Ümmet Kandoğan, 27
Nisan'ın cesur yüreklerinden biri. "
Meclis'e girerseniz ağzınıza biber süreriz!" tehditlerinin DYP ve ANAP'lı vekiller arasında dolaşıp da onları dışarda kalmaya zorlayan süreçte, genel başkanı
Mehmet Ağar'a da aldırmayarak oylamaya katılan milletin gerçek vekillerinden... "28 Nisan günü, hükümetin muhtıraya karşı açıklaması bütün planları bozdu" ifadesiyle, o günkü dik duruşun önemine dikkat çekiyor Kandoğan ve bu muhtırayı planlayanların iki büyük yanılgısına dikkat çekiyor:
Muhtırayı planlayanların iki yanılgısı
"Geçmişte olduğu gibi sineye çekerler; biz muhtırayı veririz,
Abdullah Gül'ün seçilmesini engelleriz diye planlamışlardı. İşte burada yanıldılar. İkinci yanıldıkları şey, 22 Temmuz seçimlerinde Halkın
AK Parti'ye sahip çıkacağını düşünemediler. Niye? Çünkü her ihtilalden sonra partilerin oylarında ciddi bir düşüş yaşanmıştır bu ülkede.
Asker yine aynısının olacağını
hesapladı, ancak bu sefer TSK'daki hesap
halka uymadı. Halk, 28 Nisan'da kendilerine verilen e-muhtırayı paket yapıp gönderen siyasi iradeye bu kez sahip çıktı. 22 Temmuz, bu halkın darbelerle hesaplaşmasının sandığa atılan işaret fişeği oldu."
Asker, Demirel, medya, sermaye...
Konuşmanın seyri bizi
27 Nisan gününe ve Meclis'e “giremeyenlerin” hikayesine götürüyor. "e-Muhtıra'nın yayınladığı gecenin sabahında, evimden eşimle ve çocuklarımla helalleşerek çıktım” diyor Kandoğan. “Mehmet Ağar'ın tavrı nasıldı o günlerde” diye soruyoruz. “Mehmet Ağar'ın üzerinde yoğun baskılar oluştu. Bir merkezden yönetildi bu süreç.
Merkezin göbeğinde evvela Türk Silahlı Kuvvetleri'nin belirli mensupları var. İkinci olarak
Süleyman Demirel var. Üç, basın ve medyanın bir bölümü var. Dört,
iş dünyası var, özellikle
İstanbul sermayesi.
Üniversiteler var. O dönemde YÖK başkanının bu işin içine ne kadar müdahil olduğunu hatırlayın,
Erdoğan Teziç. Rektörlerin Genelkurmay'a gidip görüşmeleri var, hatırlayın. Aktörler kimler, Mehmet Ağar ve
Erkan Mumcu. Ağar ve Mumcu'nun üzerine gelmelerinin sebebi şuydu:
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bu iki partiyi de Meclise sokmayarak AK Parti'yi yalnızlaştırmak. Niye iki partiye birleştirmeye bir araya getirmeye çalıştılar bu da çok önemli. Hiç gündemde olmayan bir şey bir anda zuhur etti, iki parti lideri
birleşme kararı aldılar. Niye? Sebep şuydu, iki parti bir arada olursa
kontrol etmek kolay olacaktı. Ancak iki parti birleşmeden ayrıldılar. Bütün bunları organize eden ‘merkez' zaten amacına ulaştıktan sonra birleşmenin bir anlamı da kalmamıştı. Mehmet Ağar'la biz bu mevzuyu konuştuk, dedim ki: “Anavatan'ın
oy oranı yüzde 1'ler civarında, bu bizim için bir yüktür. 21 milletvekilleri var, seçimde onlara yer bulmak zorundasınız” dediğimde, “Ben şimdi onlara böyle söylerim, yarın kıçlarına bir
tekme vurur gönderirim, merak etme” dedi. Ben gittim
Erkan Mumcu'ya “Bakın Ağar size oyun oynuyor, bu birleşme konusunda dikkatli olun” diye uyardım.
Teziç'e suikastte Ağar şoka girdi
“Erdoğan Teziç'e yönelik suikast girişimini duyunca Ağar şoka girdi, kaskatı kesildi. Askerin açıklamaları, cumhuriyet mitingleri üst üste binince, bunun askeri
tahrik etmek için son adım olacağına inandı. Gül
cumhurbaşkanı seçilirse ‘artık dönüşü olmayan bir yola' girileceğine inandı ve korktu. Eve gittim yarım saat geçmemişti ki, Ağar aradı. ‘Nemen gel,
akşam Erkan Mumcu'yla
basın toplantısı düzenleyeceğiz. Hükümeti son bir kez ikaz edeceğiz' dedi. Erdoğan Teziç'e suikast girişiminin yapıldığı akşam iki lider kahkalar atarak basın toplantısı yaptılar. O kadar mutlulardı ki, şaşkınlık içinde kaldım. Kendilerine vaatlerde bulunulduğuna adım kadar eminim.”
Çocuklarıma bırakacağım tek miras 27 Nisan'daki Meclis konuşmamdır
Ümmet Kandoğan anlatıyor: “27 Nisan oylamanın olduğu gün, Mehmet Ağar ‘hadi gel, basın toplantısı yapacağız' diye beni aradı.
Basın toplantısında dört kişi oturuyoruz. Mehmet Ağar'ın elinde ilk kez bir metin gördüm. Hep irticalen konuşan birisidir ama o gün elinde bir metin vardı. Kim hazırladı, eline kim tutuşturdu hala merak ediyorum. Metnin sonunda ‘Neticede biz DYP olarak Meclis'e girmeyeceğiz' dedi.
Anavatan Partisi'ndeki milletvekilleri de Meclis'e girme kararı alınca, Erkan Mumcu Meclis'te yapacağı toplantıyı parti genel merkezinde yaptı ve toplantıyı uzattı. O saatten sonra milletvekillerinin Meclis'e gelebilmelerinin imkanı yoktu. Herşeyi bu kadar detaylı düşünerek yaptılar. Ben Meclis'e girmek üzere odadan çıkınca Mehmet Ağar peşimden Prof. Dr. Timur Gürkan ve GİK üyesi Birol Özcan'ı göndermiş. İki koluma girerek, kollarımdan çekiştirirek Meclis'e girmeyeyim diye fiziki olarak engellemeye çalıştılar. O gün meclise, iki arkadaşımın fiziki engellemelerini aşarak, ellerinden kurtularak girdim. Çocuklarıma dünyalık olarak miras bırakamadım. Onlara gururla bırakacağım tek bir mirasım var, 27 Nisan günü Meclis'te yaptığım konuşmanın CD'si...”
Demirel yaşananların baş aktörlerinden biridir
“27 Nisan'ın aktörlerinin başında Süleyman Demirel gelmektedir. Süleyman Demirel, AK Parti iktidarının bitirilmesini canı gönülden isteyen ve bunun için de ne yapılması gerekiyorsa yapmaktan kaçınmayacak bir isimdir. Cumhurbaşkanı,
Meclis Başkanı,
Başbakan AK Partili olduğunda bu alanın kontrolünü hepten kaybedeceğini ve kendisinin devre dışı kalacağını gördü. Mehmet Ağar da Demirel'in sözünden hiç çıkmadı. 23 Nisan'da Demirel aradı, Ağar sadece, ‘
evet efendim, tamam efendim, nasıl isterseniz efendim, biz de girmek istemiyoruz zaten' şeklinde cevaplar veriyor."