"
Yargının da yargıya müdahalesi" olabileceğini,
Erzincan sürecinde
HSYK kararıyla görmüştük.
Balyoz soruşturmasında bunun yeni bir boyutuna şahit oluyoruz.
Başsavcı Aykut
Cengiz Engin, soruşturmayı yürüten savcıların önüne engel koyuyor.
Bunu "GİZLİ" ve "İVEDİ" damgalı
genelge ile yapmaya çalışıyor.
Balyoz
darbe soruşturmasını yürüten savcıların, "tüm davetiye, celp/
çağrı,
arama, yakalama ve
gözaltına alınma gibi tüm müzekkere ve yazılarda"
Cumhuriyet Başsavcı vekillerinin "UYGUN GÖRÜLDÜ" şerhi ve
imzasını almalarını şart koşuyor.
Oysa
Anayasa "
Hâkimler ve savcılar adli ve idari yargı hâkim ve savcıları olarak görev yaparlar. Bu görevler, meslekten hâkim ve savcılar eliyle yürütülür" diyor.
Dikkat edilirse, "başsavcı vekili onayı" diye bir hüküm yok.
Başsavcı, genelge ile ya da bu emir ile Anayasa ile çelişiyor.
Üstelik bu yazı,
İstanbul Merkez Komutanlığı ve İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü'ne gönderiliyor.
Yani, "Başsavcı vekilinin onayı ve imzası yoksa arama, yakalama ve gözaltı işlemlerini yapmayın" diyor.
Oysa "arama" ancak
mahkeme kararı ile gerçekleştirilebiliyor.
Başsavcı talimatıyla, hâkimlerin kararları üzerine de sınırlama koyuyor.
Anayasa'nın ilgili maddesi çok açık, "Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez" diyor.
O halde bu genelgeyi yayınlamak da buna uymak da Anayasa'ya aykırı olur.
Peki, Başsavcı böyle bir belgeyi neden hazırladı? Buna neden ihtiyaç duydu?
Birincisi, Başsavcı kendi düşünceleri sebebiyle böyle "uygunsuz" bir emri yayınlamış olabilir.
İkincisi, üzerinde kurulan dış baskılar nedeniyle böyle bir belgenin altına imza atmış olabilir.
Balyoz soruşturması başladığında Ankara'da şaşırtan bir
trafik yaşandığı biliniyor.
Baş
bakan Vekili
Cemil Çiçek,
sivil plakalı bir araçla
Genelkurmay Başkanlığı'na gitmiş, ardından da
Adalet Bakanlığı Müsteşarı Ahmet Kahraman'ı ziyaret etmişti.
Kendisi bu temaslarını "Gün ağarınca mezarlıktan geçen çok olur" sözleriyle değerlendiriyor.
Zor zamanda devreye girdiğini ima ediyor...
Başsavcının talimat yayınlamasında neyin etkili olduğunu tabii ancak kendisi açıklarsa bileceğiz. Peki, genelgeki "Başsavcı vekili" ısrarının nedeni ne olabilir?
Bunu da anlamlandırmak kolay değil.
Elimizdeki tek bilgi, Başsavcı Vekili Turan Çolakkadı'nın iki
Kuvvet komutanının ifadesini aldığı ve mahkemeye sevk etmeye gerek görmeden serbest bıraktığıdır.
Kuvvet komutanları ve devlette üst düzey görev yapmış isimlerin ifadelerin "Başsavcı" ya da "Başsavcı Vekili" seviyesinde alınması talimatını da bakan olduğu dönemde yine Cemil Çiçek'in verdiği biliniyor.
"Bazıları daha eşit" anlamındaki bu genelge de Anayasa ile çelişiyor.
Sonuç olarak, "camilerin bombalanması" ve "Türk savaş uçağının düşürülmesi" planlanan Balyoz Darbe
Planı'yla ilgili soruşturmanın "
kontrol" altına alınmaya çalışıldığı ortada.
Bunun Başsavcı eliyle hataya geçirilmiş olması büyük talihsizlik.
Ama sorunun kökten çözümü ancak kapsamlı bir yargı
reformu ile mümkün.
ERHAN BAŞYURT-BUGÜN