Rastlantının bu kadarı da fazla!

Yazarımız Abdullah Abdulkadiroğlu, Ergenekon'un Erzincan ayağının nasıl harekete geçtiğini ve misilleme operasyonunu nasıl başlattığını örnekler vererek deşifre etti.

<b>Rastlantının bu kadarı da fazla!</b>

İŞTE O YAZI: İstanbul Ümraniye'de ele geçirilen el bombaları ve Fikret Emek'in Eskişehir'deki evinde bulunan cephanelikten sonra iyice zor durumda kalan örgüt tek çareyi asker-yargı bağlantıları üzerinden bir karşı atağa geçmekte buldu. Çünkü yapılan bütün baskılara rağmen Ergenekon soruşturmasını yürüten savcı dosyayı kapatmamakta kararlıydı. Bu baskıların neler olduğunu bazı subayların İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına bizzat gelerek ne tür taleplerde bulunduklarını bir önceki yazıda anlattık. İstanbul'daki soruşturmayı kapattıramayan Ergenekon'un Erzincan ayağı cuntanın asker-yargı işbirliğiyle yapacağı bir operasyondu. Ergenekon operasyonlarına karşı bir silahlı cemaat terör örgütü oluşturulması hedeflendi ve bunun için Erzincan'da düğmeye basıldı. Cunta, Erzincan'a önce bir savcı, sonra jandarma komutanı ve ordu komutanı atadı. Ergenekon'da atılan her önemli adım sonrası Erzincan'da da yeni bir adım atıldı. Ergenekon soruşturması 12 Haziran 2007'de Ümraniye'de bombaların bulunmasıyla başladı. Erzincan'da ise bir misilleme hareketinin düğmesine 2 Temmuz 2007'de yani Ümraniye'den 20 gün sonra basıldı. HSYK Erzincan Başsavcılığına İlhan Cihaner'i atadı. Hemen bir ay sonra Ağustos'ta da Recep Gençoğlu Erzincan Jandarma alay komutanlığına, Saldıray Berk 3. Ordu Komutanlığına atandı. Şimdi Erzincan'ın niçin Ergenekon olduğunu olaylar üzerinden anlatmayı sürdürelim. Ergenekon soruşturmasının kilometre taşları var. 2008'in başında emekli tuğgeneral Veli Küçük, İlhan Selçuk ve Doğu Perinçek gözaltına alındı. 1 Temmuz 2008'de emekli kuvvet komutanları Şener Eruygur ve Hurşit Tolon ile Gazeteci Mustafa Balbay gözaltına alındı. 1 Temmuz'dan 3 gün sonra yani 4 Temmuz 2008 günü CHP Genel başkanı Deniz Baykal “Ergenekon'un avukatıyım” sözünü söyledi. Baykal'ın bu sözü CHP'lilerin Erzincan'a gösterdiği ilginin mesajıydı. 14 Temmuz 2008'de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Ergenekon iddianamesini Mahkemeye verdi ve Ergenekon'un bir “terör örgütü” olduğu ilk defa açıklandı. Bundan sonra da gözaltılar devam etti. Yalçın Küçük, Eski MGK Genel Sekreteri Tuncer Kılınç, Özel Harekat Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin, gözaltına alındı, Sabih Kanadoğlu'nun evi arandı. Ve İstek Vakfı arazisinde bulunan cephanelikle Ergenekon operasyonu gelip Bedrettin Dalan'a dayandı. Yarbay Mustafa Dönmez'e ait Sapanca'daki evde yeni bir Ergenekon cephaneliği ortaya çıktı. Tuncay Özkan ve Türk Metal Sendikası Başkanı Mustafa Özbek tutuklandı. İstanbul'da bütün bu gelişmeler yaşanırken aynı tarihlerde Erzincan'da bir naylon terör örgütü oluşturma gayretleri de hızla sürüyordu.Masum insanları silahlı terör örgütü üyesi gibi göstermek için planlar yapılıyordu. Şu anda tutuklu bulunan Eskişehir Jandarma Alay Komutanı Recep Gençoğlu o tarihlerde Erzincan'da Jandarma Alay Komutanıydı. Naylon terör örgütü oluşturma çabaları Jandarma kullanılarak hayata geçirilmeye çalışılıyordu. Erzincan'da masum insanların evlerine baskınlar yapılıyor gözaltılar yaşanıyor hatta hamile kadınlara kadar gayri insani muamele uygulanıyordu. Ergenekon'un avukatı Baykal'ın partisi CHP Erzincan ile yakından ilgileniyordu. Bu şekilde 2009 yılının başına gelindi. 