Maliki karardan önce Davutoğlu'na gönderdiği mesajda krizi çözmek ve reform yapmak istediğini açıkladı. Ankara'dan olumlu cevap alan Maliki kısa süre sonra tavır değiştirdi. Davanın bir ay ertelenmesi konusunda anlaşma sağlanmak üzereyken İran'ın baskısıyla idam kararı çıkartıldı.
Irak'ta merkezi otorite kurma çabalarının Şii Maliki
diktatörlüğüne dönüştüğü Irak'ta, sürecin
kurbanlarından biri olan Cumhurbaşkanı Yardımcısı
Sünni Tarık el-
Haşimi, hakkındaki
terör suçlamaları nedeniyle Irak'tan ayrılıp
Türkiye'ye sığınmıştı. Maliki'nın özel
yetki kullanarak kurduğu
mahkemede Haşimi idam cezasına çarptırıldı. Haşimi'nin anlattıklarından, kararın aslında bölgesel güç savaşının bir sonucu olduğu anlaşılıyor.
Hakkınızda bir idam kararı var? Bu ne anlama geliyor? Ne hissediyorsunuz?
Hakkımdaki idam kararı adaletizce alınmış bir karardır. Hukuka aykırı bir karardır. Bir kere Irak anayasasına göre söz konusu mahkeme benim için hüküm vermeye yetkili değil. Bu özel bir mahkeme.
Anayasanın 95. maddesine göre özel mahkemeler kurmak
yasak. Dahası yine anayasanın 93. maddesine göre
dokunulmazlık hakkım var. Bu da Maliki yönetiminin ikinci anayasa ihlalidir. 93. madde diyor ki meclisteki tüm makamlar koruma altındadır. Haklarındaki herhangi bir
dava federal mahkemede görülür, özel mahkemede değil. Avukatlarım aracılığıyla mücadelemi vereceğim. Uluslar arası alanda da hakkımı arayacağım. BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon'a, BM İnsan Hakları Konseyi'ne ve
Avrupa Parlamentosu'na başvurumu yaptım. Ekim'de bir toplantı yapılacak ve benim davam görüşülecek.
Mahkeme kararı açıklandıktan sonra Ahmet Davutoğlu ile bir görüşme gerçekleştirdiniz. Neydi görüşmenin içeriği?
Doğrusu o görüşme karardan önce planlanmış bir görüşmeydi. Bu nedenle geniş bir yelpazede Türkiye-Irak ilişkilerini ve diğer önemli konuları görüştük.
Ama kararı biliyordunuz, bunu konuşmadınız mı?
Konuştuk
evet ama Türkiye ile birlikte,
Nuri el-Maliki tarafından "yaratılan" diplomatik problemlerin üstesinden nasıl gelebileceğimizi tartıştık.
Somut bir talepte bulundunuz mu peki?
Yasal haklarım ve imkanlarım dışında bir mücadele seçeneğim yok. Maliki beni tüm
danışman ve yardımcılardan mahrum bıraktı. Yani bir ekibim yok. Ne zaman bir danışma hizmeti talep ettiğimde kardeşim Davutoğlu yardımı esirgemedi.
Bundan sonra ne olacak?
Ben hala iyimserim. Ben masumum. Hem ben hem de korumam. Gerçek suçlu ve
terörist Nuri el-Maliki'dir.
Korumanız da Türkiye'de mi?
Bazı korumalarım burda bazıları Irak'ta. Çoğu tutuklandı zaten. Bir kısmı da Irak'ı terketti. Irak'ın sadece bir seçeneği var. Gerçek bir
demokrasi inşa etmek. Maliki 2006'dan beridir otokratik bir
sistem oturtmaya çalışıyor ama Irak
halkı bunu kabul etmiyor. Benim ödediğim bunca bedelin ardından bir gün onun yıkılacağını düşünüyorum. Çünkü Irak felakete sürükleniyor. Maliki hükmeti başarısızlık hükümeti oldu. Düşünün sadece 4 yılda 500 milyar dolar bütçeye aktarıldı ancak bir elektrik sorunu dahi çözülemedi. Günün sonunda tüm bu eksikler Irak halkı tarafından kabul edilmeyecektir.
İdam kararı verilmesiyle birlikte bugünden itibaren Maliki Irak'ta daha büyük bir savaş başlattı diyebilir miyiz?
