Hukukun üstünlüğü ise Adalettir

Araştırmacı Yazar Mehmet Ünal, “Üstünlerin Hukuku” Zulüm, Hukukun Üstünlüğü ise Adalet’tir konulu bir yazı kaleme aldı...

Hukukun üstünlüğü ise Adalettir

“Üstünlerin Hukuku” Zulüm, Hukukun Üstünlüğü ise Adalet’tir Zulüm, yapısı gereği karanlıkları ifade eder. Bu karanlıklar, inkâr, şirk, isyan, yalan gibi şeyler olduğu kadar; haksızlık, işkence ve hakka tecavüz de olabilir. Bunların her biri karanlık gibidir. Hakkı sahibine teslim etmemek adaletin yerini bulmaması sonucunu doğurur. Bu ise açıkça bir zulümdür. Zulüm, hakkı yerli yerine koymamak, yer ve zaman, nitelik ve nicelik olarak yanlışlık yapmak ve sapkınlığa düşmek, az veya çok tecâvüzde bulunmaktır. Bunu yapan kişi ise zalimlik yapmış olur. Bu gerçeği Kur’an-ı Kerim bize şöyle haber verir: “…ve kendisine ulaşan doğruyu yalanlayandan daha zalim kim olabilir? Kâfirler için Cehennem’de yer mi yok?”(39/32) Kendisine gelmiş olan gerçeği yalan sayandan ve görmezden gelenden daha zalim kim vardır? Zaten insanlık tarihi boyunca zulüm yapan zalimler de hep hakkı, hakikati inkâr edip görmezden gelmişlerdir. Hatta bunda öyle haddi aşarak ileri gitmişlerdir ki; kendilerini, yalanladıkları hakikat yerine bile koyanlar olmuştur. Bunun sonucunda ise dikta düzenleri ortaya çıkmış ve diktatörler, zulüm üzerine kurulu bu düzenlerinin devamı adına her türlü şenaati, zulmü irtikâp etmişlerdir. Dünya’nın muhtelif yerlerinde bu tür zalimler hala daha zulümlerine devam etmektedirler. Bir an için, çeşitli zulümlerle mağdur yaşayarak evrensel hakları ayaklar altına alınan, inleyen insanların yerine kendimizi koyarak düşünelim. Elimizi vicdanımıza koyalım klasik tabiriyle. Biz de bir empati yapalım. Zülüm yapan zalimlerle alakalı acaba içimizde, en hafif yönüyle, adaletin yerini bulması dışında bir duygu hissedecek miyiz? Bir an önce cezalarını çekmelerini, hakkın yerini bulmasını ve hak sahibinin hakkının iade edilmesini istemeyecek miyiz? Ya giden onca canlar, akan kanlar, kaybolan insanlar, yıkılan hanümanlar, sönen ocaklar… Bunların hesabı ne olacak, bunları kim iade edecek? İşte bu manada Allah-u Teâlâ, yukarıdaki ayette, bu cürümleri işleyenlerin yerinin de ancak Cehennem olacağını buyurarak zulüm görenlerin bir nebze de olsa yüreklerine su serpiyor. Söylendiğine göre Bermekilerin ileri gelenlerinden biri oğlu ile birlikte zindana atılınca oğul babaya; "Babacığım, onca saltanattan sonra zincire vurulduk, zindana atıldık" der. Babası oğluna "Yavrum, mazlumun bedduası geceleri yürüdü, biz farkında olmadık ama Allah'ın gözünden kaçmadı" der. Zulüm ve “üstünlerin hukuku” ile saltanat sürmeye çalışanların dikkatine sunulur. 28 Şubat post modern darbesinden suçlu bulunarak tutuklanan malum General’in dediği “bunlar da mı başımıza gelecekti” feryadına ne kadar da benziyor değil mi? Evet, zalimin zulmü varsa mazlumun da Allah’ı vardır diye boşuna söylememişler. Zalimler asla kurtuluşa eremezler Gerçekte insan en büyük zulmü kendisine yapar ve hakikatin üstünü örttüğüne inanırken, kendisini karanlıklar içerisinde bırakır. Bu karanlıklardan çıkabilmek için de, nefsinin peşinden giderek, türlü yollara sapar. Aslında bir çare aramaktadır ama gururundan dolayı hakikati kabullenemediği için, çare diye tutunduğu her bir dal elinde kalır ve insanı daha fazla zulme, karanlığa sürükler. Çünkü artık böyle bir kimsenin ilahı, nefsi olmuştur. O nefsini ilah edinmiş ve onun emirleri doğrultusunda hareket etmektedir. Kendi kendisini, yani nefsini ilah edinenden daha zalim kim olabilir ki? İşte böyle insanlar, nefslerinin ve sadece menfaatlerinin peşlerinden gittikleri için onların gerçekleşmesi uğruna her türlü zalimane yola başvururlar. Artık onların en büyük düşmanları da hak, hakikat ve hakkın yanında olanlar olmuştur. Kur’an-ı Kerim bize, böyle zalimlerin asla kurtuluşa eremeyeceklerini haber verir: Şurası bir gerçek ki, zalimler asla felâh bulmaz, muratlarına ermezler. (6/21) Gerçekten de zalimlerin sonları, daha ölmeden önce bile, çok acı olmuştur. Çok güncel olması yönüyle işte, günümüz medyasında “Arap baharı” olarak adlandırılan halk hareketleri ve yıllarca kendi halkına zulmetmiş olan zalimlerin teker teker yıkılışları, acı ve ibret dolu sonları. Uzak ve yakın Arap ülkeleri komşularımızda pişenin bize de düşmeyeceği garantisi acaba kimin elinde vardır. Çünkü komşuda pişen, ya kokusuyla ya da kendisiyle illaki komşusuna da düşer. Düşmemesi için ise adaletten kıl payı kadar dahi ayrılmamak gerekir. Ve yine, yaptıkları darbelerle kendi hukuklarını zalimce uygulayanların hayatlarının belki de son günlerini dört duvar arasında geçiriyor olmaları. Umarım bundan sonra aklında zulüm yapmak olanlar varsa onlara da ibret olur zalimlerin acı sonları. Hususiyetle, gerek 12 Eylül Darbesi’nin gerekse 28 Şubat Post modern Darbesi’nin zalim faillerinin yaptıkları zulümleri yargılayanlar başta olmak üzere, adalet veya hakkın yerini bulması hususunda çok dikkatli ve her zaman haktan yana tavır alan her kim olursa olsun, hepsine de bir teselli olması açısından, Allah’ın şu ayetlerini hatırlatıyorum: “Sakın ola ki yılmayın ve tasalanmayın; eğer gerçekten inanıyorsanız, her zaman için üstün olan sizsiniz.” (Al-i İmran/139) Yani, vicdanınızda haklı olduğunuza inanıyorsanız, inandığınız bu hak bir gün sizi haklı çıkaracak ve tutup kaldıracaktır. Bu haktan dolayı şu an üstün olan siz olduğunuz gibi, bundan sonra da hakkın yanında ve onun savunucusu olduğunuz müddetçe, mutlaka siz üstün olacaksınız. Mehmet Ünal Araştırmacı Yazar [email protected]
<< Önceki Haber Hukukun üstünlüğü ise Adalettir Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER