Ayışığı ve Yakamoz gibi
darbe planlarının, planlandığı şekilde işlemesini engellemeye çalıştığını da sözlerine ekledi.
'
Ergenekon'' davasında
tanık olarak dinlenilen eski
Genelkurmay Başkanı
emekli Orgeneral Hilmi Özkök, ''(Yakamoz ve Ayışığı planlarındaki ifadeler) Bunların bir asker elinden çıktığını bana gösterdi'' dedi.
İstanbul 13. Ağır
Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada tanık olarak dinlenilen Özkök,
tutuklu yargılanan emekli Orgeneral
İlker Başbuğ'un avukatı İlkay Sezer'in sorusu üzerine, ''İlker Başbuğ'un, Genelkurmay 2. Başkanı ve 1.
Ordu Komutanı olmasını ben istedim'' dedi.
Özkök, Genelkurmay Başkanlığı'ndaki internet siteleriyle ilgili soru üzerine de,
1998 yılında Genelkurmay 2. Başkanı iken internet sitelerinin açılmasının kendi yetkisinde olduğunu belirterek, ''İçeriğinde suç teşkil edecek bir şey varsa, ben böyle bir emir vermedim'' diye konuştu.
Kuvvet komutanları ile
Genelkurmay Başkanının konumlarının farklı olduğunu, Genelkurmay Başkanının yapılan her şeyin politik, uluslararası ve diğer etkilerini hesaplamak zorunda olduğunu anlatan Özkök, zaman zaman
kuvvet komutanlarının belirli konularda ısrarcı olmasından sıkıntı duyduğunu kaydetti.
Savcı Pekgüzel'in
''Kahvaltıda sizi sıkıştırdılar mı?'' sorusu üzerine Özkök, ''Zaman zaman sıkıştırmalar oluyordu. Normaldir. Ben sıkılsam da, dinlerdim.'' diye konuştu.
'Ayışığı'' ve 'Yakamoz' başlıklı slaytlar gösterilerek, bu slaytlarda geçen '
Yetim', 'Gemiaslanı' ifadelerinin ne anlama geldiğinin sorulması üzerine Özkök, bu slaytları incelediğinde ve üzerinde düşünüldüğünde pek çok şeyin anlamdırılacağını,
örneğin 'Penguen' ifadesinden deniz kuvvetlerinin, 'Abide'den Yaşar Büyükanıt'ın kastedildiğini düşündüğünü kaydetti.
'Ayışığı' ve 'Yakamoz' konusunun daha sonra yatıştığını belirten Özkök, ''Bu işlerin buradaki gibi cereyan etmesini engelledim mi engellemedim mi bilmiyorum
ama komutanın görevi bir şeyin olmasını engellemektir, bunu yapmaya çalıştım.'' dedi.
Bazı kişilerin emekli olduğunu söylediği hatırlatarak, bunların kimler olduğunun sorulması üzerine Özkök,
Aytaç Yalman ve Şener Eruygur'un emekliye ayrıldıkları ifade etti.
Savcı Pekgüzel'in ''Şener Eruygur'a böyle bir çalışma yapıp, yapmadığını sordunuz mu?'' şeklindeki soru üzerine Özkök, Eruygur'a sorduğunu, böyle bir çalışmasının olmadığını söylediğini kaydetti.
''Ayışığı'' ve ''Yakamoz'' belgelerinin kedisine nasıl ulaştırıldığı sorulan Özkök, CD olarak geldiğini, çok sayıda benzer şeyin gönderildiği anlatarak, ''O zamanlar bunların bu kadar önemli olduğunu düşünmedik.'' dedi.
Savcı Pekgüzel'in 1998 yılında Genelkurmay 2. Başkanı olduğu dönemde internet siteleri kurulup kurulmadığını sorması üzerine
Özkök, böyle internet siteleri olduğunu ancak suç teşkil edecek yönde yayın yapmadıklarını, yasal olarak kurulan siteler olduklarını söyledi.
'Psikolojik
Harekat Daire Başkanlığı'nın isminin neden 'Bilgi Destek Daire Başkanlığı' olarak değiştirildiğinin sorulması üzerine de Özkök, Psikolojik Harekat'ın sanki halkı yönlendirmek amaçlıymış gibi yanlış anlaşıldığını ve kamuoyunda çok yıpratıldığını, bu nedenle ismin değiştirildiğini kaydetti.
Dursun Çiçek'in ifadesinde, bu sitelerde bilgilendirme amaçlı, beyaz
propaganda yapıldığını söylediğinin hatırlatılması üzerine Özkök, ''Beyaz propaganda mıdır bilmiyorum ama katılıyorum.'' dedi.
