Halkın tercihinin yönetime yansıdığı tek yer
sandık. Ona gidecek yolu tıkamak,
demokrasinin kalbini, beynini çıkarmakla eşdeğer.
Ya da, siyaseti kır kahvelerine hapsetmek, alın terini yok saymak, yılların tecrübesini görmezden gelmek, farklı görüşleri öldürmekle...
Türk halkı, tarihi önemi haiz bir sınav veriyor.
Nüfus dairelerinden gelen fotoğraflara bakıldığında bu sınavdan yüzünün akıyla çıktığını söylemek mümkün. Yaşlısıyla, genciyle saatlerini uzun kuyruklarda feda ederek sandığa sahip çıkıyor. Süreç tersine döndü. YSK'nın seçime iki hafta kala internet sitesinde duyurmakla yetindiği numaralı kimlik kartı şartı, Türk milletinin demokrasi tutkusunu depreştirdi. Şehir merkezinden varoşlara, metropollerden köylere kadar her muhitte sohbetin konusu, "sandık namusu."
Zaman, YSK'nın sessiz sedasız aldığı kararı 12
Mart'ta "Dikkat!
Kimlik kartında numarası olmayan oy kullanamayacak" başlığıyla duyurdu. 15 Mart'ta konuyu manşetine taşıdı. Aynı gün hemen hemen bütün televizyonların
ana haber bültenlerinde ele alındı. Bir gün sonra nüfus daireleri kilitlendi. En büyük hareketlilik de Anadolu'daydı. Köylerde
muhtarlar ev ev dolaştı, camilerden anonslar yaptı. Kimi muhtar fotoğrafçılarla anlaştı, kimisi nüfus dairelerine
servis koydu. Tam anlamıyla bir demokrasi şöleni...
Dün 120 bin nüfus cüzdanı değişti. İçişleri Bakanı Beşir Atalay'a göre değişmesi gereken kimlik sayısı 3,5 milyon. Siyasi partilerin tepkisine rağmen YSK geri adım atmazsa milyonlarca seçmenin iradesi yerel yönetime yansımayacak. İnsan sormadan edemiyor. Ya Zaman bu olayı gündeme getirmeseydi ve 29 Mart sabahı milyonlarca insan sandıktan geri çevrilseydi... Bunun hesabını kim verecekti? Nasıl bir 30 Mart planlanmıştı? Sahi
Başbakan Tayyip Erdoğan Yalova'daki mitingde niçin 'tuzağı bozun, oyuna gelmeyin' uyarısı yapmıştı?