ERGENEKON'UN TUZAĞINA DÜŞMEK
İşte o yazı...
Türkiye hukuki yollardan "bağırsaklarını temizliyor."
Darbelerle yüzleşiyor,
darbecileri yargılıyor.
Ergenekon ve
Susurluk tipi yasa dışı "derin" örgütlenmeler
tasfiye ediliyor.
Hukukun üstünlüğü, güvenlik güçlerinin
delil toplamada gösterdiği başarılar bu sürecin en önemli aktörleri arasında geliyor.
Ancak
toplumun bütün bu kirlenmeden kurtulma yönünde arzusu,
sivil toplum kuruluşlarının hassaslığı ve hükümetin cesareti de bu sürecin sağlıklı yürümesinin nedenleri arasında.
Yürütme iradesini hukukun üstünlüğünden yana koymasaydı, ne darbe soruşturmalarında mesafe katedilebilir ne de bugün çok tartışılan
şike benzeri davalarda ilerleme sağlanabilirdi.
Benzer bir durum, asker-sivil ilişkileri demokratik
ülke standartlarına taşınırken de yaşandı.
AİHM bile ikna oldu
Ancak yürütme zaman zaman bu süreçlerin menfi yansımalarına maruz kalmamak için kendisini perde gerisine çekti.
Hatta bazı mahfillerde sanki kritik soruşturmaların arkasında bir "camia" varmış fısıltısı bile yayıldı.
WikiLeaks belgelerinde yönetime yakın bazı "kaynak"ların, bu tarz iddiaları dış misyon temsilcilerine bile fısıldadıkları görülüyor.
Ergenekon tarzı yapılar da kritik süreçlerde "bağlı bulundukları" yürütme ile direkt çatışmamak ve mümkünse yürütmenin iradesini kırabilmek için yine "
hizmet"i
hedef gösterdiler.
Böylece sağlıklı yürümekte olan hukuki süreçlere kamuoyunun desteğini kırmayı, hükümeti zor durumda bırakmayı ve süreci akim bırakmayı planladılar.
Ne yazık ki birçok aydın ve gazeteci de bu tuzağa düştü.
Oysa AİHM'in hem
Tuncay Özkan hem de
Çetin Doğan kararları açık ve net olarak gösterdi ki, bütün bu yargılama süreçleri ve tutukluluk dönemleri evrensel hukuka uygun olarak yürümekte.
En son şike soruşturmasında buna bir halka daha eklendi.
Bazı gazeteciler "taraftarlık" kimliklerini de değerlendirmelerinin içine koyup daha hissi yazılar kaleme aldılar.
Garip şekilde Ergenekon ve
Balyoz sanıkları gibi onlar da "camia"yı hedef gösterdiler.
Ne kadar garip!
Suçüstü oldular 'hizmet'e zulmediyorlar
Yıldırım ve ekibine "camia" mı "şike yap" dedi?
Şike parasını "camia" mı verdi?
PFDK bile aklaya aklaya Fener'in "şike teşebbüsü" sayısını 13 maçtan 4'e indirebilmiş.
Suç işlenmiş.
Suçüstü olmuşlar.
Ama gerçekleri ortaya çıkaran savcı ve polisi "camia"dan olmakla suçluyorlar.
Ergenekon ve Balyoz sanıklarının planladığı gibi hukuki sürece
balta vurmaya çalışıyorlar.
Bunu yaparken de, hayatını Kur'an hakikatlerini yaymaya vakfetmiş, dünya işlerinden elini eteğini çekip gurbette inzivaya çekilmiş, 74 yaşındaki bir
Allah dostuna da
iftira atıyorlar.
İnsanlığa "hizmet" ve iyiliği yaymak için dünyanın dört bir yanında fedakârca gayret gösteren adanmış gönülleri de rencide ediyorlar.
Yaptıkları yakıştırmayla "hizmet"e zulmediyorlar.
Yazık! Bir
metal kupa için pırlantadan milyonlarca kalbi kırıyorlar.
Allah
akıl, basiret ve feraset versin.