MİT tartışmasındaki toz bulutu
Milli
İstihbarat Teşkilatı'nın merkezinde bulunduğu krizde pek çok şey birbirine karışmış durumda. Belirsizliğin önemli bölümü bilinçli karıştırıcıların eseri. Tozun dumanın dışına çıkarak fotoğrafı çekmekte fayda var.
MİT mensuplarının karıştığı iddia edilen eylemleri
PKK'nın işine yarıyor diye düşünmek yanıltıcı olacaktır. Son yıllarda hükümeti zor durumda bırakan tek yol
terördü. PKK kılığında yapılan eylemlerin PKK'ya faydasından ziyade hükümete zararına odaklanmak gerekmez mi? İstanbul'un göbeğinde
otobüs yakmak, öncelikle hükümeti zor durumda bırakır. PKK, metropollere girmekte zorlandığı için stratejide basamak atlayamadı. Siyasi istikrarı bozup hükümeti yönlendirmek, olmazsa alaşağı etmek için tek çare terör kalmıştı. Ekonomik ve sosyal politikalarda yapılan eleştiriler
halk nezdinde çok ikna edici değildi. Ama yer yer
terör olayları alevlendirilerek
AK Parti Hükümeti'ne yumuşak karın oluşturulmaya çalışıldı. Ve bu, hep kritik eşiklerde yapıldı.
Çukurca, Reşadiye,
Aktütün neredeyse bütün
terör saldırıları iktidar açısından önemli dönüm noktalarına denk getirildi. Hatta
Danıştay saldırısını da bu minvalde saymak yanlış olmaz. O zaman
Başbakan'ın ifadesiyle "Devlet içindeki çetelerle PKK arasındaki kanlı
ittifak"a odaklanmak gerekiyor. (Bkz. 8 Şubat'taki valiler toplantısı konuşması)
Oluşturulan ikinci önemli yanılgı, hükümetin müzakereci ve onun dışında bir gücün operasyoncu olduğu tezi. Başbakan
Tayyip Erdoğan, ısrarla iki yolu kullanacağını ilan etti. Ve her iki usul için gereğini yapmaya çalıştı. 'Siyasetle müzakere,
terörle mücadele' Başbakan'ın formülü değil miydi? Hükümet, iki yoldan da giderken iki büyük tuzakla karşılaştı. Sosyal ve kültürel hakları genişletip
Kürt halkının taleplerini yerine getirmeye çalıştı. Bunun zirve noktası olan
Habur tecrübesi sürece en büyük
darbeyi vurdu. Erdoğan,
örgüt üyelerini makul formüllerle dağdan indirmeye çalışırken Habur sabotajıyla geri adım atmak zorunda kaldı. 1993'te af konuşulurken 33 erin şehit edilmesi sabotajı hatırlanmalı. Başbakan Erdoğan, benzer bir durumu mücadelenin zirvesinde yaşadı. Talimatıyla hazırlanıp alana sürülen özel eğitimli birlikler sonuç almaya başladığında,
Uludere faciası önüne çıkarıldı. Zayiat vermeden teröristle etkili mücadele yapan, aynı anda
sivil halka zarar vermeyen konsept, 34 sivilin bombalanmasıyla ağır yara aldı. MİT'in örgüt içindeki yüzlerce elemanı art niyetle mi bu tuzakları önleyemedi, bilemiyoruz. Ancak büyük bir beceriksizlik olduğu muhakkak. İstihbarat bir anlamda önleyici kolluk
hizmeti değil mi? Basit terör eylemlerinden, büyük stratejik tuzaklara kadar önleyici bir faydası yoksa sorgulanması kaçınılmaz hale gelir. Hele bir de istihbarat elemanları terör örgütünün hedefleri doğrultusunda eylemlerde suçüstü yakalanıyorsa... İstihbarat elemanlarının görmezden gelinecek suçları sadece 'örgüte üyelik'le sınırlı. Bir de kanunsuz gösteri ve yürüyüş gibi cana zarar vermeyen eylemler belki. Bunun ötesine kapı açılamaz. İddia edildiği gibi ölümle sonuçlanan
molotof atma eylemlerine hiçbir hukuk sistemi cevaz veremez.
PKK'ya karşı hem söylem hem de mücadele kararlılığı bazında, hükümet iyi
imtihan verdi. İçerideki sol liberal aydınların ve AB'nin tepkisini de göze alarak KCK operasyonlarının arkasında durdu. KCK'ya böyle büyük bir darbe vuran hükumete aksi suçlamada bulunmak imkânsız ve insafsızlık. O halde 'sıra Başbakan'daydı' iddialarının
psikolojik harp taktiği olmanın ötesinde anlamı yok. Konuyu
Hürriyet Gazetesi'ne kim sızdırdı ise çok başarılı bir operasyona
imza attı. Bir taşla
MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ı tartışılır hale getirdi. Hükümeti gereksiz tartışmaların odağına sürükledi.
Ergenekon soruşturmaları sürecind
e devlet içindeki çetelerin çökertilmesinde kelle koltukta hizmet eden yargı ve
emniyet birimleri yıpratıldı. Ergenekon belgelerinde hükümetle birlikte en büyük düşman olarak tanımlanan 'the cemaat'e bir salvo daha gönderildi.
Tartışmalardan tek kârlı çıkan Ergenekon cephesi oldu. AK Parti ile ilgili olumlu kelime yazmayan kalemler bir anda '
yandaş' oluverdi. Neyse
Türkiye, bu badireyi de atlatacak tecrübeye sahip. Görelim Mevla neyler...
BÜLENT KORUCU - ZAMAN