İstanbul Üniversitesi (İÜ) İstanbul
Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr.
Faruk Buyru, AA muhabirine yaptığı açıklamada, söz konusu hamilelik olduğunda bir çok yanlış inanışın da beraberinde geldiğini, bu yanlış inanışların odak noktasının da bebeğin cinsiyetinin ne olacağı konusunda olduğunu belirtti.
Geçmişten bugüne süregelen bu inanışların tüm tıbbi gerçeklere rağmen varlığını sürdürdüğünü dile getiren Prof. Dr. Buyru,
tatlı ya da tuzlu aşermenin bebeğin cinsiyetini belirlediğinden, çiğ ete dokunulduğunda düşük yapılmasına kadar yanlış olan birçok inanışın günümüzde varlığını hala koruduğunu ifade etti.
''Hatta öyle ki sağlıklı bir hamilelikte görülmesi
doğal olan
mide bulantısının bile bebeğin cinsiyetiyle bağlantısı olduğuna inanılıyor'' diyen Buyru, bu inanışlarla hareket eden anne adayları ve aileleri uyardı.
Buyru, bebeğin cinsiyetinin oluşumuyla ilgili tıbbi gerçeklerin olduğuna dikkati çekerek, ''Bilinen gerçek şudur ki, X kromozomu taşıyan spermler, yani yumurtayı dölleyecek olan sperm, kız çocuğuna sebep olacaksa daha dayanıklı. Rahim içerisine ya da tüpün içerisine bunlar daha fazla yaşayabiliyorlar. Y kromozomu taşıyacak olan spermler ise daha hızlı. Daha çabuk yumurtaya ulaşıp yumurtayı dölledikleri takdirde bebeğin cinsiyeti erkek olacaktır.
Yumurtlamaya çok yakın dönemde cinsel ilişki olduğu takdirde bebeğin erkek olma ihtimali daha fazla ya da bir gün önce ilişki olup içeride kalan spermlerin yumurtayı döllemesi durumunda kız çocuk olma ihtimali daha fazladır'' şeklinde konuştu.
-''Çiğ ete dokununca düşük olur' inanışı yanlış''-
Prof. Dr. Buyru, ''ciltteki
renk değişiklikleri, bebeğin cinsiyeti hakkında ipucu verir'' şeklindeki bilginin doğru olmadığını ifade ederek, ''Bazı anne adaylarının yüzünde birtakım renk değişiklikleri olabilir. Gebelik hormonunun etkileri ile ciltte renk değişikliği, pigmentasyon artışı meydana gelir. Bu lezyonlar güneşe hassastır. Gebelik maskesi de denen bu görünümün bebeğin cinsiyeti ile herhangi bir ilgisi yoktur'' dedi.
''Tatlı yersen erkek olur, ya da gebe kaldıktan sonra canın ekşi çekerse cinsiyeti kız olacak, mide bulantısı bebeğin cinsiyetiyle ilişkilidir, Karın sivriyse ya da yassıysa bu bebeğin cinsiyetini belirler'' şekilde yaklaşımların da bilimsel olarak hiçbir dayanağının bulunmadığını anlatan Prof. Dr. Buyru, sağlıklı bir
gebelikte mide bulanmasının genellikle beklenilen bir durum olduğunu söyledi.
Buyru, karın şeklinin gebelik haftasına, hamile kadının
vücut şekline göre değiştiğini dile getirerek, bunun bebeğin cinsiyeti ile herhangi bir ilişkisinin olmadığını kaydetti.
Hamile kadının vücudundaki değişimlerin bebeğin cinsiyetini belirlediğini anlatan Buyru, ''Vücuttaki değişimler ana hatları ile her gebede olabilir. Bazen kişisel özelliklerden etkilenebilir ancak bebeğin cinsiyeti ile bir ilgisi yoktur'' şeklinde konuştu.
Buyru, ''Çiğ ete dokununca düşük olur, bulantılar ve mide yanmaları bebeğin saçının çıkması ile ilişkilidir, sekizinci ayda doğan bebek yaşamaz'' gibi inanışların da yanlış olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi:
''Çiğ ete dokunmak ve ellemek hiçbir şekilde riskli değildir. Çok nadir durumlar dışında düşüklerin
fiziksel aktivite ile ilişkisi yoktur. Gerinince veya yükseğe uzanınca bebeğin eşinini yerinden ayrılacağı, düşük olacağı da yanlış bir inanıştır. Mide şikayetleri hemen her gebede görülür. Bebeğin saçının az veya çok olması ile ilişkili değildir. Erken dönemdeki bulantılar da, ileri dönemde görülen mide yanmaları da bebeğin saçı ile ilişkili değildir.
Normal koşullarda bebek ne kadar geç doğarsa yaşama şansı o kadar fazladır. Bu nedenle sekizinci ayda doğan bebeğin yaşama şansı yedinci ayda doğana göre daha fazladır.''