Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan,
Rize'de kendi adını taşıyan
Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi 2012-2013 akademik yıl açılış törenindeki konuşmasında,
Rize'nin bir evladı olarak, Karadeniz'de gündelik hayatın nereden nereye geldiğini 20, 30 yıl önce ve hatta çocukluğundaki durumu ancak yaşayanların bileceğini söyledi.
Otobüslerle virajdan inerken, duble yollar olmamasından dolayı camdan aşağı bakmanın ya da yoldan aynı anda iki aracın geçmesinin mümkün olmadığını söyleyen Erdoğan, şimdi dağları delerek 12
tünel yaptıklarını anlattı. Erdoğan, ''Niye? Çünkü biz Ferhat'tık ve milletimize Aslı nazarıyla bakıyorduk. Ferhat Aslı'ya ulaşmak için nasıl dağları deldiyse biz de bu milletle kucaklaşmak için dağları deliyorduk." diye konuştu.
O dönemde çocuk olmanın Türkiye'nin her yerinde zor olduğunu ancak Rize'de, Artvin'de ve Karadeniz'in diğer şehirlerinde çok daha zor olduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Kışın o en
soğuk günlerinde karın, bırakın çocuk
boyunu, yetişkin boyunu aştığı o günlerde, daha güneş doğmadan evinden çıkan bir çocuk düşünün. Bu çocuk üzerinde yırtık paltoyla, ayağında yırtık çorapla, yazın bile giyinemeyecek halde bir çarıkla hiç abartısız 3-5-10 kilometre patika yürüyerek hatta dağları aşarak okuluna ulaşabiliyordu.
Rize'nin köylerinde okula ulaşmak için sabah ve akşam en az iki saati aşkın, çoğu da patika olmak üzere, yol yürümek zorunda olan çocuklar biliyorum; anacığımdan, babamdan dinlerdik.
Hatta babam, 'çarıklarımız yırtık görünmesin diye tepelere gelene kadar çarığı bile giymezdik oğlum' derdi. 'Rize'ye inerken orada çarıklarımızı giyerdik ki ayağında sağlam çarıkla inebilelim' diye. Nereden nereye geldik elhamdülillah. Ayakları su içinde, neredeyse donmuş vaziyette okuluna ulaşan çocukların soğuktan sınıflarda tir tir titrediğini biliriz. O günlerde bir kurşun
kalemi bir santim kalıncaya kadar kullanmak zorundaydık. O kadar iktisatlı olmak zorundaydık. O günleri yaşayanlar çok iyi bilir.
İlkokulu bitirince çile daha da katlanıyordu. Ortaokul ve lise ya uzak bir köyde ya ilçe merkezinde ya da burada Rize il merkezinde. Her gün gidip gelmek mümkün değil.
Çocuklar ya bir halanın, varsa amcanın yanına emanet ediliyor, ya bir eve ya da o günün şartları içinde bir yurda yerleştiriliyor, daha 12-13 yaşında hasreti yaşamaya başlıyorlardı."
Öğrencilerin derme çatma yurtlarda ranzada üstünde yatan çocuğun düşeceği korkusuyla beklediğini ve devamlı sabrederek okula devam ettiğini dile getiren Erdoğan, ''Bu çocuklar asla pes etmediler, zorluklara asla boyun eğmediler.
Liseyi bitirdiler ve sınavda başarı elde ederek Türkiye'nin dört bir yanında üniversitelere dağıldılar.
Uçak diye bir şey yoktu. Bırakın uçağı, uçağın hayali bile yoktu." dedi.
Çok büyük acılar yaşandığını hatırlatan Erdoğan,
Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi'nin Rize'nin anne ve babalarının sarsılmaz inançlarının eseri olduğunun altını çizdi. Erdoğan,
''Bugün Karadeniz'de gururla yükselen bu bilim yuvası ayağındaki yırtık çarıkla karın içinde okuma mücadelesi veren Rizeli yavruların eseridir." şeklinde konuştu...
Rize'de geçmişte silgi, kalem, okul ve hatta yakacak
gübre bile yokken bugün sırtını Kaçkar'a dayamış, yüzünü dünyaya gömmüş 14 bin öğrencisiyle iddialı bir üniversite olduğuna vurgu yapan Erdoğan, şunları söyledi: "Rize'nin çocukları artık
genç yaşta gurbete çıkmak zorunda kalmıyorlar. Rize Tayyip Erdoğan Üniversitesi, artık sadece Rizeli'ye değil, değişik vilayetlerden gelen gençlerimize de ev sahipliği yapıyor. İnanıyorum ki farklı vilayetlerden gelen gençlerimiz Rize'nin ev sahipliğinden memnundur.
Bir hatıramdır, rahmetli babam kıyı kaptanıydı ve çat kapı eve hemşehrilerimizi getirirdi. İki odalı bir evdi ve öyle önceden haber vermek yoktu. Ama anacığım, 'Bunları hiç haber vermeden nereden getirdin' demezdi. Çünkü bizim felsefemizde Anadolu'da, '
misafir umduğunu değil bulduğunu yer' anlayışı vardı. Gelenler de o anlayışla gelirdi ama anacığımın her zaman bir küp fasulye turşusu hazırdı. Bir teneke
kavurma da her zaman hazırdı ve hemen o turşusuyla bir şeyler hazırlar, bizde tavali derler biliyorsunuz buralarda o tavaliyi yapar ondan sonra kavurmayla bakarsın yumurtalı kavurma veya hemen orada fırından bir ekmek hamuru alır onunla beraber bir kavurmalı yapar, meşhur adı oydu ve böylece misafirimizi hoşnut eder. Zaten baklavası her zaman hazırdır, onu ikram eder. Ama misafir memnun, biz memnun. Şimdi böyle bir şey hak getire... Şimdi bir hafta önceden randevu alacaksın. O randevu olmazsa misafiri getiremezsin mümkün değil. Bu, özellikle Rizeli'nin misafirperverliğinin en güzel örnekleri.
Ben kızlarımıza da tavsiye ediyorum, aman bu misafirperverliğinizi kaybetmeyin!"