'Hiçbirisi benden daha fazla
Kürt değil, benim kadar da
Kürtçe bilmezler' diyen ve
bölge gezilerinde her fırsatta
halkla Kürtçe
iletişim kuran Bakan
Mehdi Eker, '
PKK, benden önceki
siyasetçiler gibi doğru dürüst
Türkçe bilmediği halde Kürtçe konuşmayan Kürt siyasetçi istiyor' dedi
Gıda
Tarım ve
Hayvancılık Bakanı
Mehdi Eker, PKK'nın Kürtçe konuştuğu için kendisinden,
AK Parti'nin bölgede artan gücünden ve cemaatin (
Gülen cemaati) bölgedeki temasından çok rahatsız olduğunu söyledi.
Akşam gazetesini ziyaret eden ve Nebahat Koç'a açıklamalarda bulunan Eker,
Uludere olayından, taziye tartışmalarına, KCK operasyonlarından PKK'nın halk üzerindeki
baskılarına kadar bir dizi konuda açıklamalarda bulundu.
İşte kabinenin Diyarbakırlı Bakanı Mehdi Eker'in açıklamalarından satır başları:
PKK KÜRTÇE KONUŞMAYAN KÜRT SİYASETÇİ İSTİYOR
Kürtçe konuşuyorum diye PKK, benden çok rahatsız oluyor. 'Benden önceki siyasetçiler gibi doğru dürüst Türkçe bilmediği halde Kürtçe konuşmayan Kürt siyasetçi istiyorlar. Yani ben vatandaşa, halka
yabancı olacağım. Onlarla temas kurmayacağım. Onlarla kendi dillerinden konuşmayacağım. Onlar benimle iletişim kuramayacak. Böyle biri olsun istiyorlar. Aksini yaptıkça da rahatsız oluyorlar.
HİÇBİRİSİ BENDEN DAHA FAZLA KÜRT DEĞİL
Ben de Kürt'üm. Hiçbirisi benden daha fazla Kürt değil. Benim kadar da Kürtçe bilmezler. Ama benim dünya görüşüm ayrı. Yani, ben Kürt olarak kendimi; orada bu insanların idaresi altında yaşayan bir insan olarak görmek istemiyorum. Nasıl ki komünist rejimin altında yaşamak istemiyorsam, onların yönettiği, onların zihniyetinin hakim olduğu bir yerde de yaşamak istemiyorum. Çünkü Pol Pot rejimi gibi, sıfır
demokrasi. Kusura bakmasınlar.
PKK'YI AK PARTİ İLE CEMAAT ÇOK RAHATSIZ EDİYOR
PKK'yı iki temel unsur çok rahatsız ediyor. AK Parti ile
sivilden sivile temas kuran cemaat çok rahatsız ediyor.
Cemaat şundan dolayı rahatsız ediyor: Cemaat sivildir, sivil insanlarla görüşüyor. Gidiyor, oradaki esnafla sanatkarla irtibat kuruyor, görüşüyor. Sonuçta kişiden kişiye olan bir temas. Bundan çok rahatsızlar.
ÖRGÜT KENDİ POLİTİK ÇIKARLARINI DÜŞÜNÜYOR
Türkiye'de Kürtlerin hakları, Kürtlerin haklarının yenmiş olması, demokrasi ihtiyaçları, bunların hepsine katılıyorum. Bunlar hepsi meşru taleplerdir. Meşru olarak tartışılması, konuşulması gerekir. Orada muhatap millettir. Ama
örgüt kendi politik çıkarlarını düşünüyor. Örgüt yöneticilerinin, mensuplarının hayalleri, niyetleri, bambaşka. Türkiye
demokratikleşme çabalarını sürdürüyor. Kürt meselesine ilişkin orayla ilgili birtakım düzenlemeler
doğal. Türkiye bunu bir yandan yapıyor, yapmaya da devam edecek. Örgütle de mücadelesini sürdürecek demokratikleşme budur.
Bölge halkının ihtiyaç hissettiği, anlayış, tanınma, bilinme, sevgi ve toleranstır.
Vatandaş bunu, kimden görürse onu seviyor. Geçmişte bunu, en kötü zamanda orada
emniyet müdürlüğü yapan rahmetli Gaffar
Okan'dan gördü, onu sevdi.
Gaffar Okan Kürt değil. İnsan gibi yani davranması gerektiği gibi davranıyor, Dükkanlarda, kahvelerde, kasap dükkanlarında hala Gaffar Okan'ın fotoğrafları var. Onları zorla astırabilir misin? Astıramazsın, seviyor. Bunun için seviyor.
ULUDERE'DE KURULAN TEZGAHA GELMEDİK
Bakan Eker, Uludere'de kasıt olmadığını taziye sahiplerinin de bildiğini, Uludere'de trajik bir olay yaşandığı, örgütün ise
ölüm üzerinden siyaset yaptığını, zil takıp oynadığını söyledi. Eker Uludere'deki taziye tartışmaları konusunda ilginç açıklamalarda bulundu:
'Uludere'de bir tezgah vardı. Bizi açmaza düşürmeye çalıştılar. PKK ve onun uzantıları, orada taziye için -aslında bir
halı saha çadırı idi o- çadır kurdu. Önce orada tehdit ediyorlar. Hasip
Kaplan aleni şekilde, 'hükümet buraya gelmesin, dağ taş silahlı, herkesin elinde silahlar var bilmem ne falan filan' şeklinde. Bir de
terör örgütüne ait işaret, semboller falan filan oraya da koyuyorlar, dışarıda da adamlar hazır kıta bekliyor. Tezgah şu: Bekliyorlar ki, biz PKK'nın amblemi, bayrağı neyse bezi, flaması, sembolü, onların olduğu yere gidelim, orada bunu yapalım ve dışarında da birtakım belki kendilerine göre saldırılar falan filan yapacaklar. Tabii buna müdahale edilecek, o tür saldırı olacaksa. Hesap bu. Böylece, yeni bir
çatışma çıkacak ve o olay Uludere'yi de aşan yeni bir boyuta taşınacak. Ciddi bir tezgah. Biz vatandaşımıza gittik evinde, tüm taziye sahipleriyle görüştük, taziyemizi, duamızı yaptık. Ama örgütün tezgahına
prim vermedik, o tezgaha gelmedik.
KILIÇDAROĞLU FİGÜRAN OLDU
Burada Kılıçdaroğlu'nun bir ziyareti oldu. Hem tebessümle karşıladım hem üzüldüm. 'Onlar bir çadır tiyatrosuna gittiler' diyor. Doğru. Bir tiyatro da çadır da vardı. Ama biz, o çadıra gitmedik. O çadır tiyatrosunun senaryosunu örgüt ve örgütün uzantıları yazdı. Kılıçdaroğlu da gitti, orada figüran oldu.
Hasip Kaplan da orada suflörlük yaptı. Orada beraber yürüdüler. Ben, CD'sini de izledim. Kılıçdaroğlu, Hasip Kaplan'la, 'Biji serok Apo ve
katil Erdoğan' sloganlarıyla içeri girdi. Kılıçdaroğlu bu sloganlar altında giriyor, çıkıyor. Şimdi sen hangi tiyatrodan, hangi çadırdan bahsediyorsun?
O çadırın, o tiyatronun senaryosunu kim yazdı, kim oynadı. Sen de figürandın. 2010 referandumunda
BDP, Doğu ve Güney
doğu'da insanlara, anayasa için oy kullanmamaları yönünde baskı yaptı, tehdit etti. Tek bir yerde Tunceli'de bunu yapmadı. Orada CHP'yle
dayanışma gösterdi, ret oyu verdi, dayanışma gösterdi. Bu da Kılıçdaroğlu'na jestti.
KÖŞK'E ÇIKMAK BAŞBAKANIMIZIN KENDİ KARARI
Köşke çıkar mı çıkmaz mı bilemiyoruz. O ayrı bir şey. Sayın Baş
bakanımızın, kendi kararı, kendi bileceği bir şey. Ama o hep milleti, milletin geleceğini düşünmüştür. Geçmişte de böyle oldu. Türkiye'yi, Türkiye'nin geleceğini, her zaman kendi şahsi şeylerinin üstünde tutmuştur, milletine adamıştır kendini. Biz onu öyle biliyoruz. Yani kendini değil milletini düşünen bir lider. Dolayısıyla Türkiye'nin çıkarları, Türkiye'nin menfaatleri açısından düşünür meseleyi, öyle bakar.
ÖRGÜT TÜRK MEDYASINI KULLANIYOR
KCK'yı, 'içinde PKK'nın da olduğu bir çatı örgütü' olarak tanımlayan Eker, 'O yapılanma, dağa kadro göndermekten, sivil mekanizmaları işletmeye,
yerel yönetimler üzerinden alım satım yapmaktan imar durumları dahil her şeyi yapıyor. Osman
Baydemir söyledi, sorguluyorlar onu. Bunlar devam ediyor' dedi. Bölgede ciddi problemler olduğunu kaydeden Eker,şöyle devam etti:
'Problemin en büyüğü şu. Örgüt, doğrudan veya dolaylı olarak Türk medyası üzerinde çok etkili. Bunu net söylüyorum. Türk medyasını öyle bir manipüle ediyor, öyle bir şekilde kullanıyor ki, aklınız hayaliniz durur.
Medya, olmayan bir şeyi, gerçekte halkın göstermediği bir şeyi, halkın desteği gibi gösteriyor. Medya bunu her zaman kötü niyetle yapmıyor. Bazen kifayetsizlikten, bazen yetersizlikten, bazen yüzeysel bakıştan yapıyor. KCK'dan alınan gazeteciler konusu ise, onlar doğrudan örgütle bağlantılı insanlar. Benim bu dediklerim ufak, masum tarafı. Ben masum tarafını söylüyorum. Diğerleri daha ciddi organik bu işin içinde olan insanlar. Ben mesela Van depreminde gördüm. Kaç tane, basın mensubu adı altında örgüt elemanın orada çalıştığını bizzat görüşmelerimde, temaslarımda tespit ettim