Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan, İçişleri Bakanı İdris Naim
Şahin'in
Uludere olayıyla ilgili açıklamalarına ilişkin, ''Ben başından beri bir şey söyledim; 'AK Parti'nin Genel Başkanı
Recep Tayyip Erdoğan'dır ve yaptığı açıklamaları da arkadaşlarıyla değerlendirerek yapar' ve bu konuyla ilgili olarak da biz açıklamamızı yaptık'' dedi.
Erdoğan,
Kazakistan dönüşü
Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi'nde düzenlediği
basın toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Bir gazetecinin, ''İçişleri Bakanı İdris
Naim Şahin, Uludere olayıyla ilgili açıklama yaptı ve ''
Özüre gerek yok' dedi. Parti sözcünüz
Hüseyin Çelik de 'Bu insani bir yaklaşım değildir' dedi. Bu konuyla ilgili tasarruflarınız nedir?'' sorusu üzerine Başbakan Erdoğan, sorunun eksik olduğunu ancak denilmek isteneni anladığını belirtti.
Erdoğan, ''İşin aslı tabii ki bu değil ama ben başından bir şey söyledim. 'AK Parti'nin Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'dır ve yaptığı açıklamaları da arkadaşlarıyla değerlendirerek yapar' ve bu konuyla ilgili olarak da biz açıklamamızı yaptık. Neydi bu açıklama? Burada bir hatanın olmuş olabileceğini başından söyledik ama bu
bölgenin bir
terör bölgesi olduğunu da söyledik'' diye konuştu.
Fakat kimsenin de kalkıp sınır boyu kaçaklığı yapanların yaptığı kaçakçılığı meşru gösterme gayreti içerisine giremeyeceğini vurgulayan Erdoğan, ''Bu konularla ilgili olarak da biliyorsunuz, bizler yasaların belirlediği, tazminat konusunda onun çok çok ötesine geçmek suretiyle tazminatlarını da açılan
hesaplara yatırdık'' ifadelerini kullandı.
Başbakan Yardımcısı'nın aileleri yerinde ziyaret ettiğini de anımsatan Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Eşlerimiz aynı şekilde kendileri de gittiler, bir ziyaret yaptılar. Eğer insani ise biz insani görevlerimizi yaptık ama
terör örgütü veya uzantıları bizden daha farklı beyanlar bekliyorlarsa kusura bakmasınlar, çünkü bu işin idari incelemesi yapılıyor, adli incelemeler şu anda devam ediyor, süreç devam ediyor, çalışıyor. Bunun dışında bizim yapacağımız herhangi bir şey yok. Sadece süreci takip ediyoruz, izliyoruz ve kimsenin de dümen suyunda değiliz. Adaletin tecellisini beklemek bizim şu anda görevimizdir. Bunun dışında atılması gereken adımlar da atılmıştır. Yok şöyle özür dilensin, böyle özür dilensin filan. O özrün, atılmış adımlarla zaten yerine geldiği de çok açık ortadadır. Daha ileride bu konuda bir şey söylemeyeceğim. Bunu zorla gündemde tutma gayreti içerisinde olan terör örgütü ve uzantılarıdır. Burada samimiyetin olmadığı meydandadır. Buradan bir şeyler kapmanın, bunu istismara dönüştürmek suretiyle gayreti içerisinde olanlar vardır. Lütfen kimse de bu konuyu...
Medya da dahil. Açık söylüyorum. Medya da dahil bu konuyu fazla istismar etmesinler. Bizim söyleyeceğimiz budur. Grubumdan da bundan sonra herhalde farklı bir açıklama gelmeyecektir.''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Ben Milli
İstihbarat Teşkilatımın mensuplarını başbakanlığım dönemimde
İmralı'ya gönderdim. Açıkça söylüyorum yarın da gönderirim, öbür gün de gönderirim. Niye? İstihbarat teşkilatının görevi budur, dünyanın neresine giderseniz gidin budur'' dedi.
