Arslan'ın köşe yazısının ilgili bölümü...
Suriye'nin kasten ve art niyetli olarak savaş uçağımızı düşürmesinden bu yana herkesin gözü
Başbakan Erdoğan'daydı. Daha önce kurmaylarıyla, bakanlarıyla toplantı üstüne toplantı yapan Erdoğan dün partisinin
Meclis grubunda konuştu. Konuşma her ne kadar
TBMM çatısı altında olsa da tüm dünyaya hitaben yapıldı. Tarihî açıklamaların satırbaşları dünden bu yana haberlerde yer alıyor. O yüzden perde arkasına, işin psikolojisine ait ayrıntıları aktarmakta fayda var.
Öncelikle şunu not edelim. Erdoğan, düne kadar 'Kardeşim' dediği Esed'den gelen bu art niyetli hamleyi gurur meselesi olarak görüyor. Aynı zamanda ülkenin itibarına, karizmasına yönelik bir girişim olarak değerlendiriyor. Hal böyle olunca da tepkisi sert oldu/olacak.
Fakat, bunu yaparken de farklı bir yöntem izleyecek. Diplomaside zaman zaman kullanılan 'muğlâklık' taktiği uygulanacak.
Yani 'çok sert tepki verilecek ama yeri, zamanı ve şekli sadece Ankara'nın karar vereceği' şekilde olacak.
Bu
tercih ile
Türkiye kendi üzerindeki zaman ve
eylem baskısını kaldırıyor.
Suriye'yi 'her an ama bilinmeyen bir saldırı' beklentisine sokacak.
Burada bir önemli ayrıntı da şu:
Erdoğan'ın 'askeri angajman kuralları değişti' ifadesi geçmişe dönük bir hesabın parçası. Türkiye her şekilde kasten vurulan RF-4 uçağının ve pilotların hesabını görmeyi planlıyor.
Stratejinin geleceğe dönük yönü ise Esed rejimini devirmeye yönelik. Çünkü düne kadar kendi halkını katleden Esed rejimi artık Türkiye için de 'risk' olarak kabul ediliyor.
Türkiye olayın başından bu yana sakin davranıyor. Gerçi bu, piyasaya yansıyan ruh hali. Gerçekte sinirler gergin, tepkiler büyük. Ancak öfkeyle hareket etmemekte de kararlı.
Bu aşamada bir hatırlatma yapalım. Benzer bir tecrübeyi
Dağlıca ve
Aktütün saldırılarında yaşamıştık. Normal şartlarda savaş sebebi sayılacak şekilde topraklarımıza saldırılmış ve çok sayıda şehit vermiştik. Ancak Türkiye o zaman da kamuoyundaki tepkiyi ustaca yumuşatıp stratejisini zamana yaydı. Önce tüm dünyaya haklılığımızı anlattı. O gün bugündür Irak'ın içinde
operasyon yapıyoruz ama dünyanın hiçbir yerinden 'Ne yapıyorsunuz' diyen yok. Çünkü herkes haklı gerekçelerle orada olduğumuzu biliyor.
Burada da yapılan aynı şey. Yoksa dünkü NATO toplantısı Ankara için formaliteden ibaretti. Türkiye, 4. madde kapsamında haklılığını kayda geçirdi, üye ülkelerin nabzını tuttu.
Başkentin havasına bakarak şunu söylemek mümkün.
Suriye ile savaşa filan girecek değiliz. Türkiye 'büyük oyunu' görüyor ve ona göre bir strateji geliştiriyor. Ama bunu zamana yayacak ve Esed'e ummadığı zamanda ummadığı şekilde faturayı kesecek. Yani artık Esed düşünmeli.