Evet. Bu Maliki'nin en büyük hatası. Geçmişte de söyledim Maliki'nin tekrar tekrar yaptığı hatalar ve kriz yaratmadaki başarısı yüzünden Irak kritik bir eşiğe geldi. Maliki'nin "sekteryan" tutumu, daima Sünni toplumu tehdit eden
politikası yüzünden şimdi Irak'ta toplumsal
iskelet kırılgan hale geldi. Bu, Maliki hükümetinin kötü politikasının en tehlikeli sonucudur.
Peki Irak'ta yaşanan bu savaş kimin savaşı? Sadece siz ve Maliki arasında değil şüphesiz...
Maliki'nin herkesle yürüttüğü bir savaş. Diktatör olmak istiyor. Tüm gücü elinde toplamak istiyor. 6 yıllık bir iktidarın ardından tüm güvenlik birimlerini kendisine bağladı. Tüm bakanlıkları kendisine bağladı. İçişleri, istihbarat,
savunma vs.
Bağdat Belediye Başkanı
istifa etti, Maliki hemen belediye yönetimine
aday oldu!
Müttefiki kim? Tek başına nasıl bu kadar güçlenebilir ki? İran ve ABD'nin birlikte hareket ettikleri tek konu Maliki'yi desteklemek...
Evet size katılıyorum. Irak işgali döneminden itibaren bu
ülkelerin Irak politikalarında yaptıkları hatalar Maliki felaketini doğurdu. İki ülke de Maliki'yi destekliyor. Ve artık Irak'ta bir demokrasiden söz edemiyoruz. Çünkü Maliki şuan hem güvenliği hem medyayı hem hukuk sistemini hem de istihbaratı elinde bulunduruyor. 4 ana unsur bir kişinin elinde. Bu gücü en çok ABD sayesinde edindi. Oysa Türkiye geçmişten bu yana hep tarafsız davrandı.
Bugün de tarafsız mı Türkiye?
Şüphesiz Maliki hükümetinden duyulan bir hoşnutsuzluk var. Ama Türkiye Maliki karşıtıdır diyemeyiz. Dahası
mahkeme kararından önce Irak
Meclis Başkanı Nuceyfi, Maliki'den Sayın Davutoğlu'na çok positif bir mesaj ileterek, kendilerinin son derece açık görüşlü olduklarını, reform yapmak istediklerini ifade etmişti. Türkiye de buna olumlu
yanıt vererek süreci destekleyeceğini belirtmişti. Ancak sorunun kendileriyle olmadığı,
Başbakan Erdoğan'ın Maliki ile bir probleminin olmadığı, sorunun Irak içerisinde olduğu ve çözülmesi için destek verilebileceği belirtilmişti. Bu Türkiye'nin sergilediği çok asil bir tutum oldu. "Haşimi davasını iptal edin, biz de size destek verelim" gibi bir şart dahi koşmadı Türkiye. Tüm Iraklılara eşit yaklaştığını beyan etti.
Sürecin sonunda herkes Maliki'den pozitif bir adım bekledi. Fakat Maliki farklı davrandı gördüğünüz gibi. Hepimiz şaşırdık. Ben bile şaşırdım. Çünkü iki gün öncesinde mahkemenin bir ay sonrasına ertelenmesi konusunda dahi anlaşmaya varmak üzereydik. Mahkeme kararından önce oluşan olumlu politik hava kararın açıklanmasıyla darmadağın oldu.
Eğer beklenmeyen, ani bir tutum değişikliğiyse nedeni nedir?
Bilemiyorum. Fakat zararı o görecek.
Suriye'de Esed karşıtlığını en güçlü yürüten, bu konuda kendisine bölgesel bir misyon yüklendiği belirtilen ve bu nedenle İran'la perde arkasında karşı karşıya gelen Türkiye, İran ile, Irak üzerinden de karşı karşıya gelmiş olabilir mi? Yani süreci İran mı baltaladı?
Korkulardan biri bu.
İran müdahil oldu. Bana karşı bu kararın verilmesini dayattı. Hatta Maliki'yi bile kritik bir konuma sürükleme pahasına yaptı. Çünkü anladı ki Maliki Türkiye ile istişare ederek sorunu çözme yoluna gidiyor. Bu benim duyduklarım. Olabilir, bilmiyorum...
İran geçmişten bu yana Irak üzerinde etkili olmak için zeki bir politika yürütüyor ve bunu başarıyor. ABD raporlarına göre Irak'ta silahlı birlikleri var İran'ın. Fakat aslında Iraklı Şiiler ulusal bir bilince sahip. Onlar da İran'ın, içişlerine müdahil olmasına karşı. Geçmişte onlar Sünnilerden daha fazla savaştı İran'la.