Pakistan ve Kazakistan ziyaretlerinin ardından yurda dönen Başbakan Erdoğan,
Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi'nde düzenlediği basın toplantısının ardından gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevapladı.
Bir gazetecinin, ''Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi ne durumda?
Oslo benzeri görüşmeler devam edecek mi? Yeni
yol haritası nedir?'' sorusu üzerine, Oslo'nun Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi ile alakası olmadığını belirten Erdoğan, Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'nin ne olduğunun partisinin programında ''Güney
doğu ve Doğu'' başlıklı bölümde yer aldığını anlattı.
Orada özellikle
Kürt meselesiyle alakalı süreci ne zaman başlattıklarının belli olduğunu, partiyi kurduklarında başlattıklarını belirten Erdoğan, orada çözümü de ortaya koyduklarını kaydetti.
Başbakan Erdoğan, bu konu ile ilgili açıklamaları 2005 yılında Diyarbakır'da yaptığını ve atılması gereken adımları bugüne kadar yoğun bir şekilde attıklarını, adını da Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi koyduklarını ifade ederek, ''Bugüne kadar bizden önce hiçbir
iktidarın cesaret edemediği konulara cesaret ettik. Bakın inkar politikalarını ortadan kaldıran tek iktidar bizim iktidarımızdır. Dil konusunda, kültür konusunda, her konuda bunları ortadan kaldıran biziz. Neden bizden öncekilerin hiç birisi buna cesaret edemedi?'' diye sordu.
-''Bizim şu anda
resmi dil olarak tek dilimiz vardır, o da Türkçe'dir''-
Kendi dillerinde propagandalarını yaptıklarını,
şarkı ve türkülerini istedikleri gibi söylediklerini, bilboardlarda vesaire yerlerde reklamlarını yaptıklarını ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:
''Her şeylerini yapıyorlar ama sen resmi dil noktasında kalkıp da Kürtçe'yi dayatmaya yönelirsen kusura bakma bizim şu anda resmi dil olarak tek dilimiz vardır, o da Türkçe'dir. Ama ana dilini konuşma noktasına gelince her anadil sahibi dili rahatlıkla bu ülkede konuşuyor ve konuşmalıdır. Burada da hiçbir mani yoktur. Cezaevlerinde böyle bir mani vardı, yayımladığım bir
genelge ile onu da kaldırdık. Artık anneler çocuklarıyla, kardeşler birbirleriyle kendi anadillerinde konuşma hakkına sahip oldular. Özellikle bu bölge,
Güneydoğu ve Doğu
Anadolu Bölgesi,
Cumhuriyet tarihinde hiçbir dönemde almadığı yatırımların onlarca katını bizim dönemimizde almıştır. Şu anda vereceğim rakam, son rakamları almadığım için afaki olabilir ama 25 katrilyon civarında yatırım yaptık. Alt yapısı üst yapısıyla, okul ve hastaneleriyle, tüm
ulaşım imkanlarıyla, havaalanlarıyla. Yeni yapmakta olduğumuz havaalanlarını yaptırmamak isteyenler bunlar.
