Beş yılda,
aile üyeleri ve onlara yakın birçok isimle görüşen İrem Barutçu, geniş bir kaynakça ile beslediği kitabını, ayrıcalıklı bir yere taşıyor.
İrem Barutçu, beş yıldır üzerinde çalıştığı "Nail: Keçili Ailesi'nin Üç Kuşak Trajik Öyküsü" isimli kitabını bitirerek, Destek Yayınları'ndan yayımladı. Yakın geçmişte Türkiye'deki reklam pastasının yüzde 55'ini kapmış Cenajans'ın sahibi
Nail Keçili ve ailesinden bahsediyoruz... Egebank ve Etibank davalarının sanığı olarak 15 ay
hapis yatan Keçili, ortakları ve müşterileri tarafından terk edilmekle kalmadı; lüks yaşamıyla dikkat çektiği günlerden, personelinin maaşını ödeyebilmek için çırpınan bir patronluğa kadar indi. Bir zamanlar yanında 2 bin kişi çalıştıran Nail Keçili'nin Cenajans'ında bugün 25 kişi var. 2 bin kişinin tazminatı da uykularını kaçırıyor.
Dedesinin idam edildiği cezaevinde 15 ay hapis yattı!
Üç kuşak üzerinden Keçili Ailesi'ni anla(t)maya girişen Barutçu'nun,
dede Yenibahçeli Nail'in üyesi olduğu İttihat ve Terakki üzerinden çizdiği 'establishment' resmi, övgüye değer. Yenibahçeli Nail, İttihat Terakki'nin ilk üyelerinden. Harbiye öğrencisi iken, Selanik'te katıldığı cemiyetin Babıali Baskını'nda da yer alıyor. Teşkilat-ı Mahsusa'nın kurucu komutanlarından da olan Nail,
Ermeni kıyımında rol aldığı gerekçesiyle 1919'da Divan-ı Harp'te yargılanıp idama mahkûm edilir. Diğer İttihatçılar gibi yurtdışına kaçar. Çok geçmeden Anadolu'ya geri
döner. Teşkilat-ı Mahsusa ajanlarıyla, ulusal mücadele
teşkilatları kuracaktır!
1920'de Bakü'deki Şark Milletleri Kurultayı'nda yolu Enver Paşa'yla yeniden kesişen Nail,
Mustafa Kemal Paşa'ya, onun programını iletir. Mustafa Kemal'in yaklaşımı olumludur; ama İttihat ve Terakki'yi '
Harekat-ı Serseriyane' (Serserice Hareket) diye adlandırır. İttihat ve Terakki'nin hayaleti, kendisini tedirgin eder. Yenibahçeli Nail de o komitacı geçmişten gelmektedir.
İzmir suikastı nedeniyle kurulan
İstiklal Mahkemesi'nde, olaylara karışan Abdülkadir'le olan arkadaşlığı neticesinde,
Ertuğrul Mebusu Fikret Onuralp'in "İki-üç gün önce onları beraber gördüm." beyanından sonra idama mahkûm edilir. Abdülkadir'in, kendisini yedi-sekiz gün önce ziyarete geldiğini, plandan bahsetmediğini, bir daha görüşmediklerini kanıtlamıştır; ama nafile...
26
Ağustos 1926 gecesi, Cavit Bey ve Doktor Nazım'la birlikte idam edilir. Yenibahçeli Nail'in idam edildiği
Ankara Cebeci
Cezaevi daha sonra
Ulucanlar adını alacak; tam yetmiş beş yıl sonra, torunu Nail, Kasırga Operasyonu'nda 'hortumcu' ilan edilerek buraya hapsedilecektir!
"Komitacı olmak, ayrıcalıktır!"
