İstanbul 13. Ağır
Ceza Mahkemesinde görülen
Ergenekon ana
davasının 205'inci duruşmasında
Veli Küçük,
Doğu Perinçek,
Muzaffer Tekin ve
Alparslan Arslan'ın da aralarında bulunduğu 22
tutuklu sanık ile 4 tutuksuz sanık hazır bulundu.
Mahkeme Başkanı Hasan Hüzeyin Özese,
Danıştay saldırısında kullanıldığı ileri sürülen
Glock marka silahı tutuklu sanık
Alparslan Arslan'a temin etmekle suçlanan Kenan
Özay'ı savunmasını yapması için sanık kürsüsüne çağırdı. Sanık Özay savunmasında, "
Aykut Metin Şükre (Aynı dava sanığı),
Selçuk Özkan'a (Aynı dava sanığı), bir
avukat arkadaşına silah lazım olduğunu söylemiş. Aykut da bana söyledi. Ben de avukatsa neden yasal yollardan almadığını söyledim. O da Sedat Şahin'in bir avukatının öldürüldüğünü, bu avukatın da onun yerine işe başladığını ve kendisini koruyan korumaları için ihtiyaç duyduğunu söyledi. Ben de
telefonumda 'Dayı' diye kayıtlı olan bir kişi ile bağlantı kurarak Selçuk'un söylediği gibi iki Glock marka silah temin ettim. Tanesi 2 bin 700 liradan iki Glock silah için 5 bin 400 lira istedi. Selçuk parayı bana verdi. Silahı getirecek olan kişiye telefon ettim ve randevulaştık. Beyazıt'ta bir çay ocağında buluştuk. Gitti ve 15-20 dakika sonra silahları alıp getirdi. Ben de
Selimiye Çiçekci semtinde Aykut Metin Şükre'nin evine giderek silahları Selçuk'a teslim ettim." diye konuştu.
Sanıklardan Alparslan Arslan ile aynı mahallede oturduklarını daha sonradan öğrendiğini belirten Özay, "Ancak ben kendisini kesinlikle tanımam. Araştırabilirsiniz." dedi.
Savcı Mehmet Ali Pekgüzel, Ankara'da
emniyet müdürlüğünde gözaltında bulunduğu sırada, silahları
Erkan Ayyıldız'dan aldığı,
mahkemede ise külliyen silah alım işini kabul etmediği şeklinde ifade verdiğini belirterek, "Burada ise bambaşka ifade veriyorsunuz. Böyle çelişkili ifade vermenizin nedeni nedir?" diye sordu. Sanık Özay ise poliste
baskı gördüğünü belirterek, "İlla da bir isim vermem isteniyordu. Ben de muhitten önceleri silah
tamir işi yaptığını bildiğim Erkan Ayyıldız'ın adını verdim. Halbuki onunla bir alakası yoktu. Bir süredir silah işi yaptığından da haberim yoktu." dedi. Savcı Pekgüzel'in, "Kenan Ayyıldız ile aranızda husumet mi vardı?" sorusuna ise Özay, "Evet. Bir ara ben ona borç para vermiştim. O da zamanında getirmediği gibi ortadan kayboldu. Ben de bu yüzden onun ismini verdim." diye konuştu.
Savcı Pekgüzel, sanıklardan Aykut Metin Şükre ile telefon görüşmesi olup olmadığını sordu. Bunun üzerine sanık Özay, silahları teslim etmek için Selçuk Özkan'ın evine gittiği sırada Aykut Metin Şükre'nin, kendisine ait telefonu arayarak Özkan'ı istediğini söyledi. Savcı Pekgüzel, "Neden Selçuk Özkan'ı aramak yerine sizi arayıp da onu istiyor?" şeklindeki sorusunu ise Özay, "Özkan o sıralarda cep telefonu kullanmıyordu. Evinde de telefonu yoktu. İsterseniz sorabilirsiniz. Benimle birlikte takıldığı irtibatını sağlamak amacıyla benim telefonumu vermiş olabilir. Oysa benim, Aykut Metin Şükre ile hiçbir telefon görüşmem olmamıştır. Bir kez telefon görüşmesini yaptılar ve ben oradan ayrıldım." diye cevapladı.
Bunun üzerine savcı Pekgüzel, silahları temin ettiği gün saat 13.00 - 14.00 ve 15.00 civarlarında 4 kez görüşme kaydının bulunduğunu söyleyerek aradaki çelişkiyi gidermesini söyledi. Sanık Özay ise bu durumu anlayamadığını ve hatırlamadığını söyledi. Aykut Metin Şükre ile hiç görüşmelerinin olmadığını söyleyen sanık Kenan Özay'a savcı Pekgüzel, "Sizin TİB kayıtlarınızı yani sizin kullandığınız telefon numarası ile bugüne kadar yaptığınız telefon görüşme kayıtlarını çıkarttık. 2003-2004 ve 2005 yıllarında Aykut Metin Şükre ile 2003 yılı Ekim ve Kasım aylarında, 2004 yılı Şubat ayında ve 2005 yılı Ocak ayında çok sayıda görüşme yaptığınız görülüyor. Bu durumu açıklar mısınız? Oysa görüşmeniz olmadığını söylediniz." şeklinde soru yöneltti. Sanık Aykut Metin Şükre ile uzun yıllardır tanıştığını ancak görüşmelerinin olmadığını savunan sanık Kenan Özay, bu görüşmeleri konusunda ise herhangi bir açıklama yapamadı. Sanık Kenan Özay, "Olabilir. Üzerinden çok zaman geçtiği için hatırlayamıyorum." cevabı verdi.