Yirminci ve yirmi birinci yüzyıl Türk
Tarihine ilim adamı, düşünür, edip ve lider olarak mührünü basan
Yılmaz Öztuna, 82 yaşında
tedavi gördüğü hastanede
vefat etti.
Nefes darlığı ve solunum sistemi rahatsızlığı sebebiyle hafta sonunda
Ankara Güven Hastanesi'nde tedavi altına alınan Öztuna, dün sabaha karşı Hak'ın rahmetine kavuştu. Yılmaz Öztuna, bugün
Fatih Camii'nde cuma namazını müteakip kılınacak cenaze namazının ardından
Zincirlikuyu Mezarlığı'nda defnedilecek.
Öztuna, 1992 yılında “Tarihten Portreler” başlıklı köşesiyle
Türkiye Gazetesi'nde yazmaya başlamış, 1998 yılına kadar haftalık yazılarına devam etmişti. Evli ve iki çocuk babası olan Öztuna, 1
Eylül 1998 tarihinden bu yana da gazetemizin başyazarlığını yapıyordu.
İLK KİTABI 15'İNDE ÇIKTI
20 Eylül 1930
İstanbul doğumlu olan Yılmaz Öztuna, lise tahsilini ikmal ed
erken İstanbul Konservatuarına da devam etti. 1950 Eylülünden 1957 Temmuzuna kadar Paris'te eğitim aldı. Tarih yazıları çok erken yaşlarda başladı. İlk makalesi on üç yaşında iken ve ilk kitabı ise on beş yaşında iken basıldı. 1969'da Adalet Partisi'nden
Konya Milletvekili seçilerek Ankara'ya yerleşti.
Tarihçiliği kadar önemli bir hususiyeti de musikişinas ve müzikolog kişiliğiydi. İstanbul Teknik Üniversitesi'nde Dünyadaki ilk Türk Mûsikisi Konservatuarı'nın kurulmasını sağladı.
Eser ve yazıları çeşitli dillere tercüme edildi. Yılmaz Öztuna'nın bir ilim adamı olarak Türk cemiyetine yaptığı katkılar sayılamayacak kadar çoktu.
Kültür Bakanlığı'nın kurucularındandı. “Büyük Türkiye”, “
Osmanlı Cihan Devleti”, “Büyük Türk Hakanlığı” gibi son yıllarda çok kullanılan tarihi ve siyasî tabirler ona aitti.
Ayasofya Hunkâr Mahfili'nin ibadete açılması, Topkapı Sarayı'nın Hırkâ-i Saâ-det Dairesi'nde Kur'ân-ı kerîm okunması gibi zaman içerisinde gerçekleşen birçok proje onun eseriydi.
HANEDANI KİTAPLAŞTIRDI
Şehzadelerin Türkiye'ye dönüşüne vesile olan önemli isimlerden biri olan Öztuna'nın hanedanın şeceresini çıkarması ailenin de ona yakınlık kurmasını sağladı. 1952'den bu yana yalnız yazılı kaynaklardan değil, pek çok şehzade ve
sultan ile görüşüp bilgi topladı. Kendisini, jeneoloji uzmanı (hanedanların, sülalelerin, ailelerin köklerini inceleyip soyağacı çıkartan bilim dalı) olarak tanımlıyordu.Öztuna, 5 hacimli ciltten oluşan “Devletler ve Hanedanlar” isimli dev eserinde Osmanlı hanedanın yanı sıra dünya hanedanlarının da şeceresini ortaya koyuyordu. 60'dan fazla yayınlanmış eseri bulunan Öztuna'nın kitaplarından bazıları şöyle: “Bir darbenin anatomisi”, “Türk tarihinden yapraklar”, “Osmanlı Padişahlarının
Hayat Hikâyeleri”, “Türk tarihinden portreler”, “Tarih sohbetleri1-2-3”, “
Osmanlı Devleti Tarihi 1-2”, “Tarih ve Politika Ansiklopedisi”, “Büyük Osmanlı Tarihi”
II. ABDÜLHAMİD'Ğ İADE-İ İTİBAR
Yılmaz Öztuna, Sultan II.
Abdülhamid'e iade-i itibar yapan, onun her kesim tarafından tanınmasını sağlayan tarihçi olarak bilinir. Türk tarihini
genç nesillere sevdiren pek çok eser kaleme alan Öztuna'nın defin tarihi olan 10
Şubat (bugün), aynı zamanda, iade-i itibar yaptığı Sultan Hamid'in de vefat yıldönümü... Abdülhamid'i savunan yazar, hanedanla münasebeti Sultan Abdülhamid'i yakından tanımasını da beraberinde getirdi. 1960'lı yıllara kadar '
Kızıl Sultan, istibdatçı' diye karalanan ve tarihçiler tarafından pek savunulmayan Sultan Abdülhamid'i ilk defa Yılmaz Öztuna, büyük bir devlet adamı olarak savunmuştu. Öztuna'nın 12 ciltlik Türkiye Tarihi kitabında Sultan Abdülhamid ilmî ve siyasi açıdan tarihteki yerine oturtuluyordu. 'Resmî tarihe aykırı' bulunmasına rağmen Öztuna'nın kitaplarındaki görüşleri kimse çürütemedi. O, Osmanlının örselenmiş itibarının iade edilmesinde de en büyük pay sahiplerinden biriydi.
Çocuk yaşta kitap yazdı
Yapı Kredi Bankası'nın sahibi Kâzım
Taşkent bir gün Öztuna'ya “Osmanlı tarihine ilişkin halkın elinde ciddi bir şey yok. En iyi Osmanlı tarihi nedir?” diye sorunca “Hammer tarihi” cevabını aldı. Ancak Hammer'ın yazdığı tarih 1774'te kalıyordu, ilmî açıdan çok eskiydi. “Sizin nezaretinizde tercümeye başlayın” diyen Taşkent'e bir teklifi olduğunu söyledi Öztuna: “Benim baskıya hazır bir Osmanlı tarihim var” Öztuna'nın bu cesur teklifine rağmen daha önceden yazdığı önemli bir eseri de şöhreti de yoktu. Sadece Türk Musikisi Lügati vardı yazdığı ancak onu sınırlı sayıda müzisyen okumuştu. Taşkent, bu teklifi, pekâlâ deyip kabul etti. Birinci cilt basıldıktan sonra herkes okudu: “Türkiye Tarihi, 65 bin basıldı, herkes okudu; İsmet
İnönü, Celâl Bayar, Süleyman
Demirel, orgeneraller... Bayar önünde resim çektirdi. Bu kitabı 16-17 yaşından itibaren malzemelerini toplamaya başlamıştı. İşte bu kitabın 12. cildinde Sultan Abdülhamid tarihteki yerine oturtuluyor, Mithat Paşa ise eleştiriliyordu. Kitabı Demirel'in de okuması, ona Adalet Partisi'nde milletvekilliği yolunu açacaktı. Siyasete girdikten sonra Demirel'in de Özal'ın da yakını oldu.
Tarihi sevdiren adam
Yılmaz Öztuna iş hayatına 1960 yılında Hayat Mecmuası'nda 1500 lira aylıkla başladı, 1 yıl sonra 8 sayfalık kültür sayfalarının mesul yazı işleri müdürü oldu, daha sonra genel yayın müdürü... Öztuna, 1965'ta yayınlanmaya başlanan Hayat Tarih Mecmuası'nın yayın müdürü olmasına rağmen her sayıda bir yazısı yayınlanır, genelde
kapak sayfası olurdu. Öztuna'nın gayretleriyle
derginin haftalık tirajı kısa sürede 450 binlere kadar tırmandı ki bu o günün şartları için inanılmaz bir rakamdı. Dergi, kısa sürede toplumda tarihe olan ilgiyi ve sevgiyi arttırdı. Desteğini aldığı geniş kesimin ilgisini sürekli tutmak için de klasik tarihin dışında birçok popüler konuyla da ilgilendi ve künyesinde yazdığı gibi bir “kültür” dergisi görünümünü korumaya çalıştı. Oysa dergi daha çok muhafazakâr, milliyetçi bir ideolojik kimlik taşıyordu. “Batı medeniyetçisi, fakat Türk ve
İslam tarih ve kültürüne saygılı kalarak Türklük şuurunu geliştirmek” şeklinde özetlenebilen derginin bu yayın
politikası ve ideolojik yöneliminin arkasında da Genel Yayın Müdürü Yılmaz Öztuna'nın büyük etkisi vardı.
İHA