Son on günde sadece İstanbul'da polise dört silahlı saldırı düzenlendi. Polislerin en büyük sıkıntısı ise böylece tekrar gündeme geldi. Bugün Gazetesi'nden Bilal Şahin'in haberi aslında sadece polisleri değil, can güvenliğini Emniyet'e emanet etmiş sade vatandaşları ilgilendiriyor.
....
Avcılar, İstinye, Gaziosmanpaşa ve Sarıyer'de görev başındaki polislere yönelik silahlı saldırıların ardından polislerin yeteri kadar güvende olmadıkları ortaya çıktı. Bu saldırılarda Avcılar'da Sabri Yiğit kaldırıldığı hastanede,
Gaziosmanpaşa'da
Zekeriya Yurdakul ise olay yerinde hayatını kaybetti. Avcılar ve İstinye'de polise yönelik saldırıların faili olan
teröristi tespit eden
polis memuru ise teröristle girdiği mücadelede kasığından yaralandı. Son olarak da Diyarbakır'da devriye gezen polis otosuna silahlı saldırı düzenleyen
PKK'lılar iki polisin yaralanmasına neden oldu.
Bu saldırıların en dikkat çeken yanı saldırıya uğrayan polislerin hiç birinde çelik yeleğin bulunmaması oldu.
YELEK DEPODA BEKLİYOR
Sokakta görev yapan polislerin çelik yelek giymemesi olası saldırılarda ölümlü sonuçlar doğuruyor.
Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM), Polis Okulu'ndan mezun olan her polise sadece silah ve bir adet yedek şarjör veriyor. Hem kırsalda hem de metropollerde terörle mücadele eden ülkemizde polislere yeterli sayıda çelik yelek verilmemesi eleştiriliyor. Bazı
karakollarda sadece iki adet çelik yelek bulunduğu bu iki yelekten birinin ise depoda tutulduğu belirtiliyor.
Çelik yelek yetersizliği sıradışı çözümleri de gündeme getiriyor. PKK elebaşısı Abdullah Öcalan'ın doğum günü nedeniye Urfa'ya ek göreve giden bir ilin çevik kuvvet ekiplerinin yeterli sayıda çelik yelek olmaması nedeni ile ilin çevik kuvvet şube müdürlüğünün nöbetçisinin çelik yeleğini de alarak Urfa'ya gittikleri belirtiliyor.
EKİPMAN STANDARDI YOK
Sokakta, şubede ya da karakolda çalışan polis memurlarının üzerlerinde bulundurmak zorunda olduğu kişisel ekipman standardının bulunmaması da eleştiri oklarını EGM'ne yöneltiyor. Normal şartlarda her polisin
kelepçe,
biber gazı, jop, çelik yelek, fosforlu yelek ve elfeneri gibi ürünlerinin olması gerekirken polislerin çoğunluğunda sadece silah bulunuyor. Mevcut ekipmanları olmayan polis gerek rutin kontrollerde gerekse de olağan dşı
uygulamalarda zor durumda kalarak hem kendi can güvenliğini hem de vatandaşların can güvenliğini tehlikeye atıyor.
Polisin elinde bulunan ve halen kullanılan çelik yeleklerin ise yeleği kullanan polislerin
vücut standartlarına uygun olmaması polislerin çelik yelek kullanım oranını da düşürüyor. Bazı memurları boy bazıları da kilo sebebi ile çelik yelekleri kullanmak istemiyor.
Eğitim ve terör uzmanları çelik yeleğin tıpkı silah gibi şahsi bir ekipman olması gerekliliğini vurguluyor. Her polisin vücut ölçülerinin farklı olması aynı çelik yeleği kullanmak zorunda olan polisleri zor durumda bırakıyor ve kullanım oranının düşmesine neden oluyor. Mevcut yeleklerin ağır olması gerekli işlevlerini yerine getirememesi de kullanımında
tercih edilmediğini gösteriyor.
"HALK EKMEK" KULÜBESİ SANIYORLAR
Karakol ve şube müdürlüklerinin girişinde polislerin nöbet tuttuğu kabinlerin güvenliğinin sıfır olması da ayrı bir güvenlik zafiyeti olarak göze çarpıyor. Polislerin nöbet tuttukları yerlerin PVC'den yapılmış olması tiraji
komik olayların yaşanmasına da sebep oluyor. A.S. isimli bir polis memuru PVC'den yapılmış nöbet kulübesinde nöbet tuttuğu sırada bir vatandaşın kendisine "
Ekmek var mı?" diye sorduğunu belirtiyor. İlk başta ne olduğunu anlayamayan polis memuru, vatandaşın nöbet kulübesini
halk ekmek kulübesi sandığını anlıyor.
KELEPÇE'Yİ KENDİ PARASIYLA ALIYOR
Polis memurunun en önemli ekipmanlarından olan kelepçeyi de polisler kendi cebinden para vererek almak zorunda ya da kişisel inisiyatifini kullanarak almamayı tercih ediyor. Devletin biber gazı, çelik yelek, el feneri ve kelepçe gibi bir polis memurunun ana malzemeleri olan ekipmanları görevli memura temin etmemesi yetkili mercilerin bu ekipmanları kullanma zorunluluğu getirme hakkını da engelliyor.
Terör uzmanlarının açıklamalarına göre polise yönelik silahlı ve bombalı saldırıların önümüzdeki günlerde de devam edeceği belirtiliyor. EGM'nün
bütçe sıkıntısı nedeniyle memur sayısına göre değil bütçesindeki
ödenek kadar çelik yelek aldığı kaydediliyor. Gerek
trafik polislerinin ve gerekse de önleyici hizmetler polislerinin kullandığı resmi ve
sivil araçların herhangi bir standart gözetilerek teşkilata
kazandırılmadığı da dikkat çekiyor. Emniyet teşkilatının kullandığı araçlarda gerek iç donanım olarak gerekse de araç performansı olarak belirli bir standarda riayet edilmediği görülüyor.
HİBEYE MUHTAÇ BIRAKILIYOR
Geçtiğimiz mayıs ayında
Sakarya Emniyet Müdürlüğü'ne il esnafları tarafından 43 yeni araç hibe edildi. İhtiyaçlarını bütçeden karşılayamayan
emniyet yetkililerinin esnaflardan ya da işadamlarından
yardım alması polisin standardını yok ettiği gibi ikili ilişkilerde polisin elini kolunu bağlayan bir neden olarak da göze batıyor.
ARAÇLAR KASKOLU DEĞİL
Emniyet Müdürlüğü'nün garip uygulamalarından biri de polis otolarının hiçbirinde
kasko olmaması. Sürekli hareket halinde olan ve suçlu takibinde ya da olay yerine intikal ederken gayet
seri hareket etmesi gereken polis otolarının kaza riski de yüksek oluyor.
Kaza riski yüksek olan polis otolarında kasko olmaması aracı kullanan polisi zor durumda bırakıyor. Herhangi bir kaza olayına karışan polis memuru hakkında otomatikman soruşturma başlatılıyor. Soruşturma süresince memur rütbe alamıyor, sınavlara giremiyor. Kazada memurun kusuru varsa memur bu ücreti cebinden ödemek zorunda kalıyor. Polis otosu şoförlerini zor durumda bırakan bu uygulama nedeniyle şoför polisler risk almaktan çekiniyorlar.
BİLAL ŞAHİN / BUGÜN GAZETESİ