1934'te Keçili soyadını alan Yenibahçeli Nail'in oğlu Nadir, bir gece kız arkadaşıyla gittiği
Park Otel'de, babasının ölümünden sorumlu tuttuğu Mustafa Kemal'le karşılaşır. Paşa girdiği anda, salondakiler gibi kız arkadaşı da ayağa kalkar. Nadir ise ayağa kalkmadığı gibi, arkadaşının kolunu çeker, oturması için. Paşanın gözünden kaçmaz: "Kim bu
genç adam?" Cevap, "Merhum Yenibahçeli Nail'in oğlu." olur. O gece acilen, Yenibahçeli Nail'in idamdan kurtulan kardeşi Şükrü'yü çağırır:
"Şükrü söyle o çocuğa, babasını ben astırmadım. O işte İsmet'in (İnönü) dahli var. Doğrusu budur, böyle bilsin."
İşleri kötüye giden Nadir Keçili için
Demokrat Parti iktidarı hayat öpücüğü olur. Aldığı ihalelerle krizden çıkar ve 38 yaşında evlenir.
Menderes, yakın dostudur. Oğlu Nail'i bayramlarda el öptürmek için götürdüğü
Celal Bayar ise "Gel bakalım komitacı torunu. Unutma, komitacı olmak ayrıcalıktır. Bir gün sen de deden gibi bir adam olacaksın." diyecektir! Nadir Keçili, kendisinden 22 yaş
küçük eşi Semra Hanım tarafından terk edildiğinde 51 yaşındadır. Buna, 27
Mayıs darbesi de eklenecek, ihtilal hükümeti mal varlığına el koyacaktır. Sağlığını da kaybetmiştir. 6
Nisan 1961'de Beyoğlu'ndaki ofisinde kendisini asar.
İntihar eden bir babanın evladı olarak
Alman Lisesi'nde çocuklara kötü örnek olacak diye okuldan gönderilir, Nail Keçili!
Avusturya Lisesi'ne geçer. Üvey babası Ertuğrul Soysal'ın disiplini, onu varlıklı bir yaşamdan çeker. Askerliğinden sonra üvey oğluna, reklam şirketi kurması için
sermaye veren de odur.
Cumhur Abacı ve Ertuğrul Kırbaki'yle birlikte Cenajans'ı kurduktan sonra, Çiftekurtlar Apartmanı'ndan tanıdığı Ezcacıbaşı,
Dinçkök, Boronkay gibi ailelerle ticari ilişkiye geçer. Kemal Ilıcak'la kurduğu bağ, medyanın kapılarını aralar. Çok geçmeden siyasi partilerin de aradığı isim olacaktır.
Zenginleştikçe etrafında çoğalan 'dostlar', hayatına giren kadınlar ve eşi Nilgün Hanım'ı boşaması... Kasırga Operasyonu'yla 15 ay süren cezaevi günlerinde, kızı, eski eşi ve birkaç dostu dışında kimse yanında olmaz. Ortakları ve müşterileri gider. Keçili, o günden beri ajansı ayağa kaldırmaya çalışıyor...
Patronları buluşturdu, Uzan faturayı ağır ödetti
"
Savaş,
Star gazetesinin 5
Eylül 1999 günü fiyatını 130 bin liradan 50 bin liraya indirmesiyle başlamıştı. Star'ın, rakiplerinin tepkisini çeken bu damping kararının hemen ardından,
Uzan Grubu ile Bilgin ve Doğan grupları arasında büyük bir gazete dağıtım kavgası patlak vermişti. Patronlar, Nail Keçili'nin daveti üzerine, tarafsız bir
bölge olarak Cenajans'ta bir araya geleceklerdi. Puro içiyordu
Cem Uzan... Aydın Doğan'ın toplantıyı teşrif etmediğini anlayınca bunu kendine yapılmış bir
hakaret olarak mütalaa etmiş ve aniden parlamıştı. 'Gazete fiyatı değişmez!' demişti.
Dinç Bilgin, o anı, "Olumsuz her şey vardı" diye anlatacaktı: 'Zaten bu iş bir dakika bile sürmedi. Birkaç saniye... O kadar... Birkaç saniye sonra herkes ayaktaydı ve herkes birbirine bağırıyordu. Toplantı o anda bitti!
Medya patronları arasındaki en kısa ve en meşhur toplantı budur.'
