Hukukçular, böyle bir
düzenlemenin '
demokrasiden geri dönülmesi' anlamına geleceğini söylüyor. Yeni dokunulmazlıklar getirmenin, demokrasiyi yaralayacağı belirtiliyor. İşte o görüşler:
Prof. Dr. Bahri Öztürk (Kültür Üniversitesi): "
Türkiye 2002 yılından bu yana elde ettiği
mafya,
terör, uyuşturucu ile mücadele alanındaki başarıları bu mahkemeler sayesinde kazandı. CMK'nın 250 maddesinde yer alan hükümle insanları haksız oldukları halde koruyan dokunulmazlıklar kalkmıştı. İleri demokrasi vaadiyle yola çıkan yeniden dokunulmazlıklar getirecek şekilde bir düzenlemede kaçınmalı. Makara adeta geri sarılıyor. Kazanımlar kaybediliyor. Diğer bir husus da, yeni düzenleme ile oluşturulacak mahkemelerin mevcut yargılanan kişiler için tanzim edildiği gerçeği. Özel kişiler için birtakım özel maddeler, yargılamalar. Niçin TMK'da değişikliğe gidilmiyor da,
CMK 250 ile yetkili mahkemelere ilişkin düzenlemeler yapılıyor?"
Mete Göktürk (Eski DGM savcısı): "
Cumhuriyetten bu yana birçok kamu görevlisi yargılamalardan muaf tutulmuştu. Bu mahkemeler ise sıfatları ne olursa olsun bu tür suçu işleyenler hakkında hiçbir makamdan ve merciden izin almaksızın
soruşturma yapma hakkına sahip oldu. Dolayısıyla pek çok olayın üzerine bu şekilde gidildi. Son 3-4 yılda
Ergenekon ve
Balyoz gibi
davaların başlaması bu sayede mümkün oldu. Bazı insanların yargı önüne çıkmasını engelleyecek, adaleti geriye götürecek bazı uygulamalar olmamalı. Eğer bu şekilde düzenleme getirilecekse bu çok kötü olur. Mevcut davalar etkilenir. Umarım bu yönde bir değişiklik olmaz. Kazanılmış bunca adım boşa atılmış olur."
Fikret Duran (Boğaziçi Avukatlar Derneği Başkanı): "Değişikliklerin, yargılamaları devam eden davaları etkilemeyeceği doğru değildir. Kanunlarda genellik prensibi vardır, 'sanığın lehine olan hükümden yararlanacağı' prensibi gereğince, lehte olan yeni düzenleme uygulanacaktır. Yapılacak değişikliklerden anında Ergenekon, Balyoz, 28
Şubat, 12
Eylül gibi tüm davalar da etkilenecek ve yargılama sil baştan yeniden başlayacaktır. Örgütlü suçları ortaya çıkarmak zordur. Yerellik kuralını getirirseniz, diğer illerle irtibatı kesmiş olursunuz. Perdenin ardındakilere ulaşamazsınız."
Prof. Dr. Hakan Hakeri (Selçuk Üniversitesi): "Bu mahkemelerde bir sıkıntı varsa devam eden davalar sonuçlandıktan sonra bir değişiklik yapılmalı. Dava eline yeni gelen hakim dosyayı tekrar inceleyecek. Bazı yazışmaları tekrar yapacak. Bu da sona gelmiş davalarda sürecin uzamasına neden olacak. ÖYM'ler ile ilgili değişiklikte
tutuklu sanıklar hemen dışarı çıkacak diye bir şey yok. Ancak olası değişiklikte davaların sonuçlanması uzayacak."
Faik Tarımcıoğlu (Emekli Askeri Yargıç): "Eğer büsbütün özel yetkili mahkemeleri (ÖYM) kaldırırlarsa hükümet de, adli
sistem de büyük sıkıntıya girer. Çünkü Türkiye'de sadece Ergenekon, Balyoz gibi büyük davalar yok, onlar geçicidir. Türkiye o kadar gelişmiş bir çete sistemiyle karşı karşıya ki
adliye sistemini buna paralel geliştiremezse birdenbire sistem çöker ve çetelerle asla baş edilemez. Bu çetelerle baş etmek için ancak ve ancak ÖYM gibi teşkilatları devam ettirmek gerekir."
Ahmet Gündel (Yargıtay eski Cumhuriyet Savcısı): "Özel yetkili mahkemelerin kaldırılması ile ne amaçlanıyor? Acaba sağlıklı yargılama yapılmadığı gerekçesiyle mi yoksa davaların bitirilmesi ile ilgili mi kaldırılıyor? Balyoz sanıklarına ait olduğu iddia edilen skandal ses kayıtlarındaki ifadelerle, ÖYM'lerdeki değişikliğin aynı zamana denk gelmesi asıl amacın davaların bitirilmesi olduğu sonucuna ulaştırıyor. ÖYM'lerle genel mahkemeler arasında kamuoyunda abartıldığı kadar bir fark yok. Bu mahkemelerin baktığı suçlar belli. Terör suçları. Bu mahkemeler olağanüstü yerler değil. Burada görev yapan savcılar da olağanüstü yetkilerle donatılmış değil."
Kurtulmuş: Davalar bitmeden, Türkiye tam demokratikleşmeden kaldırılmamalı
HAS Parti Genel Başkanı
Numan Kurtulmuş: "Teorik olarak,
seçim beyannamemizde yargı
reformu çerçevesinde özel yetkili mahkemelerin kaldırılması gerektiğini söyledik. Ancak Türkiye demokratikleştiği zaman siz özel yetkili mahkemeleri kaldırırsınız. Anayasadan, yasalardan, TSK'nın iç
hizmet yasalarından kaynaklanan birtakım nedenlerle halen Türkiye'de
darbe riski vardır. MGK böyle durduğu sürece, YAŞ halen Bakanlar Kurulu'nun üzerinde yetkiye sahip olduğu sürece, daha başka bir sürü şeyler varken, Türkiye'de hep bir ihtilal tehdidi söz konusudur.
12 Eylül, 28 Şubat, hatta 27
Nisan gibi henüz başlamamış soruşturmalar var. Hamido'dan Dink'e kadar faili meçhullerin yaşandığı bir Türkiye var. Bir sürü darbe girişimleri var. Türkiye bunların hepsini temizlemeli. Bizim derdimiz kişiler değil. 18, 19 yaşındaki çocukları işkencelerden geçirmişsiniz, bunun hesabı sorulmayacak mı, binlerce kişiyi fişlemişsin, bunun hesabı sorulmayacak mı?
Özal,
Yazıcıoğlu,
Bitlis Paşa öldü mü, öldürüldü mü?
Maraş,
Çorum,
Gazi olayları nedir? Türkiye bunların hepsini ortaya çıkartmak zorundadır. Bütün bunların üstüne gitmek Türkiye'nin boynunun borcudur."
Kamalak: Türkiye olağanüstü dönemden geçiyor, bir süre daha ihtiyaç var
Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı
Mustafa Kamalak: "Günümüz şartları içinde özel yetkili mahkemelere ihtiyaç kesinlikle vardır. Türkiye darbelerle yüzleşmeli mi, yüzleşmemeli mi? Bu soruyu net cevaplamamız lazım. Elbette yüzleşmemiz gerekiyor. Türkiye olağan bir dönemde olsa, olağanüstü nitelikteki böyle mahkemelere ihtiyaç duymaz. Ama
ülkemiz normal bir dönemde değil. Cezaevlerinden bile tehditlerin savrulduğu, eski bir
Genelkurmay Başkanı'nın, 'Bugün olsa 28 Şubat kararlarını yine imzalarım' dediği bir dönemde kanaatimce bu mahkemelerin varlığına ihtiyaç vardır. Bu ülkede demokrasi tam anlamıyla yerleşmiş değildir. Sıkıntı nedir? Bu mahkemeler henüz hiçbir karar vermedi. Niçin bu durumda kaldırılması veya yetkilerinin sınırlandırılmasına ihtiyaç duyuluyor? Normal bir sistemde böyle mahkemelere lüzum olmaz. Ama bugün bu ülke normal bir süreç yaşamıyor. O zaman milli iradeyi de rafa kaldıralım. Yapılmak istenen de budur zaten."
İzin şartı getirilirse hiçbir suçun, suçlunun üzerine gidemezsiniz
Nazlı Ilıcak: "Daha geçenlerde
Başbakan Erdoğan, (3. ve 4. yargı paketlerinde özel yetkili mahkemeler yok) diye açıklama yaptı. Buna dayanarak
Bülent Arınç da benzer şeyler söyledi. Daha sonra Bekir
Bozdağ ise bu konuda çalışmalar yapıldığını belirtti. Öyle anlaşılıyor ki bir önerge ile 3. yargı paketine bu ilave edilecek. Ben bu tutumu son derece gayri ciddi buluyorum. Neden kapalı kapılar ardında böyle
hazırlıklar yapılıyor? Terör ve darbeye ilişkin
bölge mahkemeleri demek zaten bir anlamda özel ihtisas mahkemeleri demek. O halde ÖYM'leri neden kaldırıyorsun? Değişecek bir şey var burada. Çok önemli. Esas yapılmak istenen,
sivil ve askerî bürokrasinin yargılanması için ön izin şartı getirmek. Bu son derece yanlış. Zaten MİT olayında da yanlıştı. Bunu yaygınlaştıracaklar. Uygulamada bazı yanlışlıklar var, düzeltilebilirdi. Endişe duyuyorum. O izin şartı getirilirse hiç kimsenin üzerine gidilemeyecektir. Umudum,
AK Parti'deki dirençle bu önergenin reddedilmesi."
Hasan Celal Güzel: "AK Parti'nin böyle bir değişiklik yapacağına inanmak istemiyorum. ÖYM'ler kaldırılırsa AK Parti bindiği dalı keser. Son 5 yıl içerisinde çetelerle,
darbecilerle yapılan
hesaplaşmalar sona erer. Demokrasi yolunda alınan mesafeler de geriye dönülür. Darbeciler, bu mahkemeler sayesinde ilk defa hesap vermeye başladı. ÖYM'ler kalkarsa ne Ergenekon ne de darbeciler çözülebilir. Ayrıca internete düşen ses kayıtlarındaki darbe yönündeki homurdanmalar gerçekleşebilir. Türkiye'de hâlâ bir darbe tehdidi vardır. Bu mahkemelerin kaldırılması darbeci mihrakları örgütleyip yeniden darbe girişimine sevk edecektir. Yeniden darbe süreci başlamaması için ÖYM'ler görevine devam etmeli."
Sibel Eraslan: "Özel yetkili mahkemeler, ülkemizin demokratikleşme tarihinde yaslandığı darbelerle mücadele sürecinin ana aktörüdür. Siyasetin askıya alındığı olağanüstü dönemleri bir daha yaşamak istemiyorsak bu konuda gereken hukuki hassasiyeti göstermek zorundayız. Hukuk hepimize lazım."