2009'un ilk aylarında Erzincan'da 3. Ordu Komutanı Saldıray Berk Başkanlığında 16 komutanının katıldığı aynı zamanda ıslak imzanın sahibi Albay Dursun Çiçek ile emekli orgeneral Ergin Saygun'un da yer aldığı iddia edilen çok önemli bir toplantı yapıldı. Bu toplantıda Erzincan'da başlatılan naylon terör örgütü operasyonunun 16 şehre yayılması için düğmeye basıldı. Zaten bu tarihe kadar 3. Ordu'nun yetki alanındaki illerde fişlemeler yapılmış ve bütün altyapı hazır hale getirilmişti. Kimlerin gözaltına alınıp tutuklanacağına kadar isimler belliydi. 2009 Mart ayının ilk haftasında tam büyük operasyon başlatılacakken Erzurum Özel Yetkili savcısı Osman Şanal devreye girdi ve Erzincan'da yapılanın örgüt soruşturması olduğu, Erzincan Başsavcısının yetkisini aştığı gerekçesiyle bütün dosyayı istedi. Erzurum savcısı Şanal doğru zamanlamayla planları bozdu. Çünkü bu olaydan bir hafta sonra 10 Mart'ta ikinci Ergenekon iddianamesi mahkemeye verildi. Cuntacıların amacı eski kuvvet komutanlarının da yer aldığı ikinci Ergenekon iddianamesinden önce büyük bir misillemeye girişmek ve 16 ilde aralarında belediye başkanları ve bazı bürokratlar, hatta savcıların da bulunacağı gözaltılar gerçekleştirmekti. Erzincan Başsavcısı Cihaner, bütün planları ortaya çıkmasına rağmen Erzurum'a dosyayı göndermedi ve 26 Mayıs 2009'da Şanal'ı HSYK'ya şikayet etti. Konuyu HSYK'ya havale eden Cihaner daha sonra dosyayı Erzurum'a gönderdi. Tarih silsilesi içinde bütün bu gelişmelerden iki hafta sonra 12 Haziran 2009'da Taraf Gazetesi "İrticayla Mücadele Eylem Planı” adlı Albay Dursun Çiçek imzalı belgeyi yayınladı. Dursun Çiçek'in 2009 başında Erzincan'da 16 komutan ve 2 başsavcının yer aldığı toplantıya niçin katıldığı şimdi daha net anlaşılıyor olsa gerek. Dursun Çiçek'in imzası bulunan planın Erzincan'da uygulamaya konulduğu böylece gün yüzüne çıktı. İddianamedeki deliller de bunu destekliyor. Bu arada başka bir ilginç olay daha yaşandı. Ekim 2009'da Erzincan Çatalarmut Barajının sularının çekilmesiyle ortaya 13 el bombası çıktı. Ve bu bombaların kriminal incelemelerinde seri ve kafile numaraları Şemdinli kitapevine atılan bombayla aynı çıktı. Deşifre olan naylon terör örgütü dosyası Erzurum'a gittikten sonra cunta için artık tek yol kalıyordu. Bir toplumsal kargaşa çıkarıp yönetime EMASYA yoluyla el koymak. Erzincan iddianamesindeki gizli tanık Ethem, Ekim 2009'da kendisine gelen astsubayın “sen ülkücüsün Erzincan'da ülkücüler niye sokakta değil, bu sokaklar niye boş, ülkücüleri sokağa dökerek ortalığı hareketlendirelim” dediğini anlatıyor. Gizli tanık Ethem; astsubayın kendisine “toplumsal olaya ihtiyacımız var, yeter ki sen ülkücüleri sokağa dök biz bütün masrafları karşılarız” diye teklifte bulunduğunu söylüyor. Bu teklif; o tarihte henüz kaldırılmamış olan EMASYA'ya dayanarak son çare olarak cuntanın önce Erzincan'da sonra diğer illere de yayılarak bölgede yönetime el koymayı planladığını gösteriyor. Bütün bu bağlantılardan sonra kim Erzincan'ın Ergenekon ile ilgisi olmadığını söyleyebilir ? Erzincan'da millete karşı plan yapanlar bir kez daha kaybetti.
<< Önceki Haber Rastlantının bu kadarı da fazla! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER