Basın, ses kayıtları ve özel hayat
Hükümet Sözcüsü
Bülent Arınç, özel hayatın gizliliğiyle ilgili ceza hükmünün zaten olduğunu, bunun bir
sansür olarak yorumlanamayacağını ifade etti.
Netleşen bir metin olmasa da, aleniyet kespetse bile ses kayıtlarını yayınlayan basın organlarının 5 yıla kadar hapsen cezalandırılmasından bahsediliyor. Ayrıca Arınç yeni düzenlemelerin
AİHM kararları ışığında yapıldığını söyledi.
O halde basının hak ve özgürlükleriyle ilgili AİHM görüşlerine bakmak gerekiyor.
Aralık 2000 tarihli bir başvuruda, bir
gazete yöneticisi ve bir gazeteci, iki tanınmış kişinin özel hayatına ilişkin fotoğrafların bulunduğu bir yazının yayınlanması üzerine mahkûm olmuşlardı ve AİHM'ye gitmişlerdi.
AİHM, söz konusu kişilerin tamamen özel hayatına ilişkin yönlerini esas alması nedeniyle,
toplum için herhangi bir genel yarar sağlamalarının mümkün olmadığı sonucuna vardı.
Bizde Deniz Baykal'ın tamamen özel hayatını ilgilendiren kasetin servisi de bu cümleden.
Kamu yararı olmadığı için hukuki himaye bulmaz ve
basın özgürlüğü içinde telakki edilmez. AİHM'nin bu konuda kamu yararını esas alması istikrar arz etmiştir.
Özellikle toplumu ilgilendiren genel bir tehlike konusunda toplumun haber alma ve basının da haber yapma özgürlüğünün kısıtlanmasını ise AİHM, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'ne aykırı bulmaktadır.
Gazetecinin haber kaynağını açıklaması ihtarını bile İHAS 10 maddeye aykırı bulan AİHM'nin tüm toplumu ve demokrasiyi yakından ilgilendiren ses kayıtlarını yayınlayan yayın organlarına ceza getirilmesini kabul etmesi mümkün değildir.
Zira darbe ve terör gibi halkı yakından ilgilendiren konular, illegal ses kaydı olsa bile basın açısından halkı bilgilendirme ve konuyu haberleştirme özgürlüğünü içerir. Haber değeri de kuşkusuz zirvededir.
Darbe ve terörün özel hayatla bir ilgisinin veya özel hayatın ihlali olarak değerlendirilmesinin imkânsızlığı açık. Tahliye olunca kimlerden nasıl intikam alacaklarını söyleyenler, kendi özel hayatlarını değil, milletin özel hayatı ve demokrasinin istikbali konusunda neler yapacaklarını söylemektedirler.
AİHM, İHAS 10. maddede bilgi ve haberlere ulaşma özgürlüğünün içinde halkın, özellikle kamu yararının söz konusu olduğu durumlarda, konuyla ilgili haberlere ulaşma hakkının olduğunu kabul etmiştir.
1986 yılında Lingens davasında AİHM'nin söyledikleri dikkat çekicidir.
"...Kamu yararıyla ilgili başka alanlarda olduğu gibi, siyasi konularda da bilgi ve fikirleri açıklamak basının görevidir... Halkın da bunlara ulaşma hakkı vardır."
Yine AİHM'ye göre gazeteciye, kanıtlayamayacağı konularda haber yapma özgürlüğünü de tanır. Zira gazeteci için önemli olan delillerle ispatlanmış gerçekler değil, görünen ve güncel gerçeklerdir.
Bu bile darbe ve terör gibi kamuyu ilgilendiren hayati ses kayıtlarını, her gazetenin haber kaynağını bile belirtmeden haber ve yazı konusu yapabileceğini gösterir.
Jersild ve Thoma davalarında AİHM şöyle demiştir:
"Bir gazetecinin, bir başkasının ileri sürdüğü bir iddianın yayılmasına
yardım ettiği için cezalandırılması basının kamu yararına ilişkin konuların tartışılmasına katkısını ciddi biçimde engeller; özel olarak güçlü nedenler olmadığı sürece, bu tür bir cezalandırma düşünülmemelidir."
Ayrıca gazetecinin "alıntı" olarak aktardığı iddialarla ilgili de şöyle demiştir:
"Gazetecilerin, başkalarına karşı
hakaret veya provokasyon gibi görülebilecek ya da başkalarının şöhretlerine halel getirebilecek bir alıntıyı yaparken söylenenle aralarına sistematik ve formel biçimde mesafe koyması gerektiği yolunda genel bir talep, basının güncel olay, fikir ve kanaatler konusunda bilgi vermeye ilişkin rolü ile bağdaştırılamaz."
Bu konuda pek çok örnek verebilirim.
Sonuçta anlaşılan nedir? Hükümet yeni yargı paketiyle aleniyet kazanan veya kazanmayan, kamuyu doğrudan ilgilendiren ses kayıtlarını yayınlayan basın organına ve yazara ceza getirse de,
İHAS. 10 ve AİHM içtihatları gereği böyle bir
kanun İHAS'a aykırı olacağı gibi,
Türk mahkemelerinin ses kayıtlarını yayınlayan ve makalelerinde yer veren yazarlara ceza tertip edebilmesi mümkün değildir. Zira İHAS'a aykırı kanunun uygulanma kabiliyeti olmaz.
Savcı ve hâkim öncelikle AİHM içtihatlarını dikkate almak zorundadır.
GÜLTEKİN AVCI - BUGÜN