Fatura, Nail'e çıkarılacak ve sonuçları onun için yaralayıcı olacaktı. Keçili anlatıyor: 'Cem bu hadiseden dolayı
Telsim reklamlarını da kesti. 280 milyar civarında bir alacağımız vardı. Ben, bu paranın bize ödenmesi için çok ısrar ettim. Cem'in Engin diye bir adamı vardı, dedi ki, 'Hakan Bey ve Cem Bey
hesaplara baktılar, hesap mutabakatı yaptılar. Buna göre sizin bize 300 bin dolar borcunuz var. Ya saat beşe kadar ödersiniz ya da bütün müşterilerinizin gazete ve televizyonlarımızdaki reklamlarını durduracağız.' Ve ben, saat beşe kadar o parayı ödedim!" (Sf: 297-298)
Askerlik bitti ve geldim!
"Güneri Cıvaoğlu anlatıyor: 'Süleyman
Demirel başbakan seçilmiş. Bir
Amerika gezisi var ve Nail'i uçağa almamışlar. Nail beni aradı. 'Yahu çok zor durumdayım. Nasıl olur da benim adımı listeden silerler!' dedi. Tabii ben hemen Süleyman Bey ve Cavit'le (Çağlar) konuştum. 'Hemen gelsin' dediler. Nail, bir gün sonra Washington'daydı... Geldi, Cavit ve Erman karşıladılar onu. Süleyman Bey'le görüşmek için içeri girdi. Demiş ki Süleyman Bey'e, 'Efendim askerlik (Özal'ın kurduğu ANAP'la ilişkisi, F.V.) bitti ve ben geldim!' Süleyman Bey de, 'Hoş geldin Nail!' demiş, yanaklarını okşamış.
Gülen yüzlerle çıktılar odadan... Sonra THY başta olmak üzere tüm işlerini geri aldı." (Sf: 310)
Dinç Bilgin intihar edecekti
"Nail Keçili, Cavit Çağlar'la Dinç Bilgin'in koğuşuna taşınma nedenlerini, 'Bir gün Dinç'ten bir not geldi' diye anlatacaktı: 'O notta, 'Kendimi öldürmeye karar verdim' gibi bir ifade vardı. Biz bu kâğıdı alıp hemen müdürün odasına gittik. 'Bunun şakası yok!' dedik. Bunun üzerine
hapishane müdürü bizi Dinç'in koğuşuna taşımaya karar verdi.' Dinç Bilgin ise bu iddiayı kabul etmeyecekti. 'Öyle, intihar edeceğim diye bir konu olmadı...' diyecekti. Kartal'da yaşananların bir tanığı da Cavit Çağlar'dı. 'Bilgin'den intiharı düşündüğüne dair bir
pusula aldınız mı?!' sorusu yöneltildiğinde Çağlar, bu konuda özenli bir dil kullanmayı
tercih edecekti: 'Biz, 'Dinç'in morali kötüydü' diyelim." (Sf: 387)
Aydın Doğan'ın elinden silahı zor aldılar
"Aydın Doğan'a yapılan şakalardan biri de Nail Keçili'nin Marmaris'teki evinde, Dinç Bilgin'in de bulunduğu bir
akşam sahnelenmişti.
Doğan Grubu, o günlerde,
Erol Aksoy'un Show TV'siyle kavgalıydı. Nail, bu bilgiden yola çıkarak, gün içinde Aydın Doğan'la ilgili saçma sapan ithamların bulunduğu düzmece bir bant hazırlatmış ve adamlarına, buna Show TV logosunun eklenmesi talimatını vermişti. Ve o akşam, senaryosunu sahneye koymak üzere uygun bir an kollamaya başlamıştı. Bir ara, 'Haberlere bakalım' diyerek televizyonu açmış ve oyuna başlamıştı. Bu olayın tanıklarından Dinç Bilgin, o anı, 'Nail, o büyük boy televizyonunu bir açtı ki, Show TV'de Aydın Bey'e atıp tutuyorlar' diye anlatacaktı: 'Aydın Bey o anda o kadar sinirlendi ki, silahını aldı eline... Neredeyse ateş edecek! Zor aldık elinden...' (Sf: 393)