Hakkari Yüksekova'da, Iğdır'da, Şırnak'ta öyle. Ama biz çalışıyoruz. Bütün müteahhitlerimizin iş makineleri yakıldığı halde biz çalışıyoruz. Yakanlar belli, seyredenler yine tribünde belli. Onun için Milli Birlik ve Kardeşlik Projemizde en ufak bir sapma yoktur, yerindedir. Aynı kararlılıkla o süreç de devam ediyor. 'Kesintiye uğradı, şu bu filan' böyle bir şey söz konusu değildir. Oslo olayı, bunların hepsi, Milli Birlik ve Kardeşlik Projemizin dışında hükümetimizin görevi devraldığı andan itibaren planlaması, yol haritası içinde olan düşünceleriydi. Bunların adımını attı ve buralardan ne derece netice aldı almadı, bunların hepsi ayrı bir konu. Bunun dışında da İmralı ile ilgili olan adımlarda da her zaman söyledim. Ben Milli İstihbarat Teşkilatımın mensuplarını başbakanlığım dönemimde İmralı'ya gönderdim. Açıkça söylüyorum yarın da gönderirim öbür gün de gönderirim. Niye? İstihbarat teşkilatının görevi budur, dünyanın neresine giderseniz gidin budur. İstihbarat teşkilatının mensupları, bağlı bulunduğu merciiden izin alarak gider, bunun dışında başka merciilerden izin almak suretiyle buraya gidilmez. Kimse de onlara bu attıkları adımlar sebebiyle hesap soramaz, çünkü görevlerinin özelliği budur, niteliği budur. Onlar da bu görevlerini cansiperane yapmaktadırlar. Medya da burada
lojistik desteğini, terörle mücadelede her zaman hükümetinin yanında hissettirmelidir. Hissettirmiyorsa bilesiniz ki, yazılı ve görsel medya da bu işte vebaldedir.''
CHP'NİN 4+4+4 İPTAL TALEBİNE RET
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,
Anayasa Mahkemesi'nin ''4 4 4'' olarak bilinen yasanın iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemini reddetmesiyle ilgili olarak, ''CHP'nin şekil açısından, usul açısından yapmış olduğu
Anayasa Mahkemesi'ne müracaatı, Anayasa Mahkemesi değerlendirdi ve malum reddetti. Şimdi ise esasla ilgili olarak böyle bir müracaatı yapacaklarından bahsediyorlar. Tabi ben olayın detaylarına girmeyi lüzumsuz addediyorum ama bu bir şeyi tabi ortaya koyuyor. CHP'nin, özellikle Genel Başkanı'nın ne kadar samimiyetten uzak olduğunu ortaya koyuyor'' dedi.
Pakistan ve Kazakistan ziyaretlerinin ardından yurda dönen Başbakan Erdoğan, Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi'nde basın toplantısı düzenledi.
Bir gazetecinin, ''Anayasa Mahkemesi, CHP'nin, kamuoyunda 4 4 4 olarak bilinen eğitimi 12 yıla çıkaran yasanın şekil yönünden iptali istemini reddetti. Ancak bunun üzerine CHP, yasanın esastan iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne başvuracağını açıkladı. Bu konudaki yorumunuz nedir?'' sorusunu Erdoğan, şöyle yanıtladı:
''CHP'nin şekil açısından, usul açısından yapmış olduğu Anayasa Mahkemesi'ne müracaatı, Anayasa Mahkemesi değerlendirdi ve malum reddetti. Şimdi ise esasla ilgili olarak böyle bir müracaatı yapacaklarından bahsediyorlar. Tabi ben olayın detaylarına girmeyi lüzumsuz addediyorum ama bu bir şeyi tabi ortaya koyuyor. CHP'nin, özellikle Genel Başkanı'nın ne kadar samimiyetten uzak olduğunu ortaya koyuyor. Bu konuyla ilgili meydanlarda, televizyonlarda farklı farklı açıklamalar yaptılar. İşte buyurun, şimdi, şekille tatmin olmadıkları gibi esasla ilgili olarak müracaat ediyorlar. Demek ki, bunların derdi başka. Açıklama yapan hanımefendi farklı farklı şeyler söylüyor. 'Başka bir şey zaten beklemezdik' gibi bazı yaklaşım türleri ki, bunlar çok daha çirkin. Bunun aksini bizim de söylememiz geçmişe yönelik herhalde mümkündür. Çünkü bu ülkede milletinin yarısının oyunu alan bir siyasi parti hakkında nelerin yapıldığı ortadadır. Bu, çok çirkin bir yaklaşmadır. Anayasa Mahkemesi'nin yapısına yönelik böyle bir yaklaşım tarzını da bir hukuk devletinde hoş görmek doğru değildir.''