Hasan Özyer, 27
Nisan günü yaşadıklarını şöyle anlatıyor: "
Erkan Mumcu 'girmeyelim' dedi bana. Ama ben 'gireceğim' dedim. Ben, vicdanım ne emrediyorsa ona göre hareket ettim. Ben Meclis'e girerek milletin iradesine sahip çıktım. Vatandaş da zaten bunu istiyordu. Anavatan'da grup kararı alındı ama ben 'Bu konuda grup kararı alamazsınız' dedim. Benim siyasi olarak bir beklentim yoktu. Bu yüzden kendi irademle hareket ettim. İnanmadığım şeye oy vermedim, inandığım bir şeye oy verdim.
Erkan Mumcu'nun askerle konuşmasını bilmiyorum. Dışarıdan ben hiçbir telkin almadım." Seçim sürecine ilk girildiğinde Meclis'e daha fazla girecek arkadaşları olduğunu belirten Özyer, daha sonra bu sayının düştüğünü kaydediyor. Anavatan ve DYP'nin Meclis'e girmemesinin
toplumda olumlu karşılanmadığı tespitinde bulunarak, "Toplum, hep kendi iradesinin temsil edileceği bir
yönetim istiyor." ifadelerini kullanıyor.
Genelkurmay'ın saat 23.17'de internet sitesine konulan bildiriyi de gece geç saatlerde öğrendiğini anlatan Özyer, bildirinin neden yazıldığını bugün dahi çözemediğini dile getiriyor.
Askerin o dönemde
muhtıra vermesinin bir anlamı olmadığını söyleyen Özyer, şöyle devam ediyor: "Muhtıra çok yanlıştı.
Türk Silahlı Kuvvetleri modern koşullarla ülkeyi korumalı. Ne için yapıldığını dahi bilmiyorum. Ben bildiriyi Büyükanıt'ın tek başına yazdığına inanmıyorum. Askerin muhtıra vermesinin bir anlamı yoktu. Herkes görevini en iyi şekilde yapacak.
Parlamento da, asker de. Askerin işi siyasete müdahale etmek değildir. Ama Parlamento'nun güçlü olması lazım. Bu yüzden vekili direkt
halk seçmeli."