Arama
kurtarma faaliyetlerine katılan bir
subayın, soruşturmayı yürüten savcılara o gün yaşananlara ilişkin bir
mektup gönderdiği öğrenildi. "Şu an itibarı ile ismimi yazmamamı mazur görmenizi rica ediyorum." diye başlayan mektupta, helikopterin düştüğü gün GSM şirketlerinin verdiği koordinatlar ışığında hazırlanan
haritaların sümenaltı edildiği iddialarını güçlendiren ifadeler yer alıyor. Kendilerine günlerce alakasız yerlerde
arama yaptırıldığını belirten subay, "En
kaza ulaşım, bilinçli bir şekilde engellendi. Arama tarama yaptırılan yerlerin alakasızlığını,
Genelkurmay Karargâhı'ndan gönderilen ve
enkazın yerini çok
küçük bir alanda net olarak gösteren bir haritanın varlığını öğrenmekle anladım." diyor. Helikopterin düşmesinin ardından Genelkurmay Karargâhı'ndan,
Adana Jandarma Bölge Komutanlığı ve
Kahramanmaraş İl Jandarma Komutanlığı'na
krokilerin gönderildiğini anlatan
meçhul subay, bu haritanın ilgili komutanlar tarafından bilinçli olarak kaale alınmadığına dikkat çekiyor.
Meçhul subay, mektubunda süreci şöyle anlattı: "Bu krokilere konu,
Turkcell ve
Avea operatörlerinin kaza
bölgesinden alınan sinyalleri gösteren yerin kesişme noktasıdır. Bu alan sonradan enkazın bulunmasıyla anlaşıldığı üzere enkazı tam ve doğru olarak tespit edecek hüviyette bir noktadır. Hatta bir köylünün 156 Alo Jandarma'ya yaptığı ihbarın gösterdiği nokta aynı noktayı göstermekteydi. Adana Bölge Komutanlığı'na ve Kahramanmaraş İl Jandarma'ya gelen bu evrak hiç kaale alınmadan günlerce alakasız bölgelerde bizlere arama tarama faaliyeti yaptırıldı. Enkaza ulaşım bilinçli bir şekilde engellendi. Bulunmaması adına kroki hiç değerlendirilmedi. Kroki 4 km²'lik bir alanı işaret etmesine rağmen yüzlerce insan o zor şartlarda yaklaşık 300 km²'lik bir alanı boş yere aradı ve taradı ya da arattırıldı."
Yazıcıoğlu'nu taşıyan helikopterin düştüğü gün saat 16.55 ve 22.30'da GSM şirketlerinden elde edilen koordinatlar ışığında enkazın bulunduğu bölgeyi gösteren iki ayrı harita oluşturuldu. Fakat söz konusu haritaların arama çalışmaları sırasında kullanılmayıp gizlendiği ortaya çıkmıştı. Olay günü arama çalışmalarının koordinasyonundan görevli olan Yarbay
Hamza Tiryaki,
Meclis Araştırma Komisyonu'na, "Bize düştüğü nokta koordinatı asla bildirilmedi; ama bölge koordinatı geldi. O bölge arandı. Yani illa bize alaydan gönderilen krokilere, yazılara itibar etmek yerine o aramaya bizzat katılan rütbeli personelin,
sivil vatandaş herkes orada. Yani fiili olarak arama yapıldı ama kâğıt üzerinde." açıklamasında bulunmuştu.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün talimatıyla devreye giren
Devlet Denetleme Kurulu raporunda ise kazanın yaşandığı gün yapılan aramalar 'göstermelik' olarak nitelendirilmişti. Raporda konuya ilişkin şu ifadelere yer verildi: "Sisne-Kızılöz arasındaki bölgede saat 22.00 ile 24.00 arasında bazı aramalar yapılmıştır. Bu aramalarda saat 17.15'te elde edilen veri ile İsmail Güneş'in 'burası bir dağın tepesi, sis var' görüşü ve telefonların çektiği bir bölge olması dikkate alınmamış, aramalar yol kenarlarında ve telefonların çekmediği arazinin alçak kesimlerinde, enkazın muhtemel yeri Sisne-Kızılöz yolunun batısında iken, genel olarak bu saatteki resmi aramalar yolun doğusunda gerçekleştirilmiştir. Bu aramalar, bir veriye ve eldeki bilgilere dayanmayan, vatandaşa görüntü vermeye yönelik aramalar olarak değerlendirilmiştir."
Enkaz, krokideki yerde bulundu
Mektupta, enkaza iki gün sonra Genelkurmay'ın gönderdiği krokide belirtilen noktada ulaşıldığı bilgisi veriliyor. "Helikopterin bulunmaması için kroki hiç değerlendirilmedi. Kroki 4 kilometrekarelik bir alanı işaret etmesine rağmen, yüzlerce insan 300 kilometrekarelik alanı boş yere aradı, taradı ya da arattırıldı." deniliyor.