Londra 2012, 26 branşta hem erkeklerin, hem de kadınların yarışacağı ilk olimpiyattır. Bu olimpiyat, olimpizmin, insanlığın ve kadınlığın zaferi ile taçlanacaktır!