"Savcıya 'iyi çocuklar' dediğim suçladım diye sosyal medyada eleştiriler var. Olay kamu düzenini ilgilendirdiği için gerçeği anlatmak,
savcıya bildirmek için gidip 4 sayfalık ifade verdim. O çocuklardan şikayetçi değilim. Onların dağlardan inmesi, Kürt sorununun çözümü Türk toplumunun ortak dileği."
PKK'lıların kaçırıp 2 gün sonra serbest bıraktığı
CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin
Aygün, HABERTÜRK TV'ye konuştu.
Hüseyin Aygün "PKK sizi neden kaçırdı?" sorusuna şu yanıtı verdi:
Bu uzun bir dönem. PKK,
Kürdistan olarak tanıdıkları coğrafyada Dersim'de kendileri dışındaki bütün siyasi akımları, kültürel renkleri, kendi ideolojilerine ve düşündükeleri toplum modeline tehdit olarak görüyorlar. Önceki seçimlerde bürolarımız taşlandı. Bizim olgunluğumuz sayesinde CHP tabanı ile BDP'liler arasında bir gerginlik yaşanmadı. O günden beri alttan alta bir gerginlik sürüyor. Kaçırıldığım gün
örgüte yakın olan bazı internet sitelerinde benim kirli planların uygulayacısı olduğum, özel savaşı yürüttüğüm falan dendi. Dolayısıyla tekçi bir
algı var. Benim gibi Kürtler'in özgürlüğünü savunan, halkların kardeşliğinden yana dilimden bile rahatsızlar. Başıma gelen olay benim hiçbir güvencemin olmadığını ortaya koydu. Toplumun, demokratik
baskı gruplarının AB'nin ABD'nin, BM'nin tepkileri olmasaydı emin olun 30-40 günlük süreç yaşanabilirdi.
İşte Hüseyin Aygün'ün konuşmasından bazı başlıklarlar...
BOMBAYI KUCAKLARINDAN ATTILAR
Benimle planlanan görüşme yapılamadı. Yoğun tepkiler, kayıp yakınlarının tepkileri ve girişimleri, kamuoyu, alevi tabanı, sol ve sosyalist çevreler tepkileri sonuç verdi. Ben örgütün bu tepkilerden etkilendiğini ve Kandil'den yapılan bir değerlendirmeyle ellerinde saatli bombanın patlamak üzere olduğunu düşünüp kucaklarından attıklarını düşünüyorum.
KANDİL'E GÖTÜRMEKTEN VAZGEÇTİLER
Kandil'e götürülüp götürülemeyeceğimi bilmiyordum. Görüştürülmem gereken kişilerle görüştürülmeden, oraya ulaşmadan serbest bırakıldım. Demokratik kamuoyunun tepkisi bu sonucu verdi. Bana daha önce görüşmeler yapılacağını, hazır olmam gerektiğini söylediler.
ÇOCUKLAR SAYGILI VE DÜZEYLİYDİLER
En azından CHP'den
istifa etmemi, karşılarında yer almamaya zorlayan bir tavır sözkonusuydu. Benimle muhatap olan arkadaşlar son derece düzeyli ve saygılıydılar. Oradaki çocuklar ne Taşkesen ne Karayılan'dır. Onlar yeni katılmış tertemiz insanlardı. Bu nedenle serbest bırakıldığımda örgütün olumsuz yaklaşımına rağmen, kan dökülmesine son verilmesi özlemini, o çocuklardan aldığım dilek ve temennilerimi dile getirdim. Onu şimdi de tekrar ediyorum.
VATAN BAYRAK DİYEREK ÇÖZÜLMÜYOR
Eleştirileri anlıyorum.
Savaş 30-40 bin kişinin ölümüne yol açtı. Bu arkadaşlar savaş demiyorlar,
terör diyorlar. Ancak
terörist, vatan,
bayrak, diyerek sorun çözülmüyor. Bu nedenle Türk kamuoyuna, milliyetçiliğin zehirinden etkilenen insanlara söylüyorum. Milletvekili olmadan evvel de bu düşünceleri savunuyordum. Benim dileğim aklı selimin galip gelmesi için parlamentonun üzerine düşeni yapması. Benim serbest bırakıldığım gün bile partimin yaptığı
çağrı kabul edilemedi.
CHP'NİN BU TARTIŞMALARA İHTİYACI VAR
CHP askeri bir parti değil ki. Askeri faşist partiler vardır ama CHP öyle değil. Çok kimlikli, içerisinde değişik fikirlerin olduğu bir partidir. Ben de o hareketin içinde yer alan bir milletvekiliyim. CHP bu tartışmaya ihtiyaç duyuyor. Bu meseleyi mutlaka çözelim diyen partilidir. O bakımdan ben CHP'ye yararlı bir iş yaptığımı düşünüyorum.
ŞAMİL TAYYAR CAHİL: ULU DİVANI BİLMİYOR!
Ulu Divan
Alevi geleneğinde yüksek
mahkeme demektir. Bütün davaların çözüme vardırıldığı makam. Şamil
Tayyar o kadar bilgisiz ki, ulu divanın ne olduğunu bilmiyor, savcıları göreve çağırıyor. Ulu divan bu meseleyi öteki dünyaya bırakmak, böyle bir anlam ifade ediyor. Ulu Divan Pir Sultan'ın yaptığı bir kavramdır. Adam o kadar cahil ki, ulu divanı
yasa dışı örgüt zannediyor. Adamın düşüncesi herşeyi PKK'ya bağlayan tehlikeli bir düşünce....
O ÇOCUKLARDAN ŞİKAYETÇİ OLMADIM
Savcıya 'iyi çocuklar' dediğim suçladım diye sosyal medyada eleştiriler var. Olay kamu düzenini ilgilendirdiği için gerçeği anlatmak, savcıya bildirmek için gidip 4 sayfalık ifade verdim.
O çocuklardan şikayetçi değilim. Onların dağlardan inmesi, Kürt sorununun çözümü Türk toplumunun ortak dileği. 2 günlük dağda kalışımı da onlara helal ediyorum. MHP'li arkadaşlarıma söylüyorum, 100 yıl boyunca bu savaş sürecek mi? Mayın patladığında insanlarınh nasıl acılar çektiğini düşünmeye davet ediyorum. İnsanlar
sakat kaldığında neler olduğunu düşünmeye davet ediyorum. Ankara'dan İstanbul'dan beylik laflarla olmaz. Çocuklardan kişisel zararım yok şikayetçi olmadım. Ama kamu düzeni olarak var. Benim kişisel olarak onlarla bir hüsumetim yok dedim. Onları kazanma adına şikayetçi olmadım.
ÖRGÜTÜN YÖNTEMİNİ KABUL ETMİYORUM
Bu savaşın bitmesi gerek. Ben 42 yaşındayım. 13 yaşındayken bu eylemler başladı. Kızım 16 yaşında. Dersim'de hergün helikopterler uçuyor, insanlar yüreklerinde korkuyu hissediyor. Mesele dağdakilerin inmesi için, demokratik bir toplum için,
demokrasi için barış için ne yapacağız. Örgütün yöntemlerini kabul etmiyorum, eleştirdiğim için de Dersim'de hedefim. Parlamentoda bir araya gelinmeli, şiddet sona ermeli, PKK
silah kullanmayacağını ilan etmeli. Ardından Kürt yurttaşların haklarını tartışmalıyız. Dağlarda iki gün kaldım ama
öfke duymuyorum. Bu sorunu kızımın ve oğlumun yaşamasını istemiyorum.