Kendi deyimiyle "eski bir pardösü,
ucuz bir eşarp, ayağında topukları yenmiş bir çift
siyah ayakkabı, yanında da elinden tuttuğu
kabak kafalı bir çocuk olan kadının" irtica örneği olarak lanse edilmesine kızan Akşener, komutanlara şu uyarıyı yapıyor: "Ben polislere emredeceğim ve bu hanımın başındaki örtüyü çektireceğim...
Fransız askerleri de çekmişti Maraş'ta. Bunun karşılığına hazır mısınız?"
Meral Akşener, bu anekdotu 28
Şubat darbesini anlatan ve 3 cilt olarak yayımlanan "Bin Yılın Sonu" isimli kitap için kendisiyle yapılan röportajda anlatıyor. 28 Şubat 1997 tarihindeki meşhur toplantının perde arkasıyla ilgili ilginç bilgiler veren Akşener, MGK toplantılarına katılmadan önce askerlerin bu toplantılara çok iyi hazırlandıklarını düşündüğünü, ancak ilk MGK'da büyük bir şok yaşadığını vurguluyor. Çünkü dosyalarda sadece
gazete manşetleri vardır.
Askerler gazete manşetleriyle gelince o da onlara gazete manşetleriyle
cevap verdiğini, hatta
Tansu Hanım'la
Erbakan Hoca "işaret edip susturmasınlar" diye onlara arkasını dönerek konuştuğunu aktarıyor.
O dönemde başta yargı ve medya olmak üzere birçok alanda askerler tarafından verilen brifinglerden biri de valilere verilmek istenmişti. Ancak Akşener, "
Brifinge 81 ilin valisi gitse 81'ini de açığa alırım." restini çekince asker bu riski göze alamadı: "Benim hakikaten açığa alabileceğime kanaat ettiler. Ben de böyle bir skandalı göğüsleyecektim, en çok kellem giderdi. Bunu askeriye göz alamadı, brifing yapılmadı."
Meral Akşener, 28 Şubat'ta işadamlarının sürece kastını da yaşadığını bir örnekle anlatıyor: "Sayın Barlaslar'ın evindeydik. Konuşmamızın bir yerinde, evdeki davetlilerin ve iş hayatının önemli aktörlerinden biri, bizi suçlayıp, 'şeriatı getirecek bir yapıyla beraber olduğumuzu' ifade etmişti. Ben de 'Siz böyle diyorsunuz da, beni nasıl korkutacaksınız? Yeter artık dersem ne yapacaksınız?' dedim. Bu esnada yemek yiyorduk. Masadan bir bıçağı aldım, 'Alın, atın bana. Ben inanıyorum ki ömrüm bitmediyse bu
bıçak bana değmeyecek, ömrüm bitmişse
Allah sizi vesile kılacak. Haydi, beni korkutun bakalım.' dedim. Daha sonra o
arkadaş sofrayı terk etti."
"Rektörü protesto için saçımı kazıtacaktım"
Akşener'in biri
İstanbul, diğeri
Marmara Üniversitesi'nde okuyan iki yeğeni de
başörtüsü yasağı nedeniyle
mağdur oluyor. Bir gün yeğenlerinden biri ağlayarak yanına gelip 'Bir şey yapmamız lazım' deyince Akşener şu teklifi yapıyor: "Dedim ki '50-100 kız bulun, bunların bir kısmının başı açık da olabilir. Size
destek veren arkadaşlarınızı çağırın. Saçlarınızı kazıtın ve torbalara doldurun. Rektörün yanına gidip sen kıl-tüy istiyormuşsun, diyerek o torbaları bırakın. Ben de o zaman orada aranıza gelip heyecana kapılırsam herkesin ortasında saçlarımı kazıtabilirim."