Savcı Pekgüzel'in Özden Örnek'in günlüklerinde yer alan 10
Ekim 2004 tarihli Yaşar Büyükanıt'ın zehirlenmesinin düşünüldüğünün yazılı olduğunu belirterek, bu konudaki bilgisi sorulan Özkök, şunları söyledi:
''Zehirlenme bir efsanedir. Benimle ilgili de söylendi. Sefer tasıyla yemek getirmemin sağlık nedeniyle olduğunu defalarca söyledim. Birlikleri geziyorum, oralarda yemek yiyorum beni karargahta mı zehirleyecekler? Bu Ayışığı, Yakamoz'da etkisiz hale getirmekten, pasifize etmekten bahsedildiği için böyle bir şey hayal etmiş olmalılar.''
İfadesi boyunca rahat tavrı gözlerden kaçmayan Özkök'ün sorulara kısa ve net
cevap verdiği gözlendi. Savcı
Mehmet Ali Pekgüzel, "
Cumhuriyet gazetesinde 'Genç subaylar rahatsız' şeklinde bir
manşet vardı. Size böyle bir bilgi geldi mi?" diye sordu.
Özkök bu soruyu "Olay, basına yanlış intikal etti. Benim başbakanla yaptığım görüşme söz konusu manşet haberde 'Özkök
Başbakan'la görüşüp '
genç subaylar rahatsız' demiş.' gibi yansıtıldı. Ben Başbakan'a genel bir rahatsızlıktan bahsettim. Haberin çağrıştırdığı fikir beni çok rahatsız etti." diye cevapladı.
Özkök'e soru yönelten
Balbay, "Sizin beni ikaz edip de benim istediğinizi yapmadığım haber oldu mu?" dedi. "Oldu tabi." karşılığını veren Özkök şöyle devam etti: Bir haberinizde benim bir milletvekili ile görüşüp Başbakan'a haber gönderdiğimi söylediniz. Ben Başbakan ile
direk görüşüyorum. Niye biriyle haber göndereyim. Size bunu söyledim. Ancak siz günler sonra köşenizde bunu küçücük yazdınız."
Savcı Pekgüzel, sanıklardan Hurşit Tolon'un bir ses kaydında 'Çetin'i severim ama Ankara'ya gitmesini istemem' dediğini belirterek, Çetin Doğan'ın Genelkurmay Başkanı olması ihtimali olup olmadığını sorduğu Özkök, buna tanık olarak değil de bilirkişi olarak cevap verebileceğini, Çetin Doğan'ın o günkü mevcut şartlarda mümkün olmadığını söyledi.
Savcı Pekgüzel,
Mustafa Balbay tarafından yapılan 'Genç subaylar rahatsız' şeklindeki haberden sonra Türk Silahlı Kuvvetlerinde bir
çatlak olup olmadığını sordu. Özkök,
"Hayır. Bu konu basına yanlış yansıdı. Benim Başbakan ile görüştüğüm ve 'Genç subaylar rahatsız' dediğim yazıldı. O görüşmede bizden başka kimse yoktu. Dolayısıyla görüştüğümüz konuyu bilecek kimse de yoktu. Daha sonra ben bir açıklama yaptım. Genç subayların rahatsız olduğunu söylemedim demiyorum. Yalnız genç subayların değil hepimizin rahatsız olduğunu söyledim. Türk Silahlı Kuvvetlerinde fikir ayrılıkları her zaman olur ama sonunda komutanın emrini uygularlar. Bu haberden sonra bir çatlak filan olmadı." ifadesini kullandı.
Mustafa Babay'ı birinci
sınıf bir gazeteci olarak gördüğünü ve düşüncelerinin de hala aynı olduğunu belirten Özkök, ancak Balbay tarafından kendisi hakkında yazılan bazı yazılar nedeniyle rahatsız olduğunu dile getirdi. Başkan Özese'nin "Genç Subaylar rahatsız başlıklı yazı bunlardan biri miydi?" sorusu üzerine Özkök, "O beni hakikaten çok müşkül durumda bırakacak bir yazıydı. Çağrıştırdığı ifadeden rahatsız olduğum için de basın
basın toplantısı düzenledim." dedi. Pek çok haber yaptığını, bazılarıyla Özkök'ü üzdüğünü, zaman zaman haberlerinin doğrulandığını belirten Özkök, "Düzeltilmesini isteyip de düzeltilmeyen bir haber oldu mu?" diye sordu. Özkök de düzeltilmesini istediği bir haberin daha sonra gazetenin küçücük bir köşesinde düzeltildiğini anlattı.
(CİHAN)