Kafes soruşturmasından tutuklanan Deniz Kurmay Yarbay Halil
Özsaraç'ın
Harp Akademisi'nde hazırladığı
kurmaylık tezinde skandal
önerilere yer verdiği ortaya çıktı. Türkiye'de yer alan tüm cemaat ve tarikat müntesiplerinin irticai kesimler olarak gösterildiği skandal tezin Power Point sunumunda da benzer değerlendirmelerin yer aldığı tespit edildi. "GİZLİ"
gizlilik derecesinde 1
Mayıs 2002'de hazırlanan tezin komutanlara sunumunda hiçbir ayrıma tabi tutulmadan bütün dini gruplar 'irtica' kapsamında değerlendirilirken ilginç bir benzetmeye de yer veriliyor.
YARBAYDAN SKANDAL BENZETME
Özsaraç, dini grupların Türkiye'yi ele geçirdiği iddiasına yer verdiği tezinde, Maymunların dünyanın
kontrolünü ele geçirdiği temasının işlendiği "Maymunlar Cehennemi' filmine atıf yaparak, "Batı'da nihai çözüme varmış olan lâik-anti lâik
kavga, bizde yeniden kızışmıştır ve durum "Maymunlar Cehennemi" ne dönüşmeden kesin çözüm beklemektedir" görüşünü dile getiriyor. "İslamcıların devlete ve
topluma
egemen olmaları, 28
Şubat süreci sayesinde şimdilik engellenmiştir" görüşüne yer verilen sunumda, "Cumhuriyet'le uzlaşmayı reddeden gerici akımlarla nihai bir hesaplaşmaya girmek artık kaçınılmazdır" deniliyor.
TOTALİTER YÖNETİM HEDEF
Özsaraç, Türkiye'de lâikliğin asıl amacını, "toplumu lâikleştirmek ve dinî çevreleri devlete,
siyasete, topluma, eğitime ve hukuka zarar vermeyecek şekilde kontrol altında tutmak" olarak yorumlarken, "İslâmcı kesimin, siyasî gücü kullanma imkanına eriştiğinde, 'Allah'ın emirlerini yerine getirme' gerekçesiyle 'totaliter' bir
yönetim şeklini
hedeflediği açıktır" iddiasını ileri sürüyor. İkinci Cumhuriyetçilerin de eleştirildiği sunumda, "İslamcı" ve "2. Cumhuriyetçi" görüş sahiplerinin güç birliği yaparak laikliği korumasız duruma düşürmek için çaba sarf edecekleri belirtilerek, "İslâmcılar ve 2'nci Cumhuriyetçiler, İslâmcılığın
yasaklarla engellenmesinin yanlış ve olanaksız olduğunu kamuoyuna kabul ettirmeye çalışmaktadırlar" deniliyor.
KALP İŞARETİYLE KIYAS
Türkiye'de
dindar kesimin kolaylıkla dinsel gerici ideolojiye
hizmet edebileceğini iddia eden Özsaraç, "Anayasal düzeni değiştirmeyi amaçlayan İslâmcı kitleye karşı eksik tedbirlerle yetinildiğinde, irticayla mücadelenin daha da güçleşeceği değerlendirilmektedir" görüşüne yer veriyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın "İslamcı unsurlar" tarafından ele geçirilmesi gereken bir kurum olarak görüldüğünü aktaran Özsaraç, iki taraf arasındaki ilişkiyi Power Point sunumda "
Diyanet İşleri Başkanlığı" ile "İslamcı Unsurlar" ifadelerinin arasında '
kalp' işareti koyarak gösteriyor. Özsaraç, tezinin öneri bölümünde "Başına
Atatürkçü profesörler atansın dediği Diyanet İşleri Başkanlığı için şu ifadelere yer veriyor: "Lâikliği tehdit eden her türlü İslâmcı grubun kurucusu veya lideri rolündeki kişilerin çoğunlukla Diyanet İşleri Başkanlığı'nda görev yapmış eski
müftü/imamlar olması dikkat
çekicidir. Islah edilmemesi halinde, Lâiklik karşıtı
eylemlerin başrolünü Diyanet İşleri Başkanlığı'- nın alabileceği değerlendirilmektedir."
DÖRT FAALİYETE FİŞLEME
Türban, cuma tatili, okullara
mescit yapımı, Taksim'e cami inşası,
karayolu ile Hacca gidilmesi,
kurban derilerinin istenilen kurumlara bağışlanması gibi konuların İslamcı unsurlar tarafından istismar konusu yapıldığını savunan Özsaraç, şu dört faaliyeti ise "süreklilik kazanmaya başlayan
laiklik ve Atatürk aleyhtarı faaliyetler" olarak nitelendiriyor:
Osmanlı amblemli
rozet taşınması, İstanbul'un fetih törenlerindeki aşırı uygulamalar, Osmanlı padişahlarını sahiplenmeler,
Kudüs geceleri, vs.
Diyanet
Çocuk Dergisi zararlıymış!
