REST Mİ YOKSA İZZET Mİ?
Son yıllarda gerek devlet başkanımız gerekse de hükümet üyelerimizin İsrailli yöneticiler başta olmak üzere, ülkemizin aleyhinde tavır ve davranışlar içerisine giren
yabancı devlet ve hükümet üyelerine restlerine çokça şahit olmaya başladık. İlk başlarda çok garipseyip hatta endişelendiğimiz bu tavırlar artık sıradan hale gelmeye başladı. Ben bu tavırları kulağa hoş gelmeyen “rest” kelimesiyle açıklamaktansa, kulağa ve kalbe daha hoş gelen “izzet” kelimesiyle açıklamak istiyorum. Neden mi?
Yüce Yaratıcının en mükemmel biçimde yarattığı varlıktır insan. Bütün kainatın hizmetine sunulduğu insandan başka bir varlık yaratılmamıştır. Yani insan ilk başta zatı itibariyle hürmete en layık olan varlıktır. Ancak insanın yaratılıştan gelen donanım ve kabiliyetleri irade sahibi bir insanın elinde inkişaf eder. İrade kullanılamaz veya negatif yönde kullanılırsa bu sefer esfel-i safiline düşme ihtimali devreye girer. Bu yüzden insanlığın terbiyecisi olan peygamberler gelmiş ve potansiyel insanlığı realite planında insan yapma noktasında gayret göstermişlerdir.
Şanlı tarihimiz boyunca da gerek yöneticilerimiz gerekse de halklarımız insanlığın zirvesinde dolaşmışlar ve insan olmanın nasıl bir izzet sahibi olmayı gerektirdiğini bütün dünyaya göstermişler. Bu yüzdendir ki baş kesmemiş, başlarını insanlığın ayakları altına merdiven taşı gibi koymayı bilmişler. Bu tevazu ve müsamahakarlık sayesinde
Osmanlı'dan çok memnun olan dünya devletleri Osmanlıyı başlarından eksik etmemesi için Allah'a yalvarmışlar. Osmanlıyı da o kadar merak etmişler ki elçisi kendi ülkelerine geldiğinde yollara dökülmüşler “acaba bu Osmanlı nasıl bir insan” diye.
Derken ikbalimiz idbara dönmüş ve insan olma izzetini de kaybetmeye başlamışız. Bunu fırsat bilen, bizleri ve geçmişimizi de kıskanan bir
takım düşmanlarımız bizleri yıllarca tokatlamış ha tokatlamışlar. Bizler de bunlara maalesef alışmışız. Tokatlana tokatlana alışan yüzlerimiz adeta kızar(a)maz olmuş bu izzetsizlik karşısında.
Ancak tarih yine tekerrür ediyor. Yıllarca yediği tokatlardan sıkılıp bunalan anadolu insanı bir sefer daha şaha kalktı. O artık özüne, özündeki insan olma izzetine dönüyor. Bu yüzden müsaade etmek istemiyor onurunun ayaklar altına alınmasına. Bu dönüşüm tavanda da makes buluyor. Milletini devletler muvazenesinde temsil eden devlet ve hükümet yöneticilerimiz şımarık bazı ülkelere ve onların yöneticilerine gösterdikleri tavırlarla rest çekmiyorlar aslında. Onlar başta insan olmanın, sonra da islamla şereflenmenin daha sonra da şanlı bir geçmişin evlatları olmanın izzetini taşıyorlar sadece.
Taha
Ünal
Din Sosyolojisi Uzmanı
[email protected]