Ordu Şii askerlerden oluşurdu ama İran'la savaştılar. Irak halkı, sanıldığının aksine, milli bilince sahip bir halktır. Hiçbir zaman Irak'ı İran'ın cebinde görmüyorlar.
Şii ittifakı yoksa o halde bir Arap-Fars savaşı mı var?
Savaş Irak'la İran arasında, Araplarla İran arasında değil.
Kimileri, Irak'taki krizin Barzani ile Maliki arasındaki güç ve kaynak paylamından kaynaklandığını, sizin ise bu kavgada bir kurban olduğunuzu öne sürüyor...
Petrol ve gaz konusundan ziyade sorun anayasadaki boşluklardır. Anayasa sorunu çözüldüğünde kriz de çözülür. Merkezi hükümet yasaların öngördüğü petrol yüzdesini
Kuzey Irak yönetimine verme konusunda sorun çıkartıyor.
Kuzey Irak yönetimi mahkeme kararının bir "acı mezhep savaşlarına yol açabileceğini" de açıkladı. Sizce de öyle mi?
Kesinlikle. Maliki kararın ardından yaşanacak her türlü olumsuz gelişmeden sorumludur. Barzani kendisi söyledi, bu karar hiçbir şeye fayda getirmeyecek diye. Maliki Irak'ta "sekteryan" bir
İsrail yaratıyor.
Ya Talabani? Ona kızgın mısınız? Önceki demecinizde beni halk cumhurbakanı yardımcısı yaptı, cumhurbaşkanı da yapacak dediniz?
2006'da ben cumhurbaşkanı seçilmiştim, Talabani değil. O dönem Sünni birinin ya Parlamento
Sözcüsü ya da Cumhurbaşkanı olması gerekiyordu. Ben dönemin Sünni lideriydim. Ve sözcülük için aday gösterildim. Ardından Şii Araplar sözcü olmamı redderek Cumhurbaşkanı olmamı istediler. Ben de tamam dedim. Ertesi gün Talabani aradı. Bir
kahve içme teklifinde bulundu. Buluştuğumuzda bana şunu söyledi: "Sayın Haşimi, cumhurbaşkanı sensin biliyorum, ama ben cumhurbaşkanı olmak istiyorum, ne dersin? Hala gençsin, sağlığın yerinde, benim bir ayağım çukurda. Bırak da ben başkan olayım." Ben de dedim ki "Bana 24 saat süre ver partimle görüşeyim." Görüştüm ve onay aldım. Ardından Talabani Cumhurbaşkanı oldu. Ancak sadece bir dönem için anlaşmıştık. 2010'da süre doldu. Dolduğunda ikinci bir kişiyi aday göstermemesi beni kızdıran şey oldu. Başkanlık benim hakkımdı.
Gelelim elinizdeki "gizli Maliki dosyaları"na. Artık açıklayacak mısınız?
Şimdi o dosyaları toparlıyorum. Çünkü Maliki'nin sabıkası çok kabarık. Örneğin 80'lerde Beyrut'taki ABD elçiliğine saldırı,
Kuveyt Emiri'nin konvoyuna saldırı, İran-
Irak savaşı sırasında Bağdat'ta patlayan çok sayıda
bomba.
Saddam devrildikten sonra Kuzey Irak'taki bir
Kürt liderine şu istekte bulundu: "Gel güçlerimizi birleştirip bütün Baasçıları öldürelim" Fakat Kürt lider "sen ciddi misin?" cevabı vererek reddetti. Maliki ardından Dava Partisi'ne dahil olup yüzlerce üst düzey Iraklının
ölüm emrini verdi.
ABD Maliki'yi kullanarak merkezi bir hükümet kurulmasını isterken aslında Irak'ta başının rahat olmasını istemek gibi masum bir amaç mı güdüyor? Yoksa daha derin çıkarları mı var?
Obama Irak sorununu dondurmuş durumda. ABD
başkanlık seçimlerini etkileyecek hiçbir adım atmak istemiyor.
Fakat 2 yıl önce de mi böyle mi düşünüyordu?
İki yıl önce
Amerikan halkına verdiği çekilme sözünü yerine getirmeye çalıyordu. Şimdi halkına "dediğimi yaptım" rahatlığı içinde. Evet çekildin ama ardında
enkaz bıraktın. Seçimden sonra ABD'nin tutumunun değişeceğini umuyorum.