Deniz Yarbay Halil Özsaraç'ın 'Kurmaylık' tezinde Diyanet Çocuk Dergisi'nin devlete ait çocuk yuvalarına bedava gönderilmesi "bağnaz din adamlarının toplum hayatına müdahale çabası" olarak değerlendiriliyor. Dergideki dini hikayelerin ve nasihatlerin tümünün çocukları kavram kargaşasına sürükleyeceği savunuluyor. Derginin
Ekim 1989 sayısında yer alan "Kur'an okuyup ezberleyen ve davranışlarını Kur'ân'a göre ayarlayan çocuğun anne ve babasına
kıyamet gününde güneş ışığından daha parlak bir taç giydirilir" ifadesi tezde, "Bu sözlerle çocuğun ufacık omuzlarına kaldıramayacağı sorumluluklar yüklenmiş, özellikle çocuklarda suçluluk duygularının yerleşmesi için ne gerekirse yapılmış" şeklinde eleştiriliyor.
GÜL'E İRTİCA SUÇLAMASI
Yine aynı bölümde Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül'ün FP Genel Başkan Yardımcısı olduğu dönemde üniversiteyi kazanan eşi Hayrunnisa Gül'ü başörtülü olarak
kayıt yaptıramamasını eleştirmesi de ilginç bir şekilde işleniyor. Gül'ün eşiyle birlikte kayda gitmesinin şov olarak değerlendirildiği tezde, "Abdullah Gül gibi siyasî şov yaparak
türban savunuculuğu yapanların asıl amacı ne din özgürlüğü ne de insan haklarıdır. Bunların amacı, lâik devleti tutan bütün payandaları yıkmak,
inanç maskesi altında insanların din duygusunu sömürerek devleti ele geçirmektir. Abdullah Gül ve aynı yönde faaliyet gösteren diğerleri bugün de bizi yaygın bir irtica tehlikesiyle yüz yüze bırakan bir zihniyeti temsil etmektedirler" deniliyor.
Tez değil
darbe sonrası için kılıf
Kafes
Eylem Planı nedeniyle
tutuklu olan Yarbay Halil Özsaraç'ın, '
İmam hatiplerin kapatılması,
Türkçe ezan, dini liderlere cinsel
şantaj, cami yapımını engellemek' gibi yasa dışı eylemlerı öngören 'kurmaylık tezi'ne tepki yağdı.
Boğaziçi Hukukçular Derneği Başkanı Avukat
Bilal Çalışır, çalışmanın tezden ziyade darbe sonrasında yapılacakların kılıfı şeklinde olduğunu belirterek, "Askeri eğitim mantığının sorgulanması gerekiyor. Bu darbe planının uygulanış şekli gibi. İnsanlar arasında ayrımcılık yaparak din özgürlüğüne de müdahaledir" diye konuştu.
DAYANAĞI 28 ŞUBAT
Emekli
Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi, irticanının iç tehdit unsuru olarak Silahlı Kuvvetler tarafından benimsendiğini söyledi. Bunlarla mücadele etmenin yönteminin de TSK'nın akademik kurumlarında konu olarak öğrencilere verildiğini kaydeden Tanrıverdi, "
Harp Akademileri, dış ve iç tehditlere karşı düşüncelerin üretildiği bir eğitim müessesedir. Eğer irticayı iç tehdit olarak Milli
Güvenlik Siyaset Belgesi'ne koyarsanız, bunun ne olduğunu da 28 Şubat kararlarında zikrederseniz bu iç tehditle mücadele etme konusunda da akademiler görev alabilir" dedi.
Dini liderlere şantaj önerileri
Kurmay Yarbay Halil Özsaraç'ın kurmaylık tezinin 'Kendi Hareket Tarzlarımız' başlıklı son bölümünde yer alan teklifi ise skandal çalışmanın amacını gözler önüne seriyor. Toplum üzerinde etkili olabilen tüm dini lider özelliği taşıyan kişiler ve bunlara yardımcı olan kadrolarla "Yasa dışı usullere de başvurmaktan imtina etmeden" her türlü mücadelenin yapılması önerilen tezde, dini liderler ve kadrolarına karşı şu yöntemlerin izlenilmesi isteniyor:
CİNSEL FANTAZİLERİNE KADAR
** Ekonomik kaynaklarını, soy ağacına varacak kadar geçmişlerini, sabıka durumlarını, cinsel fantezilerine varıncaya kadar özel hayatlarını, varsa bölücü/yıkıcı unsurlarla ilişkilerini, askerlik yapıp yapmadıklarını vs. mercek altına alarak ve takip ederek
delil toplamak, Türk milletinin hassas olduğu kötü davranış ve olayları delillere dayandırarak bu kişilere karşı niyetlerinden vazgeçirmek üzere şantaj aracı olarak kullanmak, bu kişilerin etkin oldukları çevrelerde haklarında dedikodu üretilmesine yardımcı olmak, bulunan delilleri ve/veya dedikoduları mümkün olan her türlü kitle
iletişim aracılığıyla yayarak teşhir etmek ve bu kişileri yıpratarak etkisiz hale getirmek,
** İmam hatip liselerini tümden kapatmak.
** İlâhiyat fakültelerinin sayısını tek bir ilâhiyat fakültesine indirmek.
** Kur'an Kurslarına en
erken başlama yaşını 18 olarak belirlemek.
** Diyanet'in başına Atatürkçü Profesörleri atamak.
** Türkçe ezânı yeniden zorunlu kılmak.
** Dinî tavsiyelerin, "
fetva" olarak adlandırılmasını yasaklamak.
** Siyasî partilerin kapatılmasını kolaylaştırıcı hukukî mevzuat geliştirmek.
** İstanbul'un Fethi Törenleri gibi aşırı İslâmcı uygulamalara sahip dikkat çekici faaliyetlerin Atatürkçülüğünden şüphe duyulmayan kişilere organize ettirmek. BUGÜN