Hilmi Özkök'ün verdiği ifadeye dikkati çeken Toros, Özkök'ün
sanıklarla göz göze gelmediğini vurguladı.. İşte o yazı
***
Göz göze gelmediler
Dün Silivri'deydim. Tarihî
duruşmaya
tanıklık etmek için.
"Tarihî" kelimesini yerli yersiz kullanmamaya özen gösteririm.
Silivri'deki son iki gün, çok konuşulacak, yıllar sonra bile hatırlanacak önemdeydi. O açıdan tarihîdir.
Zira Türkiye'nin en kritik döneminde, 2002-2006 yıllarında
Genelkurmay Başkanlığı yapan
emekli Orgeneral Hilmi Özkök,
Ergenekon davasında tanık olarak dinlendi.
Önce dünkü salonu biraz anlatayım, sonra herkesin merak ettiği yüzleşmeyi ve
Hilmi Paşa'nın canını en çok sıkan konuyu paylaşacağım.
Küçük bir
spor salonu büyüklüğündeki duruşma salonunda, 150'den çok izleyici, 50'nin üzerinde gazeteci vardı. Orta alanda 150-200 sanığın oturabileceği bölümde fazla sanık yoktu, 30-40 kadar belki...
Başbuğ'un takibi önemli
İlker Başbuğ, ön sırada Hurşit
Tolon ve Hasan Iğsız'la yan yana oturuyordu. Hemen arkalarında meşhur Kuvvacı Fikri
Karadağ, arkasında
Muzaffer Aslan, sonra Kemal Kerinçsiz.
Doğu Perinçek en ön sırada ortada,
Tuncay Özkan ve Mustafa
Balbay ortalarda yan yana,
Dursun Çiçek arkalarda bir yerde oturuyordu. Avukat tribünündeki kızı İrem Çiçek'e yakın konuşlanmıştı. Mehmet
Haberal ile
Veli Küçük gelmemişti.
Duruşma salonunda öyle bir istibdat hali yok. Sanıklar,
avukatlar ve gazeteciler dokunacak mesafede rahatlıkla görüşüyor, konuşuyor.
4 yılı geride bırakan yargılama, sanıkları ve avukatları bıktırmış. Mahkemeye çok öfkeliler. En ufak bir anlaşmazlıkta sesler yükseliyor, bağırış çığırış başlıyor. Tahammül sıfır.
Özkök'ün canını sıkan konu
Gelelim, Hilmi Özkök'e... Canını en çok sıkan konu, 2002 yılına kadar komutanının (
Hüseyin Kıvrıkoğlu) ve tüm Silahlı Kuvvetler'in gözünde tertemiz, parlak bir askerken...
Genelkurmay Başkanı olmasıyla birlikte hakkında müthiş bir yıpratma kampanyası başlatılması.
Bursa Işıklar mezunu olduğu halde Kuleli'den cuma namazına gittiği, Nurcu olduğu, 18 yıl yurtdışı görev yaptığı için stratejik meselelerde yetersiz olduğu, sağlığının yerinde olmadığı, GATA'ya hiç gitmediği gibi yalan yanlış haberler yapılmış. Bunları anlattı, söz konusu gazetecileri isim isim verdi:
Mustafa Balbay, Fatih Çekirge, Murat Yetkin.
Astlarıyla arasındaki görüş ayrılıkları onu çok uğraştırmış. Hükümete bağlı bir asker olması eleştirilmiş, belli bir kadro tarafından dışlanmış. İftiralara maruz kalması da bundan.
Açıkça böyle ifade etmedi ama ordu içinde birileri ile gazetecilerin kendisine
kumpas kurduğunu örneklerle ortaya koydu.
Peki onlarla yüzleşti mi?
İşte en çok merak edilen de buydu.
Hâkim heyetinin hemen önündeki bir sandalyede oturarak ifade verdi. Yönü mahkeme başkanına dönüktü ve hep ona bakarak konuştu. Avukatların sorularına
cevap verirken bile dönüp o tarafa bakmadı. Sanıklar söz aldığında bu tutumunu sürdürdü.
Mesai arkadaşlarıyla, emekli komutanlarla yüzleşmedi. Göz göze gelmedi. İfadesi bitince doğruca kalktı, ön tarafta hâkimlerin kullandığı kapıdan çıkıp gitti.
Ve ifadeleri duruşmaların seyrini değiştirdi.
Şimdi...
Balyoz davasında da dinlenmesi bekleniyor. Mahkeme, kendi ifadesiyle "rutinin dışına çıkılan semineri" bir de ondan dinlemek isteyecektir.